Bugün de Yahya Kemal konusuna devam edecektim ama, araya giren bayramlarımız ve tatiller sebebiyle kararımı değiştirdim
Ben iki üç aydır, yazlığım İğneada’dayım.. Bizim Yeşilvadi sitesi, deniz kıyısındaki ormanlık alanda bulunan sekiz binadan oluşmakta.. Çift daireli binalarda, onaltı komşu var.. Üç dört yüz metre ötemizdeki Mavi-yeşil sitesine ziyarete giden hanımlarımız, dönüşlerinde daima orman içinde rastladıkları domuz, çakal, tilki yavrularını anlatırlar.. Anlayacağınız, burada deniz ve dağ havasında, mis gibi bir tabiatla içi içe yaşamaktayız. Benim burada tek derdim, günlük gazeteler.. Hergün mutlaka en az ikisini; Sözcü ve Yeniçağ’ı aldırıp okumalıyım.. Komşular gazeteleri bilgisayarlarından okuyorlarmış.. Ben gazetemi elime alıp, kağıt kokusu içime çeke çeke okumalıyım. Bizim site limana ve kasabaya oldukça uzak olduğu için, site bekçimiz Basri sırf benim hatırıma limana kadar deniz kıyısındaki kayalar üzerinden gidip gelerek gazetelerimi alıyor.. Ama dalgalı havalarda kayalara da dalgalar ulaşınca olmuyor.. Yöneticimiz Nilgün hanım ve komşu kızımız Lale alışverişe gideceklerse İğneada’ya gittiklerinde gazetelerimi alıveriyorlar.. O da olmazsa hususi gazetelerim için bizim hanım en az 12 kilometre gidip gelerek İğneadadan alıp geliyor.. Ne yapayım gazete benim hayatım, onsuz edemem..
Neyse.. Geçtiğimiz Pazartesi günü kurban işimi de halletmeye karar verdim. Şurada bayrama dört gün kaldı.. Bu sene kurbanda keçi kesmek istiyorum.. Çocukluğumdan beri keçi etini çok severim.. Soruşturdum, “adada bulamazsın, Demirköy’e, Hamdibey köyüne, Sislioba’ya, Beğendik ve Avcılar köylerine gitmem gerektiğini” söyleyenler oldu. Hanımla karar verdik, ilk hedef Demirköy.. Oradaki kurbancı bizi arabamızla, uçurum kenarlarından, su başmış patikalardan ilerlete ilerlete bir çiftliğe götürdü.. Ama keçi kalmamış.. Aynı engelli yollardan geri döndük.. Hamdibey köyüne gittik.. Oranın kahvesindekiler bizi misafir edip çaylar ısmarladılar, keçi sahibini buldular ama, keçiler ormandaymış, en erken akşam 7’de gelirmiş.. Bense keseceğim keçiyi görüp, seçip, pazarlık ederek almayı severim.. Üç saat orada bekleyemem.. “O zamana kadar Sisliobaya, Beğendik’e gidelim bari” deyip hareket ettik ama, her yerde durum aynı, keçiler ormandan ancak akşama dönermiş.. Avcılar köyüne yöneldik. Oradaki Ayşe hanım, “yarım saat beklerseniz, kocam gelir..” dedi, bekledik. Keçilerden birini beğendim, fiatta anlaştık, kulak numarasını alıp işaretledim, kurbanın kaporasını verdim. Kurban sabahı gelip kestireceğim ve geri kalan parasını verip kurbanı alıp eve götüreceğim konusunda anlaştık.. İş tamam, Cuma sabahı gidip orada kestirip getireceğim..
Nihayet İğneadaya döndük, gazetelerimi aldım, “bari şurada birşeyler yiyip dinlenelim” diyerek Dobro Doşli Rumeli köftecisinde oturduk.. Gazetelerime baktım, acılı sucuk ve ciğer tavamı yedim.. Eve döndük.. Balkonda uzandım, Pazartesi olduğu için Sözcü’de Emin Çölaşan’ın, Yılmaz Özdil’in yazıları yoktu.. Rahmi Turan üstadın iki Tokmak’ını, ekonomi yazarlığındaki güvencem Murat Muratoğlu’nun makalesini, Necati Doğru, Yekta Güngör Özden hocamızın, Sinan Meydan’ın, Nedim Türkmen veAyşe Sucu’nun yazılarını zevkle okumaya başladım..
Televizyon programlarına bakayım dedim.. “Halk Tv’de Uğur Dündar’la Halk Arenası bomba gibi Dönüyor!” başlığı vardı. Buna çok sevindim.. Haberde Uğur Dündar, Aykut Erdoğdu, Hüsnü Bozkurt ve Sinan Meydan’ın resimleri ile, şu bilgiler vardı: “Türkiye’nin en güvenilir kişisi Uğur Dündar..”, “Milli Mücadele, Cumhuriyet ve Atatürk’ü en iyi anlatan tarihçi Sinan Meydan, gündeme damgalarını vuracaklar..”
İşte bu olmadı Sözcü yöneticileri.. İki yazarınızı bu kadar göklere çıkarmanızın örneğine, 62 yıllık bir basın mazisine sahip olan ben hayatım boyunca hiç rastlamadım.. Haydi Uğur Dündar, “bir araştırma kurumunun anketinde, Acun Ilıca’lı, Hande Frat ve Cem Yılmaz’dan daha çok oy alarak birinci seçilmiş..”
Ama tarihçi yazar, benim de yazılarını beğenerek okuduğum Sinan Meydan hakkında, ““Milli Mücadele, Cumhuriyet ve Atatürk’ü en iyi anlatan tarihçi Sinan Meydan” diyerek söz etmenizi hiç onaylamadım. Basın hayatında kalitenin yanı sıra kıdem de önemlidir. Yalnız Türkiye’de değil, bütün dünyada tarihi kariyeri ile saygı duyulan Prof. İlber Ortaylı yok, Sinan Meydan en iyi tarihçi, çocukluğumuzdan beri “Kahramanlar Geçiyor” programlarını kaçırmadığımız Feridun Fazıl Tülbentçiyok Sinan Meydan var.. Bu takdim sözlerinizi tarihçi Prof. Fuat Köprülü’ye, Halil İnalcık’a, Vefa Lisesinden hocam Reşat Ekrem Koçu’ya, Ahmet Refik’e, hatta yeni nesilden Murat Bardakçı’ya bile saygısızlık sayıyorum..
Aynı tarihi konularda 20’den fazla kitap yazmış olan ben, Sinan Meydan’ın yerinde olsam, “Milli Mücadele, Cumhuriyet ve Atatürk’ü en iyi anlatan tarihçi Sinan Meydan” vurgulamasını, büyüklenme sayar, kabul etmezdim.