Türkiye’de 1909 yılından 24 Haziran 2018 seçimleri sonrasına kadarki dönemde -bazı kısa süreli istisnalar hariç- parlamenter hükümet sistemi uygulanmaya çalışıldı.
2017 Anayasa değişikliği ile ülkemizde Başkanlık hükümet sistemi kabul edildi.
Yeni hükümet sistemine yönelik uygulamalara 24 Haziran 2018 tarihinde birlikte yapılan TBMM ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra geçildi.
Yeni hükümet sisteminin uygulanmasına başlayalı takriben 3,5 yıla yakın oldu.
Geniş çevrelerde, özellikle de muhalefet çevrelerinde, Ülkemizde başkanlık sisteminin oturmadığı, çoğu yönlerden sorunlar yaşandığı vurgulu olarak ifade ediliyor.
Hakikaten bu sistemin tam olarak oturmadığı doğru mu; oturmadıysa sebepleri neler?
Bu soruların cevabı önemlidir.
Yeni Hükümet Sisteminin Yerleşmişliğine Dair Değerlendirme
Yeni hükümet sisteminin henüz tam manası ile oturmadığı yönündeki tespitler doğrudur. Ama bunun muhtelif sebepleri mevcuttur; şöyle ki:
(1) Hükümet sistemi değişikliği, basit ve dar kapsamlı bir değişiklik değildir. Bu değişikte, iktisadî, siyasî, hukukî, sosyal, zihnî, kültürel vb. yönleri olan, bürokrasi ile yasama ve yürütme kurumlarının ilişkilerinde köklü değişimleri içeren değişiklikler söz konusudur.
Özellikle bürokrasinin yeni sisteme uyum sağlaması muhtemelen zaman alacaktır. Parlamenter sistem kültürü içinde yetişen bürokratların, alışkanlıklarını, uygulamalarını bir çırpıda değiştirerek başkanlık sistemi ile uyumlulaştırmaları çok zordur.
(2) Yeni hükümet sisteminin belirlenmesi aşamasında, iktidar-muhalefet ilişkileri ve tartışmalar, yeni sistemin “işlerliği” ekseninde değil, “ya tamamen kabulü ya da tamamen reddi” ekseninde yaşandığı için, bu bulanık zeminde, arızalı yönlerin üzeri örtülü kalmıştır.
Tartışmalarda, bir taraf, “diktatörlük ve tek adam rejimi gelecek, kuvvetler ayrılığının yerini kuvvetler birliği alacak” şeklinde korkutucu/ürkütücü söylemleri dile getirdikleri, yeni sistemi savunanlar da bu tür kaygılı söylemlere cevaplar vermeye çalıştıkları için, sistemin mahiyetine ve kılcal damarlarına yönelik sağlıklı tartışma zemini oluşamamıştır.
(3) Türkiye’de yüz küsür yıldır parlamenter sistem uygulanmaya çalışıldığı halde, bu sistemin, başarılı bir şekilde uygulandığı söylenemez. Bazı istisnaî uygulamalar hariç, uygulanan hükümet sistemi hiçbir zaman parlamenter sistemle uyumlu olmamıştır. Şöyle ki;
Parlamenter sistemin olmazsa olmaz gereklerinden biri, “yetki ve sorumlulukta paralellik” [yetkili olanın (başbakan ve bakanlar kurulu) siyasî olarak sorumlu olması, yetkili olmayanın (devlet başkanı/cumhurbaşkanı, kral vb.) siyasî olarak sorumsuz olması] ilkesi gereğince, devlet başkanının (İngiltere gibi parlamenter monarşilerde Kral, parlamenter cumhuriyetlerde Cumhurbaşkanı) yetkilerinin sembolik olmasıdır.
Devlet başkanının sembolik yetkili olması, yetkilerinin az ve etkisiz olması manasına gelmez. O, istisnaen tek başına sahip olduğu bazı yetkileri dışında, genellikle hükümetin yaptığı işlemlerin çok büyük ekseriyetini imzalar.
Bu şartlarda, devlet başkanının yetkilerini etkin olarak kullanmasına mani hal yoktur.
Fakat parlamenter rejimin uygulandığı İngiltere’de, Federal Almanya’da ve diğer ülkelerde, devlet başkanları, parlamenter rejim geleneği ile uyumlu olarak sahip oldukları çok kapsamlı yetkileri, siyasî sorumsuzlukları ile uyumlu olarak etkin bir şekilde kullanmazlar.
Bu zeminde siyasî etkinlik alanı, başbakan ve bakanlar kuruluna bırakılır.
Bu ülkelerde, devlet başkanları, hukukî bir engel olmadığı için, yetkilerini etkin bir şekilde kullanmak istemeleri halinde, bu ülkelerde de yürütme içi çatışmalar yaşanabilir.
