Tarih 29 Haziran 2013…
Yer İstanbul Cevdet Paşa Caddesi’nde hizmet veren Bebek Divan Brasserie Restoran…
Taksim Platformu’nun iki üyesi, birisi eski 3 CHP’li vekil, Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’na bağlı 2 sendika başkanı, büyük bir holdingin 3 numaralı yöneticisi ve kimliğini öğrenemediğim 2 kişi saatler 20:45’i gösterirken bir araya geldi.
Denize sıfır manzaralı Divan Brasserie Restoran’da; Louisiana Burger, Közlenmiş Patlıcan, Izgara Kuşkonmaz, Dana Kürek ve Rokoko eşliğinde gezi eylemleri masaya yatırıldı.
Taksim Platformu’nun üyesi, söze hızlı girdi: “Gerçekten büyük marka olduk.”
Saçları kırlaşmış CHP’li Vekil, “Marka oldunuz ama Tayyip Efendiyi götüremediniz!” yanıtını verince, diğer Taksim Platformu üyesi, “Doğru ama façasını da bozduk.” karşılığını verdi.
Bu sözlere itiraz diğer CHP’li vekilden geldi;
“Ne faça bozulması kardeşim. Adamın yaptığı İstanbul ve Ankara mitingleri bizim 20 günde Taksim’de toplanan kalabalık kadardı. Yanına bir de Melih’i (Gökçek) almış, televizyon televizyon dolaşıyor adam. Bence karlı bile çıktı…”
Taksim Platformu’nun saçları seyrelmiş yöneticisi sözü alarak, “Erdoğan’a acizlik görüntüsü veren birkaç kare fotoğraf yetecekti. Amatörlük işte. Dolmabahçe’nin içine (Başbakanlık makamı) Türk bayraklı 3-5 kişi girerek birkaç kare alabilseydi, Keçiören’deki evinin kapısı zorlanabilseydi, bir de bu görüntülenseydi, dünya ağaya kalkar, Tayyip mayyip kalmazdı. Olmadı işte.”
Bu sefer söze Ege kentlerinin birinden Vekil seçilen CHP’li girdi, “Gazı yiyince herkes kaçtı tabii...”
Taksim Platformu’nun gür bıyıklı üyesi, “Amatörlük vardı ama istihbaratları çok iyi. Yurt dışından dönüşünde binlerce araba ayarlandı. Makam arabasının önü kesilecekti, onlar bizim arabaların önünü kestiler. Beş dakika esir alabilseydik arabanın içinde, yüzlerce fotoğrafla dünya ayağa kalkardı ‘aciz Başbakan’ diye…”
Bebek Divan Brasserie Restoran’daki tarihi konuşmalar bunlarla da sınırlı değildi.
Saat 23:00’da kapanan restoranda saatler 23:10’u gösterirken, Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’na bağlı bir sendikanın genel başkanı, “Madem bir işaretle yüz bin kişi topluyorsunuz. Bu kalabalığı neden CHP Genel Merkezine de toplayıp, ‘Gandi istifa! Gandi istifa! Diren CHP’ dedirtmiyorsunuz?” fikrini attı ortaya.
Kısa sessizliği Ege bölgesinden seçilen CHP’li vekil bozdu, “Bu müthiş bir fikir ama yerine kim gelecek?”
Son anda listeden çıkarılan eski CHP’li vekilin bu soruya yanıtı hazırdı;
“Metin Feyzioğlu…”
Sanki daha önce birbirlerinden onay almış gibi bir kişi hariç herkes bu fikrin üzerine atladı. Taksim Platformu üyesi, “Zaten Kılıçdaroğlu Taksim’e geldiğinde sıcak karşılanmadı. Hatta, basın duymadı ama kendisine Taksim’de laf bile atıldı!”
Masada son sözü büyük bir holdingin 3 numaralı yöneticisi söyledi;
“Zamanlaması uygun olması şartıyla bu iş tutar. Kılıçdaroğlu 50 bin kişiyle sarılmış bir genel merkezin arka kapısından kaçar. Kasımpaşalı gibi dayanamaz da. Metin Feyzioğlu iyi isim ama alternatifi olabilir mi, zamanlaması nasıl olur, bunları bir dahaki görüşmemizde zenginleştirelim…”
İslam dünyası hala göbeğini kaşıyor!
