Bir ara yazmıştım; toplum sağduyusunu, makul düşünme ve değerlendirme kabiliyetini kullanmakta zorlanıyor. Sıkıntılı, endişeli, kafası karışık, fikirleri netleşmemiş durumda, kendini ifade etmekte zorlanıyor ve geleceği ile ilgili olarak kaygılı. Bir çok internet sitesinde ve burada yorumlardan da tespit edilebileceği gibi çoğunluk sinirli, tahammülsüz ve anlayışsız… Karşı tarafa saygı duymak bir yana nerede ise palayı, tabancayı alıp meydana çıkacağız. Bu durumunda başlıca nedeni siyaset kurumunun görevini yapamaması, siyaset üretememesi…
Siyaset kurumu ekonomik yönden de görevini yapar, herkese istihdam sağlar, herkesin eşit olduğu bir hukukla adalet içerisinde toplumsal kesimleri görünmez bir ağla bütünleştirir. Bildiğimiz klasik devlet işlevlerinin sürmesini sağlar. Ancak, ben sadece bu safha ile ilgili eksiklik olduğunu söylemek istemiyorum, eksiklik ayrıca toplumsal uzlaşma ve barış konusunda da var ve çok önemli, hayli kritik bir aşamaya gelmiş durumda…
Siyaset kurumu, kentleşen, kentte sorunlarına çare arayan toplumsal kesimlere veya bireylere çare üretemiyor. Eğitimli, batıyı bilen, çağdaş düşünceli 2’inci kuşak kentliler için de üretemiyor, Aleviler için de, Kürtler için de, dindarlar için de, gençler için de, kentli kadınlar için de üretemiyor. Üretmediği gibi en basitini tercih ederek kimlik politikası uyguluyor ve bu kesimlerin gerçek sorunlarını görmezlikten gelerek, aralarında ki problemleri de artırıyor. Toplumsal kesimler farkında olmadan birbirleriyle karşı karşıyalar ve çaresiziler.
Siyasi partilerin düşünmesi, toplumu irdelemesi, değerlendirmelerini yenilemesi ve yeni söylemler bulması gerek. Toplum yeni bir döneme girdi. Nasıl 12 yaşındaki çocuğun sorunlarını çözmek, 20 yaşındaki delikanlıya göre farklı bir yaklaşım gerektiriyorsa, aynı şekilde toplumda belli ki farklı bir döneme girmiş. Sorunlar 40-50 yıl hatta 10 yıl öncesine göre farklılaşmış. CHP ve MHP zaten eski partiler ama AKP dahi 11 yılda eskidi, kendi toplumsal kesimine dahi yeterince cevap veremez hale geldi. BDP zaten bölge partisi olmaktan çıkmaya niyetli değil. Siyasetin, özellikle siyasi partilerin değişen topluma cevap verebilmesi için kadrolarını, söylemlerini ve politikalarını değiştirmeleri gerekiyor. Tabi bu siyasi partilere görev düşüyor bize düşmüyor anlamında değil, herkese tüm kurumlara ve bireylere görev düşüyor ama öncelik siyaset kurumunda anlamındadır.
Siyaset kurumunun değişebilmesi için öncelik siyasi partiler ve seçim kanunlarının değişmesindedir. Hatta bence bu konu nerede ise Anayasa’nın değişmesinden de önceliklidir.