Yeni Zellanda’da ki katliamı basit bir terör eylemi olarak görmüyorum. İyi analiz edilip gereken önlemler alınmaz ise tüm dünya için özellikle de Türkiye için çok olumsuz sonuçları olabileceğini düşünüyorum. Mutlaka ciddiye alınmalı ve bilimsel, tarihi, kültürel yönleriyle ancak her halde devlet aklı ile değerlendirilmeli.
Devlette akıl ve devlet adamı kaldı ise tabi…
Bu terör katliamını bir profesyonel manyak asker üzerinden gerçekleştirenlerin amaçları mutlaka Doğu ve Batı arasında, hilal ile haç arasında çatışma çıkmasını sağlamak özellikle de Türkiye’yi radikal İslamın veya tekrar siyasal İslamın kucağına itmek ve Batıdan uzaklaştırmaktır diye değerlendiriyorum. Sanırım olaydan beri yapılan yorumlarda bu doğrultudaydı.
Tahmin ediyorum, kötü emelleri olan meçhul odaklar bu amaçları doğrultusunda başka eylemleri de gündeme getirmeyi planlıyorlardır. Amaçlarını gerçekleştirmek için katliamı canlı yayınlamaları ve sonrada yaymaya çalışmaları çok önemli idi kuşkusuz. O korkunç görüntüler olmasa eylem bu kadar etkili olamazdı.
Peki, devletimizin başı ve sembolü Cumhurbaşkanı Erdoğan ne yaptı?
Akıl almaz bir şey yaptı. O görüntüleri miting meydanlarında gösterdi…
Düşünebiliyor musunuz teröristin yapmaya çalıştığı işi yapmaya çalıştı görüntüleri meydanlardaki ekranlardan gösterdi...
3 oy fazla almak için…
Faik Öztrak’ın dediği gibi Erdoğan, evinde kendi torunlarına gösterir mi o korkunç görüntüleri?
O görüntüleri gösterdi ve Kılıçdaroğlu’na çattı. Kılıçdaroğlu ile Müslümanların camilerde şehit edilişleri arasında bağ kurmaya, algı oluşturmaya çalıştı.
Katliamı Kılıçdaroğlu ve CHP’liler yaptı demediği kaldı…
Siyasetten nefret ettiğim zamanlardan biridir…
Belli kesimler o kadar tahrik oldu ki, yürüyüşler ve hızla Ayasofya ibadete açılsın talepleri gelmeye başladı. Olayların kontrol edilmez hale gelebileceği anlaşılınca Ayasofya konusunda geri adım atmak ve "Sultanahmet'i bir doldurun ondan sonra ona bakarız. Bak şimdi Büyük Çamlıca Camii'ni yaptık. 4 tane 5 tane Ayasofya eder. O kadar büyük. 60 bin kişiyi alabilecek kapasitede. Ve Anadolu Yakası'nda tüm İstanbul'da ve Türkiye'de en büyük camii oldu, buyurun. Mesele o değil. Bu işin siyasi boyu var. Yan tarafta Sultanahmet'i doldurmayacaksın, Ayasofya'yı dolduralım diyeceksin. Bu oyunlara gelmeyelim. Bunların hepsi tezgah” demek zorunda kaldı. Kılıçdaroğlu ve CHP iftiralarını ise devam ettirdi.
Seçimin son 2 haftasına girdik. Tahrikler, yalan-yanlış ve iftiralar da arttı. Mansur Yavaş, mağdur olduğu senet davası ile vurulmaya çalışıldı. HDP Eş Başkanı Sezai Temelli’nin söylemediği bir söz ile CHP adayları Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu için HDP’li algısı oluşturulmaya çalışıldı. Hem de Hürriyet gibi bir gazete yapabildi bunu.
Seçimler demokrasi bayramıdır. Demokrasi bayramlarında siyasiler en ücra köşelere, en dipte yaşayanlara kadar gider ve sorunlarını öğrenir, tartışır ve umut verirler. Bu Seçimde halkın sorunlarını tartışmak mümkün olmadı pek. Muhalefet partilerine ve adaylarına yönelik beka, terörist, çete ve dinsizlik suçlamaları halkın iş, aş, geçim derdini gündeme getirtmeme amaçlıydı. Devlet imkanları, maddi güç ve medya etkisi ile Erdoğan bunu önemli ölçüde başardı ama ülkenin dertleri unutulacak gibi değil…
21 Mart, Nevruz.
İnşallah kazasız belasız atlatırız.
Bu toplum demokrasiyi benimsedi, gereğini de yapacaktır…