Geçen hafta “Günlük Tartışmalarımızı Küresel Pencereden Yorumlayabilir misiniz?” başlıklı yazım ile ilgili bir yorumunda bizim Teyze, “…hayatımda hiç küresel güç mensubu olan görmedim ki.” diye yazmıştı. Bana ilginç bir cümle ve tespit olarak göründü. Kendim için düşündüm, 10-11 yıl önce birisi ile tanışmıştım. Bana küreselleşmenin kaymağını yiyen, uluslararası ağa tipi gibi gelmişti. Adını unuttum ama kartviziti sanırım arşivde duruyordur. Bahamalar’da yaşıyormuş. Ofis kullanmıyormuş. Sabah kalktığında havuzlu malikanesinin güvenlikli duvarları arasında, üzerinde robdöşambrı, telefon ve mail kullanarak önce Çin’deki yatırımlarını kontrol ediyormuş. Sonra günün değişimi süresince mesai saatlerine göre Hindistan, Türki Cumhuriyetler, Avrupa ve Amerika yatırımlarını takip ederek günü tamamlıyormuş. Gün, 24 saat yetmiyormuş. Brezilya’daki bir adamı yakında enerji bakanlığına gelecekmiş. Bunu başardığında Brezilya’dan da bazı enerji işleri alabilecekmiş. Bunları söylerken yanında da Başbakanlığa hazırladığı Azeri bir politikacı vardı. Ukalalığını ve dünyaya tepeden bakışını biraz da imrenerek hatırlarım. Belki imajını biraz abarttım ama hiç unutamadım bu tipi. Bana tam bir “Küresel güç mensubu” izlenimi vermişti. Küreselleşme denince hep bu kişi aklıma gelir. (Küresel güç mensupları uluslararası kabul görmüş, ünlü yazar-çizer, sanatçı, sporculardan ziyade uluslararası ekonomik ve politik dengeleri etkileme iddiası taşıyanlardır, diye düşünüyorum)
Peki, bizde küresel güç mensubu kişi neden yok?
Şimdi bizden şu iki gerçek örneğe bakalım;
Başbakan yardımcılığı görevi yapmış, çok başarılı olduğu halde sürpriz bir şekilde görevden alınmış olan değerli bir ağabeyim hiç unutmam şöyle demişti; “Allaha şükür, ben bir fakir köylü çocuğu olarak başbakan yardımcığına kadar yükseldim. Görevden almış olsa da bunu Başbakan’a borçluyum. Hayatta çok şey gördüm. Ben huzurluyum, mutluyum. Beni kavgaya zorlamayın. Bu yaşadıklarım bana yeter.”
Yine bir işadamı tanıdığım buna benzer bir şekilde; “Tokat’ta ki köyümüzden çıkıp mühendis oldum. Müteahhitlik yaptım. Allaha şükür çok başarılı oldum. Çevremde kimseye nasip olmayan bir başarı elde ettim. Yurt dışından milyar dolarlık iş teklifleri alıyorum ama ben mutluyum. Daha fazlasını istemiyorum.”
Bizde neden pek küresel güç mensubu olmadığı ile ilgili tabi ki bir çok sebep sayabiliriz. Galiba en önemli sebep henüz kendimizi yeterli göremeyişimiz. Yukarıda bize ait örneklerdeki tavır, mütevazilik, kalenderlik veya kanaatkarlık gibi görünse de değil. İşin gerçeği başarı hikayelerimiz çok ve gerçek olsa da henüz hayallerimiz, küresel güç mensubu olmaya yetmiyor. Anadolu çocukları hayallerinin ötesinde yerel başarılara imza atınca uluslararası risklere, mücadelelere giremiyorlar, büyük düşünemiyorlar dahi. Hemen mütevazi, kalender ve bilge bir tavırla şükrediyorlar. Kısaca korkuyorlar. Halbuki aramızda “Ben nereden nereye geldim, ne şartlarda okudum, çalıştım” demeyen, başarısı ile övünmeyenimiz yok. Evet, hayallerimizin sınırı Ankara, İstanbul’du, öteye geçememişti. Küresel güç mensupluğu ise sınır tanımazlık gerektiriyor.
Küresel güç mensubu Türkler görmek gelecek nesillere nasip olacak sanırım.
Çocuklarımız daha eğitimli, daha güvenli ve daha iddialı oldukça inşallah toplum olarak göreceğiz. “Dünya iki padişaha dar imiş” diyen Yavuzlar yetiştireceğiz.
Hem övüneceğimiz hem de bizi utandıracak küresel güç mensuplarımız olacak…
Konuyu basit anlatmaya çalıştım. Eksiklerimi siz tamamlayacaksınız diye düşündüm…