MHP seçim bürosuna, İstanbul Esenyurt’ta yapılan saldırının sonucu, 1 ölü 7 yaralı oldu.
Kısa süre önce de, BBP Ankara Keçiören adayı Turgut Altınok’un seçim bürosu kurşunlandı.
Bu saldırıları şiddetle kınıyorum.
Amacının kaos olduğu belli olan bu çirkin saldırıların faillerini, kolluk kuvvetlerinin kısa zamanda yakalaması, bundan sonra yapacakları hamlelerde cesaretlenmemesi açısından önemli.
MHP ve BBP, ülkücü tabanı olan iki parti.
Her iki siyasi partinin de, uzun süredir izlediği siyaset anlayışında, muhataplarına fiziki saldırı kültürü yok.
12 Eylül öncesinin Ülkücü genlere ait olan sert duruşu, yerini daha ılımlı bir siyaset anlayışına bıraktı.
BB Lideri Mustafa Destici de, Bahçeli gibi ülkücüleri sokağa dökmeyen bir siyasetçi.
Kamuoyuna fazla yansımadı ama ülkücülere yönelik ilk saldırı, 20 gün önce BBP Keçiören adayı Turgut Altınok’a yapıldı.
MHP, Ak Parti ve ardından BBP’e geçen Altınok, geçmişte MHP genel merkezinde yöneticilik yapan tanınmış bir ülkücü.
Bir süre Ak Parti'den Keçiören'de belediye başkanlığı da yaptı.
Ülkücülere yapılan çirkin saldırıların amacının ne olduğu noktasında elimizde kesin bir bilgi yok ama, Türk-Kürt savaşı çıkarmayı hedefleyen amaç taşıdığına dair bazı ip uçları olduğunu söyleyebiliriz.
Ülkücülere saldıranlar şunu iyi biliyor;
Ülkücüler, bu saldırılara karşılık verirse, Türkiye önü alınamaz bir sürece sürüklenir.
MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin PKK'nın yanında, tüm medyayı düşman ilan etmesini kızgınlığına bağlıyorum.
Hangi konuda olursa olsun, genellemelerin bizi hataya sürükleyeceğini, aynı zamanda bir akademisyen de olan Bahçeli iyi bilir.
Bahçeli, kendisine saygısı olan medya mensuplarını yanına yaklaştırmazken, sureti-i haktan görünenleri başucundan ayırmadı.
Medyanın bir bölümünün MHP’ye olan ön yargısı ne kadar hata ise, Bahçeli’nin bu seçimleri de kendi payına düşen hatasıdır.
Hakkını teslim edelim;
Devlet Bey, tek işaretiyle Türkiye’yi kan gölüne çevirme potansiyeli varken, ülkücü tabana sürekli itidal tavsiye etmesi, saygıyı hak eden bir tavır.
Diğer yandan Bahçeli'nin sabrını taşırmak isteyen bir irade olduğu da açık.
Gelelim, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in, "Ben dahil bazı siyasetçilere suikast yapacaklar." demecine...
Gökçek’i telefonla arayarak konuştum.
Kelimelere net olarak dökmese de, farklı güç unsurlarının tehdidi altında olduğu hissini aldım.
Yakınlarıma mektup bıraktım demesini, “Ani bir suikaste uğrarsam, beni vuranlar hedefine ulaşamayacaklar, deşifre olacaklar.” Şeklinde anladım.
Ankara'da bir süredir, Gökçek'in bazı unsurlar tarafından köşeye sıkıştırılmaya çalışıldığına, hedef yapıldığına dair bilgiler dolaşımda.
Geçmiş yazılarımdan birisinde isim vermeden kaleme de aldım.
Dikkatli okurlarım yazımı hatırlamışlardır.
5 ay öncesine kadar bugün yaşanılacakları bir gazeteci köşesinde yazsaydı, "Asparagas kralı" ilan edilirdi ama Türkiye akıl almaz gelişmeler yaşadı.
Bu yüzden Gökçek'in açıklamaları ortaya çıkan süreçle uyum sağlayan kelimeler olarak görünüyor.
Muhtemelen MİT'ten gelen bilgiler ışığında, "Suikast olacak." uyarısında bulunuyor.
Kaos isteyenler sağ gösterip, sol da vurabilir.
Bu yüzden; Ak Parti, CHP ve MHP'nin tüm genel merkez ve yerel adaylarının da çok sıkı korunması gerekir.
Melih Gökçek, Mansur Yavaş, Mustafa Sarıgül ve Mevlüt Karakaya dahil, tüm kritik başkan adayları devlet koruması altına alınmalı.
Gökçek'in ardından, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın da, Melih Gökçek'i doğrulayan sözler söylemesi durumun ciddiyetini gösteriyor.
Kim nereye seçilecekse seçilsin, nihayetinde halk iradesi.
İnsan canı, her türlü siyasi zaferden daha kıymetlidir.
*Bu yazı Talat Atilla’nın Güneş Gazetesi’ndeki köşesinden alınmıştır…