Daha somut olarak ifade etmek gerekirse, mesela İngiltere’de hükümetin bütün tasarruflarında imzası bulunan devlet başkanı (Kral), hükümetin işlemlerini “yerindelik” açısından değerlendirerek imzalamaktan imtina edebilir; hukuken buna mani (yazılı) bir kural yoktur. Benzer durum, parlamenter rejimin cari olduğu başta Federal Almanya olmak üzere diğer ülkeler için de söz konusudur.
Fakat bu ülkelerde, “parlamenter gelenek” ve “yetki ve sorumlulukta paralellik” ilkesi tam özümsendiği için, devlet başkanları, sahip oldukları geniş kapsamlı yetkilerini etkin bir şekilde kullanmazlar ve bu şekilde parlamenter sistem uygulamaları, yürütme içinde çatışma temelli sorunlar yaşanmaksızın işler.
Türkiye’de ise hiçbir zaman Cumhurbaşkanları sembolik yetkili olmamıştır. Bunun en bariz misalini Atatürk ve İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanlıkları dönemleri teşkil etmektedir.
1961 Anayasası döneminde Cumhurbaşkanları etkili vesayet mercii olarak işlev görmüşlerdir. 1982 Anayasası döneminde de, yürütme içinde sürekli siyasî olarak etkin olmak isteyen cumhurbaşkanları ile başbakanlar arasında çatışmalar yaşanmıştır.
Bu çatışmalar fiilen sistemin işleyişini “yarı-başkanlık sistemi”ne dönüştürmüştür.
Yürütme içi çatışmalar, bir yandan parlamenter sistemi uygulanamaz hale getirmiş, diğer yandan da yürütme içi çatışmalar yönetimsel sorunların yaşanmasına sebep olmuştur.
Yeni Hükümet Sisteminin Yerleşmesinin Şartları
Ülkemizde, “parlamenter sistem yüz küsür yılda yerleşmemiş” olması, parlamenter sistemi savunanlar için bir sorun olarak görülmemektedir. Aynı çevreler, yeni hükümet sisteminin takriben 3,5 yılda yerleşmemesini ise çok büyük sorun olarak görüyorlar.
Burada bir mantık ve değerlendirme sorunu ve çelişkisi mevcuttur.
Muhtemelen başkanlık sisteminin yerleşmesine sabır göstermeyenlerin asıl amacını, bu sistemin bizzat kendisine karşı olmaları teşkil etmektedir. Bu sistemin kısa süre içinde yerleşmediğini söylemeleri, yeni sisteme şiddetle karşı çıkışlarını desteklemek içindir.
Yeni Hükümet Sisteminin Islahı Çabaları
ABD’de başkanlık sisteminin yerleşmesi yüz seneden fazla sürdü. Mesela Başkanın kaç dönem seçileceği 1947’de yapılan Anayasa değişikliği ile anayasal kural haline getirildi.
Bu sebeple, yeni sistemin yerleşmesi ve kalıcı hale gelmesi için, bir yandan sabır, diğer yandan da bazı değişikliklerin yapılması gerekir. Ayrıca, bürokraside yeni sisteme uyum sağlayacak zihni dönüşümlerin de gerçekleşmesi gerekir.
Özellikle bölünmüş hükümetler (Cumhurbaşkanı ile Meclisteki çoğunluğun farklı eğilimde olması/mesela Cumhurbaşkanının Cumhur İttifakından, Meclisteki çoğunluğun Millet İttifakında olması gibi) döneminde, meclis hükümetine benzer bir yapı ortaya çıkabilecektir. Bu durumda, Mecliste üye tamsayısının salt çoğunluğu muhalefette olacağı için, Cumhurbaşkanının Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi (CBK) çıkarma yetkisini kullanabilmesi nerede ise imkânsızlaşacaktır; şöyle ki:
Cumhurbaşkanının bir konuda CBK çıkarması halinde, Meclis derhal o konuyu düzenleyebilecek, Cumhurbaşkanı bu kanunu veto etse de, zaten üye tamsayısının salt çoğunluğu muhalefette olacağı için, veto çok rahatlıkla aşılabilecektir.
Meclis, yapacağı kanuni düzenlemelerle, Cumhurbaşkanının çıkardığı bütün CBK’ları geçersizleştirebilecektir. Bu durumda, Cumhurbaşkanının inisiyatif alanı minimize olacaktır.
