Taciz, ucu açık bir kelime.
Sözlü, sözsüz, elle, gözle…
Sosyolog ve psikologların, tacizin neden ve sonuçları üzerine yazdığı yüzlerce kitaptan sonra burada ahkam kesmem haddi aşmak olur ama gözlemlerimi aktarabilirim.
Tacizci, taciz eylemi ile yokluk alanından varlık alanına geçtiğini düşünüyor.
Ezik ve yok olan karakterini, muhatabına zarar vererek var etmeye çalışıyor.
Aynı tacizci, yakınını taciz eden insana lanet ediyor ama başkasına yaptığı tacizden de zevk alıyor.
İnsan beyninin karanlık lobları ile ilişkisi olduğu kadar, ailenin verdiği negatif elektrikle de ilgili başka bir boyutu olduğunu düşünüyorum.
İnsan, annesine yapılmasını istemediği bir eylemi neden başkasına yapar?
Kız kardeşine laf attığı için adam bıçaklayan, bir başkasının kız kardeşini önce tecavüz edip, sonra neden bıçaklar?
Tek başına; Kafa karışıklığı, karakter zafiyeti, ya da psikolojik ayarsızlıkla izah edilmesi zor.
Acaba diyorum; Erkek çocuğunun çapkınlığından, kızların gönlünü yakmasından zevk alan anneler, bu suçun ortağı olabilirler mi?
Oğlunun erkeklik gravitesini, yaptığı çapkınlıkla ölçen annelerimizin, bu cinayetlerde hissesi olabilir mi? Çocuğuna erkeklikten önce adam olmayı öğretmeyen, pipisini göstermeyi, erkeklik ritüelinin baş repliği gören annelerin masumiyetine inanmakta zorlanıyorum.
Mahir Kaynak
Bazı insanların ne dediği, hatta; doğruyu söyleyip söylemediğinin bile önemi yoktur.
O konuştuğunda, merak ve dikkatle dinlediğiniz gibi, sizi kendi gerçeklik atmosferine çektiğinin farkında bile olmazsınız.
Mahir Kaynak işte öyle bir hatipti.
Zaman zaman tartışmalı bir duruşu olsa da, sevenlerini olduğu kadar sevmeyenlerini de etkilemeyi başarmış bir kimlikti.
Kendisine Allah’tan rahmet, başta kızı Prof.Dr. Deniz Ülke Arıboğan olmak üzere tüm yakınlarına başsağlığı dilerim.
Talat Atilla/Güneş