Galiba e-dergah olarak internetin en seviyeli ve katılımcı köşesiyiz. Ben bundan dolayı gururlu ve çok mutluyum, ama asıl başarı ve mutluluk payının size ait olduğunun da farkındayım. Sizlere kalbi teşekkürler.
Geçen gün tüm yazı ve yorumlarımızla ilgili genel bir değerlendirme yaptığımda şunu gördüm; genel olarak düşüncelerimiz iki kısma ayrılabilir. Bu durum doğal olarak mevcut siyasi ayrışmaya da uygun. Görüşler şöyle;
1-Devleti, sistemi hemen değiştirelim, olmakta olan değişim de olumludur.
2-Değişim iyi ama şimdiki bilinçsiz ve gayrı milli değişim bizi felakete götürür, götürüyor.
Bunlar bizim soyut düşüncelerimizin basit birer cümle ile ifadesi.
Ortak ve olumlu nokta değişimin herkes tarafından bir şekilde kabulü.
Ortak ve olumsuz olan nokta ise hemen herkesin “karşı taraftakini” hain, satılmış, dinsiz, hırsız, statükocu gibi kavramlarla nitelemesi.
Tabi, yorumlarımızı başka yönlerden de kategorize etmek mümkün. Ben sonuçta sistem ve devlet reformu noktasında tartışmalarımızın yoğunlaştığını görerek bu değerlendirmeyi yapıyorum. Devletin veya sistemin değişimi noktasında kesişen düşüncelerimizi ise şöyle somutlaştırıyorum;
Cumhuriyetin kuruluşunda oluşturulan kurumlardan en fazla tartışma konusu yaptıklarımız, eleştirip, hassasiyet gösterdiklerimiz son tahlilde laiklik ve üniter yapı. Demokrasi de dahil olmak üzere tüm tartışmalarımız sonuçta bu iki kuruma dayanıyor.
Bunları daha da somutlaştırırsak özellikle laiklik kurumunun nasıl değişeceğini tartışırsak, Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kaldırıp, tekke ve zaviyeleri serbest bırakma (Alevi sorununu da unutmadan), üniter yapı konusunda da özerk-federal bir yapıya geçme noktasına geliyoruz.
Kısaca ve kafaları karıştırmadan tekrar ifade etmeye çalışayım; Son yıllarda Türkiye’de ki siyasi tartışmaların ve bizim aynı paralelde e-dergah’ta yaptığımız tartışmaların kesişen noktası değişim ve değişimin somutlaşan iki noktası laiklik ve üniter yapı. Laiklik konusunda ki Cumhuriyet kurumu Diyanet işleri Başkanlığı, üniterlik konusunda ise talep özerklik veya federal yapı. Tartışmalarımızı uzatmadan bu iki somut konuya getirelim ve tartışalım diye düşünüyorum. Değişimi gerçekte ne kadar istiyoruz, değişim düşüncemizi ne kadar somutlaştırabiliriz? Çünkü sanmıyorum ki kimse değişimi safiyane bir şekilde sistem aynı kalacak sadece kadrolar değişecek, seçkinci kadrolar yerine halk çocukları gelecek ve yargı, asker, yasama, yürütme mükemmel işleyecek gibi alsın. Türkiye’de değişimin özellikle iki dinamik unsuru var; cemaatler ve Kürtler. Liberaller ve diğer kesimler bu iki toplum kesimine destek veya yardımcı oluyorlar. Bu iki kesimin ise değişimden anladıkları ve amaçladıkları demin işaret ettiğim laik ve üniter yapıda değişim noktasında. Önümüzdeki hafta Pazartesi laiklik ve Diyanet kurumu, Çarşamba ise özerklik ve federallik konusunu bu bakışla tartışalım diye düşünüyorum.
Doğal olarak bu yazıya yapacağınız yorumlar da bu konuda yol gösterici ve etkili olacak. Biz maalesef aynı kavramları farklı algılayan, kavram karmaşası yaşayan bir toplum olduğumuz için tartışmalarımız da sağlıklı olamıyor. Çoğu kez ana konudan sapıyor tali konulara giriyoruz. Bu tartışmaları yaparsak birbirimizi daha iyi anlayacağımızı ve günlük-parti siyasetinin ötesine geçebileceğimizi düşünüyorum. Tabi nihai karar sizindir.