2017 Anayasa değişikliği ile, başta bakanlıkların kurulması olmak üzere Cumhurbaşkanına münhasır düzenleme alanının tanındığı bazı konular da, AYM içtihadı gereğince, TBMM’nin düzenleme alanına dâhil edilmiştir. Bu alanlarda da Cumhurbaşkanının inisiyatifi büyük ölçüde sıfırlanabilecek, inisiyatif tamamen Meclise geçmiş olacaktır.
Mesela Cumhurbaşkanı 25 Bakanlığı yeterli görürken, katı siyasî çatışma ve parti disiplini içinde Meclis bu sayıyı 40 ya da 20 olarak belirleyebilecektir.
Parlamenter sistemlerde, Başbakan Mecliste çoğunluğun desteğine sahip olduğu için, bakanlık sayısını Meclisteki desteği sayesinde dilediği şekilde belirleyebilirken, yeni sistemde, bölünmüş hükümetler döneminde, bütün inisiyatif, Cumhurbaşkanına rağmen Mecliste ve Mecliste de cumhurbaşkanına muhalif olan siyasi partilerde/ittifakta olacaktır. Bu zeminde, yürütmenin Meclise rağmen inisiyatifi olamayacaktır.
Başkanlık sisteminin cari olduğu Amerika ve diğer başkanlık sistemi uygulamalarında da, parlamenter sistemlerde de yürütmenin geniş inisiyatif alanı mevcuttur. Bu yöndeki uygulamalar, “yürütmenin güçlendirilmesi” yönündeki çağdaş eğilimle uyumludur.
Fakat ülkemizdeki yeni sistemde, bölünmüş hükümet döneminde, yürütmenin gücü minimize olacak, parlamenter sistemdeki kuvvetlerin yürütmede birleşmesinin bir benzeri, ülkemizdeki başkanlık sisteminde kuvvetlerin yasamada birleşmesine dönüşmüş olacaktır.
Bu da, bir yandan yasama yürütme çatışmasına, diğer yandan da zayıf yürütme temelli sorunların yaşanmasına sebep olacaktır. Muhalefetin Mecliste çoğunlukta olduğu dönemlerde Meclis tamamen Cumhurbaşkanını engelleyici yönde düzenlemeler yapabilecektir.
Ülkemizde, bölünmüş hükümetler döneminde, hem yürütme, ihtiyacı olan kanunlardan mahrum olacak, hem de yürütmenin düzenleme alanı, ya minimize olacak ya da ortadan kalkabilecektir. Her iki durum da, sistemin işleyişinde ciddi handikaplara sebep olabilecektir.
Bu vesileyle, yeni sistemin, hem işlerliğinin sağlanabilmesi, hem de yerleşebilmesi, uygulama temelli sorunların azaltılabilmesi için bazı anayasal değişikliklere ihtiyaç vardır.
Hatta bazı uygulamaların verimsiz olduğu görülmesi halinde, değiştirilebilmesine imkân sağlanması gayet tabiî bir durumdur. Çünkü bazı kereler, sistemsel işleyiş temelli sorunların önceden görülebilmesi mümkün olmayabilir, ancak uygulamayla anlaşılabilir.
Yeni sistemin yerleşmesi ve sorunların zaman içinde azalarak minimize olması isteniyorsa, biraz sabır gerekir. Bir insanın bile, ancak 15-20 yaşlarından sonra aktivitesi üst düzeylere tırmanıyor. Bir kaysı ağacının, meyve vermesi için üç-beş yıl sabretmek gerekiyor.
Amerika’da sistemin yerleşmesi yüz seneden fazla zaman aldığı halde, bizde sistemin yerleşmesine sabır göstermemek, 3 yaşındaki bebeğin, neden boks yapamadığından, neden koşmadığından, neden otomobil süremediğinden şikâyet etmeye benzer.
Parlamenter sisteme yüz küsür sene sabredenler (bu sürede bile yerleşemedi), yeni hükümet sistemine 3,5 yıl sabredemiyorlarsa, bu anlayışta çarpıklık ve terslik var demektir.
Son olarak bu sabırsızlar gösterenler için bir fıkra anlatayım.
Adam sobayı kuruyor, içine odunları dolduruyor, odunlar yanar yanmaz, çevredekiler “bu ev soba yandığı halde neden ısınmadı” diye sızlanmaya başlıyorlar.
Bir başka misalde, adam otu koyunun ağzına veriyor ve daha koyunun yediği otlar midesine gitmeden adam, “koyun neden kilo almadı” diye şikâyetler etmeye başlar.
Yeni hükümet sisteminin 3,5 yıl gibi kısa bir süre içinde oturmadığından, sorunların yaşandığından aşırı şekilde şikâyet edenler, bu fıkralardaki kişilere tıpa tıp benziyorlar.
Bu sebeple, başkanlık sisteminin yerleşmesi için sabır ve tahammül etmek gerekir.