Geçen hafta Perşembe yazımı yazamamamın nedenlerinden biri Meclis’te canımın fena halde sıkılmasıydı. Siyaset bir yere kadar, ondan önce TBMM’nin ve oraya seçilmiş olanların özellikle bakanların, devlete bürokrat olarak hizmet edenlerin ciddiyeti, dürüstlüğü, toplum yararına iş yapmaları esastır diye düşünürüm. Şimdiye kadar, bu yazdığımın aksine davranışım olmadı İnşallah bundan sonra da olmaz. Konu devletin daha doğrusu devlet adına hareket edenlerin hem hukuku hiçe saymaları, hem devletin güvenirliğine halel getirmeleri hem de faiz konusunda hassasiyetleri olan Müslümanları istismar etmeleriydi. Konuyla ilgili olarak o akşam tam 4 kere Genel Kurul kürsüsüne çıktım sorunu diğer milletvekilleri ile paylaştım. Faydası olmadı. Bir firmaya şikayet memuru alınacakmış, patron sağır biri olsun demiş. Galiba ben de sağırlara konuştum… Özet olarak yaptığım bir konuşmalardan birini tutanaklardan aktarıyorum:
Değerli arkadaşlarım, bu torba kanundaki en önemli düzenlemelerden bir tanesi daha önce, geçen yıl yaptığımız varlık kiralama şirketiyle ilgili düzenleme, kira sertifikasıyla ilgili düzenleme. “Sukuku icara” denilen sukukla ilgili düzenleme. İtikadı olan, itikade hassasiyeti olan, faiz konusunda hassasiyeti olan birçok vatandaşımız, biliyorsunuz, gidip faizsiz bazı enstrümanlara yatırım yapmak istiyorlar. Çok normal. Dünyada da böyle bir pazar var. Dünyada da -Sayın Bakanın da açıkladığına göre- 170,180 milyar dolara yakın bir kira sertifikasıyla ilgili pazar var. Buraya kadar normal. Türkiye’de de kira sertifikasıyla ilgili bir talep var. Demin dediğim gibi itikadı olan bazı vatandaşlarımız bu tür yatırımlar yapmak istiyor. Türkiye’de de konuyla ilgili olarak üç arz yapıldı. Bir tanesi 1,5 milyar dolar yurt dışına, diğer iki arz yurt içinde, 3 milyar lira. Toplam 6 milyar liraya yakın arz yapılmış oldu. Kira sertifikası arzı, yani faizsiz kira sertifikası elde etmeye yönelik. Ancak bu kanun tasarısı önümüze gelince öğrendik ki, daha önce Sayın Bakana şirket, anonim şirketi kurma konusunda, varlık kiralama anonim şirketi kurma konusunda verilen yetki kullanılmamış. Şirket yok. Anonim şirket kurulmamış, böyle bir tescil yapılmamış. Şirketin genel müdürü, yönetimi, sermayesi, hiçbir şeyi yok. Nasıl olmuş? Hazine içerisinde bir kâğıda yazmışlar: “Şirket kurulmuştur. Genel Müdür ona verdi, o buna verdi” Kâğıt üzerinde varlık kiralama anonim şirketine bazı gayrimenkuller, bakanlık binaları satılmış gösterilmiş yani bunlarda tescil vesaire yok, tamamen muvazaa, nitelikli muvazaa “dolandırıcılık” demeye dilim varmıyor ama böyle bir işlem yapılmış.
Şimdi, insanlarda zannediyorlar ki biz gittik, faizsiz kira sertifikası aldık.Bakın, bir ilahiyatçının bu konuyla ilgili yazdıkları çok önemli. Çünkü bu konularda şirketin kurulmadığını bilen birçok ilahiyatçı da maalesef fetvalar verdiler, dediler ki, “Alabilirsiniz” Başta Sayın Hayrettin Karaman olmak üzere birçok ilahiyatçı şirketin kurulmadığını ya da yapılan işlemin muvazaa olduğunu bilmedikleri için bu yanlışlığa düştüler.
