Sol kelimesiyle anladığımız bir çok anlam vardır ama bana göre sol ifadesinin ana omurgası eşitliktir.
İşte tam da bu yüzden sınıfsal ayrımlar olduğu sürece sosyalizm denen olgu bir şekilde yaşamaya devam edecek.
Türk solu çok uzun bir süredir tüyleri yolunmuş bir kaz gibi şaşkın şaşkın ortalıkta dolaşmaya devam ediyor.
Neredeyse tüm mevzilerini sağ siyasete kaptırdılar.
Kadınların erkeklere ait olan takım elbise, kravat, kısa saç, hatta dominant olma gibi özellikleri erkeklerin elinden çalması gibi eğreti bir durum bu.
Eğreti olması gerçek olmasını engellemiyor tabi.
Sol, dünyada eski itibarını zorlarken Türkiye’de hala elitist bakış açısının pençesinde can çekişiyor.
Evrensel sol anlayışı bu toprakların genleri kabul etmiyor.
Ölüme, “Allah, Allah” diye giden bu toprağın çocuklarının Marksı rehber almasını beklemek olsa olsa inatçı bir duruş olabilir.
Ama gerçekçi olmaz.
Aynı çocuklara; Sol ideolojinin omurgası olan eşitlik ilkesiyle yaklaşırsanız, tüm ruhuyla sahip çıkacağından şüpheniz olmasın.
Türk solu yukarıda yazdığım satırların gerçekliğini benden daha iyi anlamasına rağmen inatçı duruşunda devam ediyor.
Arada sırada inanmadıkları halde popülizm yapmalarının bir önemi yok.
Bilirsiniz; Samimiyeti olmayan söz geçişken değildir. Geçmiyor da.
Elinizdeki argümanları güncelleyemiyorsanız, sizi taklit edenlere karşı bile mağlup olmaktan kurtulamazsınız.
Bu satırlara kadar anlatmaya çalıştıklarım siyasetin dinamikleri.
İşin bir de idealist yanı var tabi.
Sol, siyasetin bu idealist yanıyla daha çok ilgili gözüküyor.
Kamu yararına çalışan vakıflar, dernekler gibi.
“Devrimler referandumla, oyla olmaz” diyenler, şimdi, “Sivil darbe” diyorlar…
Demek ki, oyla darbe olurmuş.
O zaman oy alın.
Göbeğini kaşıyan adam diye küçümsedikleriniz sizin bile kabul ettiğiniz, ‘Sivil darbe’nin mimarlarıdır.
Sağ siyasetin uç noktasından gelen Tayyip Erdoğan giderek Türk solunun elinde argüman bırakmayacak gibi.
İmam Hatiplileri ziyaretindeki şu konuşmaya bakar mısınız;
“Kapıcının çocuğu okumasın mı?”
Ne kuvvetli, ne sihirli bir söylem olduğunun farkındasınız değil mi?
Kendisine bile itiraz eden Türk solunun bu sözlerime itiraz etmemesi mümkün değil.
Şunu diyeceksiniz;
“Tayyip Erdoğan inanmadan söylüyor!”
Olabilir…
Şunu da diyebilirsiniz;
“Erdoğan önceden mağdurdu, şimdi değil.”
Evet, bu da doğru. Katılıyorum.
Ama bu doğrular toplumsal birikmiş hafızayı resetleyebiliyor mu?
Türk solu, “Göbeğini kaşıyan adam” sözüne sarılmaktan vazgeçmediği sürece iktidar olamaz.
İnsan hiç değilse, “Göbeğini niye kaşıyorsun?” diye sorar.
Bu bile sorulmadı.
Yanıtını ben vereyim;
“Kaşındığı için…”