Yalnızdı adam… Sakallıydı… Çıplak ve kirliydi… Kimsesi yoktu… Nerden geldiğini bilmiyor, etrafındaki hiçbir şeyi tanımıyordu…
Bir mağaraya sığınmıştı… Elindeki taşı sıkı sıkı tutuyor, kendini korumaya çalışıyordu…
Bir dere gördü, yanaştı… Su içip yüzünü yıkadı, suda suretini gördü, korktu kendinden…
Ve Tanrı kadını yarattı!
Havva geldi…
Havva’yı gördü adam, gülmeyi öğrendi… Sevmeyi öğrendi… Elindeki elmayı verdi, paylaşmayı öğrendi…
Sarıldı ona, aşkı öğrendi, değer vermeyi öğrendi… Havva gelince, insan olmayı öğrendi…
Ya gelmeseydi?
Kad-ın dediğin; kad-eh gibidir; içtikçe keyif verir…
Kad-ın dediğin; kad-ife gibidir, dokununca yumuşacık…
Kad-ın dediğin; kad-ayıf gibidir, sarar sarmalar seni tatlı tatlı…
Kad-ın dediğin; kad-ir kıymet bilen kad-im dosttur…
Kad-ın dediğin; kad-ı gibi adil ve cesurdur…
Kad-ın dediğin; kad-astro gibidir, sınırını bilir, sınırları çizer…
Kad-ın dediğin; kad-rolundur, hep yanında olmak ister…
Kad-ın dediğin; mutlu geleceğin, kad-erindir…
Kadınlarımız varoluşlarından gelen tüm bu güzellikleri ile el üstünde tutulmayı hak eder…
Onları kelimenin tüm anlamlarıyla“yaşatalım”!
Çünkü kelimenin tüm anlamlarıyla “insanlığın” teminatıdır kadın!
Onlara iyi bakalım…