Türkiye’de arada bir muhalefet partileri, ya erken seçim olacağını söylüyorlar ya da erken seçime, yani halka gidelim diye hükümeti erken seçim yapmaya çağırıyorlar.
Hatta bazı partilerin kehaneti tutsaydı, geçen haziran ayında seçimlerin yapılması gerekiyordu. Ama olmadı.
Seçimlerin Yenilenmesi ile Alakalı Bazı Sorular ve Cevapları
Peki, muhalefet neden habire seçim olacağı kehanetinde bulunuyor? Bu birinci soru?
İkinci soru, seçimlerin öne alınması mümkün ve muhtemel midir?
Önce birinci soruya cevap verelim.
Muhalefet, seçim olacak olsa da olmasa da, sürekli seçimden tarafa olduğu izlenimi vermek ister. Bunun iki amacı vardır:
Birincisi, muhalefet partileri, bu söylemleri ile halka ben sürekli her şeyden önce senin iradeni önemsiyorum mesajı vermek istiyorlar.
İkincisi, sürekli yakında seçim olacakmış algısı oluşturarak, parti tabanlarını mobilize etmeyi, canlı tutmayı amaçlıyorlar.
Bir ara soru şu: şu anda Cumhurbaşkanı seçimlerin erkene alınması yönünde bir karar alsa acaba muhalefet partileri ne tepki verirler?
Tabii ki bunun cevabını hemen kestirebilmek zordur.
Geçmiş yıllarda, rahmetli Turgut Özal’ın başbakanlığı döneminde, muhalefet partileri sürekli erken seçim söylemlerini dillendiriyorlardı. Rahmetli Özal, “hodri meydan, seçime gidiyoruz” dedi. Meclis de seçim kararı aldı. Muhalefet partileri derhal önceki söylemlerinden ÇARK ederek seçim kararının alınmasına mani olmaya çalışmışlardı, o zaman.
Şimdi de böyle bir olguyla karşılaşılıp karşılaşılmayacağını bilmiyoruz. Çünkü muhalefet partileri, seçim kararı alınması halinde, ne şekilde karar vereceğini, halkın eğilimlerine göre, anketlere göre belirleyecektir.
Seçimlerin Erkene Alınma Şartları
Gelelim ikinci sorunun cevabına.
Ben şu anki şartlarda seçimlerin erkene alınmasını muhtemel görmüyorum.
Bunun iki sebebi vardır.
Birincisi, seçimlerin erkene alınmasındaki temel mantık. Seçimlerin erkene alınması usulünün gerisinde, iki mantık söz konusudur.
Birinci mantık: TBMM’deki siyasî çoğunlukla, Cumhurbaşkanının farklı siyasî eğilimde olduğu (mesela Cumhurbaşkanının Cumhur İttifakından, Meclisteki çoğunluğu da Cumhur İttifakı dışında kalan partilere ait üyelerin teşkil ettiği) bölünmüş hükümetler dönemlerde yasama ile yürütme arasında çıkacak çatışmalar sebebiyle sistemin tıkanması halinde, bu tıkanıklığın çözülmesi için halkın devreye girdirilmesidir.
1960’lı, 1970’li ve kısmen de 1980’li yıllarda, başkanlık sisteminin tatbik edildiği Latin Amerika ülkelerinde yasama-yürütme arasında yaşanan gerilimler ortamında tıkanıklığı aşmak üzere seçimlerin yenilenmesi usulü mevcut olmadığı için, ya darbelerle bu gerilim düzeni sonlandırılmış ya da yeni seçimlere kadar kör döğüşü devam etmiştir. Bu gerilim uzadıkça ekonomik, siyasi, sosyal vb. bazı bedeller de ödenmiştir.
Türkiye’de seçimlerin yenilenmesi usulü yoluyla, cumhurbaşkanı ile Meclis arasındaki gerilimlerin, darbelere ya da diğer ekonomik, siyasi, sosyal vb. bedellere sebep olmaksızın sonlandırılması amaçlanmıştır. Kısaca gerilimleri çözmek konusunda halk doğrudan devreye girdirilmesi amaçlanmıştır. Buna, başkanlık sisteminin rasyonelleştirilmesi deniyor.
