İki yüz elli gramlık çay paketini ahalinin üstüne boca Çağlayan oto kiralama etmeye karar vermeden önceydi.. Ruloya dürülü kâğıt satranç takımı dağıtıyordu o zaman otobüsün üstünden Reis.
Gökten kaktüs tohumu düşse koşuşacak ahalimiz, canhıraş bir vaziyette uzanıyordu ömründe ilk defa gördüğü bir malzemeye.
İtişip kakışarak, çatıp kaşlarını yanındakine dirsek atarak ve dahi beraberce geldiği komşusuyla kavga ederek uzanıyordu gökten gelen garip bi’ cisme..
Varıp eve çıkarınca paketinden, bi’ işe yaramaz damalı kâğıt parçası olduğunu anlayıp; sokuşturuyordu diğerlerine göre daha kısa olan masanın Çağlayan karavan kiralama
ya da sandalyenin bacağının zemine eksik gediğine.
Sokuyordu kuzine sobanın içine, kovada tutuşmayan çıranın yerine.
Satranç takımı dağıtıyordu Reis, otobüsün üzerinden. Satranç takımını savuruyordu ahalinin üzerine.
Evlerinde, buzdolaplarının hemen dibinde, bol bol strateji geliştirip, satranç oynasınlar diye..
Suriye’nin en kritik coğrafyasında Rusya’nın keyfini kaçırmadan, onunla beraber strateji geliştirmek zorunda olduğumuzu mesela, site marketinin tezgâhtarı Veli abiyle ayaküstü konuştuğumuz gün; Reis, Rusya’nın düşmanı Ukrayna ordusuna iki yüz milyon lira hibe etti.
Tarih 2 Şubat’tı.
7 Şubatta bir adam elinde benzin bidonuyla Hatay Valiliğinin önüne geldi.. ‘Çocuklarım aç, iş istiyorum anlıyor musunuz?’ dedi.
Kendini yaktı adam, intihar etti.
Adamın avucunda benzin bidonunun kulpu vardı. Rusya’nın elinde S 400’lerin anahtarı. İşte, strateji dediğin de böyle bi’şeydi..
Hepsinin hakkını verdik çok şükür, uzaktan.
Parası peşin ödenmiş f 35’leri teslim alamayıp, Lozan’ı beğenmeyen Dışişleri Bakanımız var.. Lozan’dan önceki antlaşma Sevr’di. Sevr’e göre Yunanistan bizim komşumuz değildi. Memleketin üç yanı değil, bir tarafı denizdi. Sevr’e göre Ege’ye ulaşmak için karayoluyla iki devlet geçmek gerekti.
Haritaya uzaktan.. Tarihe uzaktan..
Kendi adalarımızda yabancıyız şimdi. Tansu Çiller’in Türkçesini, cesaretini Çağlayan aylık araç kiralama arar olduk. Bakıyoruz adalara, uzaktan..
Testi pozitif çıkanlar ‘14 gün karantinada kal emi’ diye sıkı sıkı tembihlenip evlerine gönderiliyor. İşin gücün var mı, 14 gün evde çoluk çocuk ne yiyip ne içeceksiniz diyen yok. Virüsle mücadelede tarih yazıyoruz, uzaktan.
Dünyanın en kısa fıkrasını anlattı Ekonomi Bakanı. ‘Döviz kuru benim için hiç önemli değil. Hiç işin o tarafına bakmıyorum’ dedi. Halk da bakmıyor zaten, bakamıyor.
Ne yakından, ne uzaktan..
EBA çöktü, ertesi gün Milli Eğitim Bakanı uzaktan eğitim sisteminde dünya ikincisi olduğumuzu söyledi. O kadar komik bi şakaydı ki, birinciyi kimse merak etmedi. Ama sonuncunun ya Norveç ya da İsveç olduğu kesindi.
Hakikate bakıyoruz, uzaktan.
‘Hakkari’nin Yüksekova ilçesine bağlı Bağdaş köyünde yaşayan; ilkokul, ortaokul, lise ve üniversite öğrencileri Eğitim Bilişim Ağına bağlanmak için her gün cep telefonunun çektiği 2500 rakımlı dağa çıkıyorlar.’
Haberi yayınlandı birkaç gün önce haber sitelerinde. Hakkarili çocuklar, gençler okumak için dağa çıkıyor..
Eğitim mi ?
Dağdan işte, bayırdan, ovadan, tarladan, kayalıklardan..
O da uzaktan, çok uzaktan.