Çin, Doğu Türkistan’da binlerce Müslüman Türkü öldürmeye devam ederken, İslam dünyasının büyük bölümü yine korkakça başını kuma gömüyor.
Süper güçlerin güdümünde olmaktan, altın tuvaletli uçaklarında uçmaktan utanç duymayan İslam dünyasına ait bir çok devlet, demokratik tepki dahi vermeyerek, dünyadaki Müslüman ölümlerine katkı veriyor.
Allah; çalışmayan, korkak, şehvetperest, Allah’ın namı yerine kendi hesabına çalışan ve esaret müptelası olan hiçbir kuluna&devlete sırf Müslüman olduğu için zaferi tattırmaz.
Allah adil olduğu için torpili de yoktur.
Öyle olsaydı, ateistlerin açlıktan ölmesi gerekirdi.
Bakın, Japonya’nın resmi dini Şintozim’dir. Tabiata taparlar. Birbirleriyle hem kardeş hem de karı koca Gök (Baba Tanrı) ile Yer (Ana Tanrı)’nın bütün Japonya’yı doğurduklarına inanırlar. (Tövbe haşa…) İşte bu Japonya geçen günlerde ne yaptı biliyor musunuz?
Anlı şanlı Müslüman ülkeleri Türkistan’daki katliamları seyrederken, Japon Devleti Çin’e Müslüman katliamlarından dolayı uyarı gönderdi.
Bununla da yetinmediler. Başkent Tokyo’da bayrakları yarıya indirerek protesto ettiler. Allah’ın kuralı şaşmıyor. Kendisini inkar eden, şuursuz taş toprağa ilahlık atfeden Japonya’yı bile teknolojide lider yapıyor. Yoksa, şaşırıyor musunuz?
Ben de 1400 yıldır Allah’tan torpil bekleyen aklınıza şaşırıyorum!
Rahmette yağma, kayırma, torpil yok!
Allah’tan torpil bekleyenler, Allah’ın adil olmadığını düşünenlerdir.
Yanıldıklarına küre-i arz şahittir!
Başbakan’ın Bakanlar üstü bürokratları
Erdoğan üzerindeki etkilerinin tam ölçülemediği iki isim var.
MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Başbakanlık Müsteşarı Efkan Ala...
Başbakan’la Bakanlardan daha sık ve daha rahat görüşebilen Fidan ve Ala, adeta Bakanlar üstü bürokrat gibiler. Bir başka tanımlamayla her ikisi de koltukları olmayan Başbakan yardımcıları konumundalar. Erdoğan’ın sağ ve sol kolları gibi devlet yönetmedeki en yakın yardımcıları Efkan Ala ve Hakan Fidan’ın bundan sonra Erdoğan’la yol arkadaşlıklarının giderek profil arttıracağını söylemek mümkün.
Başbakan, sadakatlerinden emin olduğu Efkan Ala ile devletin görünür, Hakan Fidan’la da devletin görünmeyen dinamiklerini yönetiyor.
Doğrusu, bu üç ismin sıkı yol arkadaşlığı bir yönden oldukça şaşırtıcı.
Çünkü, Erdoğan’ı tanıyanlar bilirler ki, çekirdekten tanımadığı, geçmiş kişisel siyasi hafızasını paylaşmayanlara karşı güvenme hakkını çok iktisatlı kullanır.
Başbakan’ı sonradan tanıyarak, bu kadar güvenini kazanmak, sanırım Başbakan’ın kişisel tarihinde de bir ilk.
Türkiye’ye kimyasal tuzak!
Güvendiğim bir haber kaynağım, “Özellikle şu sıralarda İtalya ve Almanya’dan gelen yolcuların valizleri iyi aranmalı.” deyince, “Valizlerde ne getirebilirler?” dedim.
Bana, “Başta kimyasal özellik taşıyan bir çok tehlikeli ilacı Türkiye’ye sokmak istiyorlar” yanıtını verdi. Ben de buradan yetkilileri uyarıyorum.
*Bu yazı Talat Atilla’nın Güneş Gazetesi’ndeki köşesinden alınmıştır…