İkinci mantık: Seçime karar verecek merciin, seçimlerin erkene alınmasını kendi siyasî çıkarları için daha faydalı görmesidir.
Bu durumda, mesela seçimlerin normal zamanında yapılmasına iki yıl kaldığını farz edelim. Seçim kararı verecek merci, geleceğe yönelik yaptığı tahmin ve öngörülerle, iki yıl sonra yapılacak seçimleri beklemesi halinde oy oranlarının daha fazla düşeceği kanaatinde ise bu bağlamda seçimlerin derhal yapılmasını kendi siyasi menfaatleri için daha elverişli görürse seçimlerin yenilenmesi kararı alabilir.
, seçimlerin yenilenmesi ihtimalini ortaya çıkarabilecek bir diğer ikinci sebep de, bazı ekonomik, sosyal, siyasi vb. yaşanacak olağanüstü hadiseler sebebiyle, seçimlerin zamanında yapılmasını beklemeyi sağlayacak fiili şartların ortadan kalmış olmasıdır. Bu şartlar altında, ya cumhurbaşkanı kendisini seçim kararı almaya fiilen mecbur hisseder; kamuoyunun baskısı bu kararın alınmasını fiilen mecbur hale getirir. Ya da ittifakların bozulması ya da partilerden istifalar vb. sebeplerle Mecliste seçimlerin yenilenmesi için gerekli olan beşte üç çoğunluk iradesini seçimlerin yenilenmesi yönünde kullanabilir; bu yönde şartlar oluşabilir.
Seçimlerin Erkene Alınma İhtimali
Şu anda, burada sözü edilen şartların hiçbirisi mevcut değildir. Yakın gelecekte bu şartlardan birinin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği konusunda şimdiden öngörüde bulunabilmek de pek mümkün görünmüyor. Ama mevcut şartlarda, Mecliste bu yönde bir kararın alınmasını sağlayacak bir çoğunluk mevcut değildir.
Diğer yandan Cumhurbaşkanına bu yönde karar almasını zorlayacak şartların da söz konusu olmadığı söylenebilir.
Cumhurbaşkanı, iki yıl sonra yapılacak seçimlerin kendisi ve üyesi olduğu partisi ve içinde yer aldığı ittifak yönünden avantajlı gördüğü müddetçe, seçimlerin öne çekilmesi pek mümkün ve muhtemel görünmüyor.
Önceki paragraflarda sözü edilen şartlardan biri ya da birkaçı oluşmadığı takdirde, cumhurbaşkanının seçimlerin yenilenmesi kararını vermesi demek, görev süresinden iki yıl feragatte bulunması demektir. Hiçbir sebep yokken Cumhurbaşkanının böyle bir feragatte bulunmasını beklemek siyasi gerçekliklerle uyumlu değildir.
Diğer yandan, başkanlık sistemine geçişle amaçlanan, sık sık seçimlerin yapılması değil, bilakis, seçimlerin zamanında yapılması yoluyla, 5 yıllık görev dönemleri ile istikrarın sağlanmasıdır. Kısa ömürlü hükümetlerle istikrarı yakalamak ve uzun vadeli politikalar uygulayabilmek çoğu kereler mümkün olmamaktadır.
Bu vesileyle, ağırlıklı olarak yasama-yürütme arasında çıkması muhtemel krizlerin çözülmesini amaçlayan seçimlerin yenilenmesi usulünün işletilmesinin en azından günümüz şartlarında pek muhtemel olmadığını ifade etmek isterim. Yukarıda sözü edilen şartlardan bir ya da birkaçı gerçekleşmediği takdirde de seçimlerin 2023 yılında yapılacağı söylenebilir.
Peki, muhalefet bu yöndeki söylemleri devam ettirir mi?
Kanaatimce, muhalefet partileri yukarıda izah ettiğim sebeplerden dolayı, bundan sonra da seçim söylemlerini arada bir dillendirecektir. Ama anormallikler olmadığı takdirde, bu söylemlerin gereğinin yerine getirilmesi pek muhtemel görünmüyor.