Konuyla ilgili bir şeyler okuyacağım müsaadenizle. “Hazinenin bahsedilen sertifikaları ihraç sürecinde konunun İslami açıdan durumu da tartışılmış, yetkili resmî otoritelerden bu yönde bir beyan olmamasına rağmen, ilginçtir, dönemin görsel ve yazılı medyasında bu evrakların faizsiz olduğu yoğun şekilde gündemde tutulmuştur. Bu konuda en hassas davranması beklenen kurumlardan Katılım Bankaları Birliği ve bazı katılım banka sözcüleri bu sertifikaları memnuniyetle karşılamış, İslami hassasiyete sahip çevrelerin nakit yönetim ihtiyaçlarına büyük oranda cevap vereceğini beyan etmişlerdir. HSBC bankasının Bahreyn’deki üç kişilik fetva heyeti bu sertifikaların faizsiz olduğu noktasında fetva yayınladı. Hayrettin Karaman Yeni Şafaktaki yazısı ile hazinenin ihraç ettiği sertifikaların helal nitelikte olduğunu ve dolayısıyla bunlara yatırım yapmanın cevazı noktasında görüş beyan etti” Ancak işlem akışına bakıyor, inceliyor değerli ilahiyatçı, Doç. Dr. Servet Bayındır ve diyor ki: “İşlemin akışından da anlaşılacağı üzere gerçekte ne bir satış var ne de kiralama işlemi söz konusudur. Ne bir satış ne de bir kiralama var çünkü satım ve aynı bedelden belli bir vade sonunda geri satın alma şartını içeren bir sözleşmeye ‘satım sözleşmesi’ demek mümkün değildir. İslam âlimlerinin satım akdinde üzerinde durduğu en önemli şartlardan biri mülkiyetin müşteriye geçmesidir. Mülkiyet ise sahibine o malda meşru nitelikli tüm tasarruflarda bulunma hakkının mevcudiyetiyle bir anlam kazanır.” Çok açık, “İslami değildir” diyor. Yani bizim devletimiz vatandaşlarımızı kandırmış oluyor maalesef.
“Dolayısıyla Hazinenin mevcut sertifika uygulaması hukuken ve iktisaden alım ve satım, kiralama işlemi olmadığı gibi fıkhen de değildir.” Ne iktisaden ne hukuken ne de fıkhen alım-satım ve kiralama işlemi değildir bu diyor. Yok böyle bir şey. Gerçekten de yok. “Bu olsa olsa Hazinenin rehin gösterdiği gayrimenkul karşılığında piyasadan borç para toplamasından ibaret bir işlemdir” Bu, hazinenin rehin gösterdiği bazı gayrimenkuller karşılığı piyasadan borç toplama işlemidir diyor. “Hazinenin kira bedeli adı altında ödediği meblağ ise gerçekte yatırımcılara vaad edip ödenen faizdir” Ne dersiniz buna? Ya bir devlet vatandaşlarının itikadını, inancını istismar eder mi?
Bakın, bu devlete inanıyorsanız, hukuka inanıyorsanız, bu, devletin yapmaması gereken bir iştir. Hem hukuken yanlıştır hem devlet açısından yanlıştır hem de İslami açıdan yanlıştır. Bu olacak şey değil. Vatandaşın bu şekilde kandırılmasını anlamak mümkün değil.
Bir paralel hukuk oluşturuluyor. Ne olduğu belli olmayan bir hukuk. Şimdi de bu torba kanunun ilgili maddeleriyle bunu bir şekle şemale sokmaya çalışıyoruz. Mümkün değildir. Bu, Türkiye’de duyulursa çok büyük bir skandala, rezalete sebep olacaktır. Bunun bilinmesini özellikle istiyorum”
Dört konuşmamda bu minvaldeydi. Nerede ise yalvardım milletvekillerine ama nafile. Bari size anlatayım dedim…