Birkaç yıldır doğru-dürüst tatil yapamamıştım. Bayramdan istifade ederek bir hafta dinlenmeye çalıştım. Dinlenme dediysem, telefonları kapatıp, görüşmeleri sadece akşamlara ve asgariye indirerek bir odaya kapanıp birikmiş bazı kitapları okumaktan ibaret. Deniz kıyısında tek bir kere dahi denize giremedim. 11 Kitap götürmüştüm, bazılarını tümüyle okudum bazılarını taradım. Özellikle Ali Şeriati’nin “Dine Karşı Din” ve İhsan Eliaçık’ın “Kuran’a Giriş” isimli kitaplarını tavsiye ederim. (Özellikle Teyze’ye) Milan Kundera’nın “Var Olmanın Dayanılmaz Hafifliği” ise okuduğum tek romandı.
Tabi gündemden uzak kalma lüksüm yok. Gündemi Ankara’daki kadar olmasa dahi çok ayrıntılı takip ettim. Maalesef üzüntü duyduğumuz olaylar vardı. En başta Gaziantep’teki alçaklık. Kim çoluk-çocuğu öldürerek bağımsız olmuş yada otoriteyi yola getirebilmiş? İnsanlık dışı ve cani ruhla yapılmış bir eylemdi. Tabi, kimse Karayılan’ın korumasının bu işleri yalnız gerçekleştirdiğine inanmıyordur. Arkasında her türlü sürpriz güç olabilir.
Bombalı eylemi lanetledik ama teröre şehitler vermeye devam etmemiz de çok kötü. Fakat, en kötüsü ne biliyor musunuz? Kimse siyaseten değerlendirmesin ama en kötü olan husus devletin acizliğiydi… Devletin istihbarat birimleri, güvenlik birimleri özellikle aciz kalıyor. Çünkü, siyasi iradede sorun var. 3-4 yıl önce kurulan Kamu Güvenliği Müsteşarlığı sadece ve sadece Hükümet içersindeki siyasi ve idari anlaşmazlık nedeniyle hala görev yapabilmiş değil. İstihbarat birimleri de hala siyasi sebeplerle koordine edilebilmiş değil. Bakmayın siz bu konuların gündeme getirilmeyişine, hakikaten bürokrasiyi bilenler sorunların ayyuka çıktığını da gayet iyi görüyorlar. Geçenlerde, birkaç aylık boşluk sonrası atanan Malatya Valisi galiba 3’üncü Kamu Güvenliği Müsteşarı olmasına rağmen hala kurum kadrosunu oluşturamadı. MİT içersindeki ve diğer istihbarat birimlerinin arasındaki çekişme ise kaç yıldır terördeki artışın önlenmemesinin baş sebebi…
Devletin terör karşısında aciz kalmasının siyasilerden kaynaklanan bir diğer sebebi ise Başbakan’ın devlet adamlığından uzak oluşu. Hiç itiraz etmeyin; Tayyip Beyin 90’lardaki terörle ilgili, “Kemalist devletin geleneksel zora ve silaha başvurma yöntemi artık iflas etmiştir” gibi görüşlerini de geçin, 2005’lerde söylediklerine ve politikalarına bir bakın. 2009’un sonuna kadar olanların şimdikilerle taban tabana zıt olduğunu göreceksiniz. Dikkatinizi çekerim bu zıtlık ülkenin en önemli sorunu ile ilgili… Ve bu gidiş-gelişler Cumhuriyetin en kudretli Başbakanı ile ilgili… Bir daha yazayım zıtlıklar konusunda Tayyip Beyin il Başkanlığı döneminden bahsetmiyorum, kesintisiz Başbakanlığı döneminden bahsediyorum…
Kötü olan bir konu yine Suriye ve İran konularıydı. Türkiye, özellikle Hatay profesyonel savaşçılarla dolmuş durumda. Hatay’ın mı durumu daha vahim yoksa Hakkari’nin mi kafa karışıyor… Size de ilginç gelmiyor mu, “Allahu Ekber” diyen herkes sonuçta ABD ve İsrail için savaşıyor. Hem de yine aynı sloganı atanlara karşı… Bu konuda üzüldüğüm bir konu da Rus stratejist Aleksander Dugin’in, “Türkiye’nin Katar ve Suudi Arabistan seviyesine inmesi en büyük hatası. Kürt sorunu derinleşti, yakında ülke içi durum gerginleşecektir. ABD’nin yeni Ortadoğu haritasında Türkiye’ye pay bırakılmamış.Tam tersine topraklarında Kürdistan ve Ermenistan’a yer verilmiş. Türkiye tarihindeki en büyük hatasını yapıyor” tespitinde bulunması oldu. İnşallah haklı çıkmaz.
Tayyip Beyden bahsetmişken yine tatilde üzüldüğüm konulardan birini de belirteyim: Tayyip Bey Kadıköy-Kartal Metrosunun açılışında hiç gereği yokken Atatürk’e ve Cumhuriyete yine, “Neyi ördün demir ağlarla?” diye sataşmış. Her şekilde haksızlığı bir yana Başbakan’ın kendi devletine, devletinin kurucularına karşı bu kompleksi ne anlama gelir? Psikiyatristlere sormak lazım… Peki, bu kompleks devlet idaresinde nasıl sonuçlara yol açar ve açmıştır? Tayyip Bey, Atatürk’e öfkeleneceğine PKK’lılarla buluşan BDP’lilere gereğini yapsaydı ya…
Ekonomi kötüye gidiyor. Terör azıttı, devletin zaafları ortaya çıkmaya başladı. Suriye bizim için tam bir bela. Toplum olarak moralsiziz. Endişeliyiz. Bu şartlarda sorunları çözme veya hafifletme konusunda iktidar yalnız kalmamalı. Muhalefet sorumluluk almalı. Ancak, iktidar geçen seferki TBMM’nin toplanması konusunda gösterdiği nerede ise “Meclis’in açılmasını isteyen haindir” tavrını göstermemeli ve işbirliğine açık olmalı.