Toplumsal kabullerimiz, ‘özeleştiri’ olgusunu, yalnış bir tanımlamayla, ’ bir adım geri çekilme’ olarak algılasa bile, ben bu riski göze alıyorum..
Turktime, yüzlerce önemli siyasi habere imza atarken, zaman zaman da, bazı siyasilerin ve gazetecilerin özel hayatlarındaki kırılma noktalarını sayfalarına taşıdı..
Haber yaparken ölçümüz şu oldu ; Doğruysa yayınla!..
Yayınladık..
Bu haberlerin bir bölümünün özel hayatlara müdahale olduğuna dair gelen sitemleri, onları kendi yerime koyarak düşündüğümde,”Yaaa. çok iyi oldu!..” diyemiyorum doğrusu..
Evet, bu haberler doğruydu ama bir bölümü incitici, hatta; Turktime’a yakışmayan haberler olduğunu da kabul ediyorum..
Peki, öyleyse, niye yayınladık?..
Temel mantık şu oldu ; Bu eylemleri bizzat yapanlar haya duymuyorsa, yayıncı niye utansın ki?..
Aynen böyle düşündüm..
Hadi itiraf edeyim, bir miktar şu duygu da vardı; “Toplumu yönlendirme iddiasında olanlar, sandığınız kadar iyi değiller!..”
Beynimin ‘duygu loblarını” ateşleyen bir telefon görüşmesi yaptım..
Geçmişte beraber çalıştığımız bir gazeteci ağabeyim,”yakışmıyor bu haberler” sitemiyle bana ciddi bir duygu anaforu yaşattı..
“Doğru ama!..” dedim..
“Olsun, sana ne insanların özelinden dostum!..”
“.........”
“Turktime’a yapılan yasağa bu yüzden destek vermek içimden gelmedi!..”
Etkilenmemiş gibi durdum ama, doğrusu bu konuşma beni etkiledi..
Bu noktada kendime çeki düzen vermem gerektiğini hissetmeyi kazanç kabul ediyorum..
Nice Yıllara Beraber İnşallah..