Demokrasi çok iyi bir rejim değil ama bildiklerimizin de en iyisi. Düşünebiliyor musunuz seçime katılacak olan 20 partinin 550’şerden 11 bin adayı ve onların partili arkadaşları tüm Türkiye’yi dolaşıyor, en ücra köşelere kadar girerek halkın nabzını tutmaya ve sorunlarını saptayarak kendi çözümlerini benimsetmeye çalışıyorlar.
Demokrasi olmasa, seçimler olmasa kim yapardı bu meşakkatli işi?
Gerçek demokrasi için halkın da örgütlü olması ve daha sonra seçtiklerinden hesap sorması gereğini ihmal etmeden, sizinle seçim çalışmalarım sırasında tespit ettiğim bir hususu paylaşmak istiyorum.
Tahmin edersiniz, bu seçimde CHP Seçim Bildirgesi çok iyi hazırlandığı ve zamanında seçmene açıklandığı için çok önemli bir CHP argümanı oldu ama bizim AKP’li seçmene karşı en önemli kozlarımızdan biri de arş ı alaya varan yolsuzluklar. Nadir de olsa AKP’yi savunan seçmene yolsuzluklar konusunda ne düşündüğünü soruyorum ve hepsinde şu artık beni son derece üzen cevabı alıyorum. “Vekilim, yolsuzluk yapmayan mı var? Eskiden de yapılırdı şimdi de yapılıyor, siz de gelseniz siz de yapacaksınız”
Belki siz de doğru söylüyorlar diyeceksiniz. Kısman doğru ama son derece haysiyetsiz, teslimiyetçi, inançsız, imansız ve insanlığa yakışmayan bir cümle…
Yolsuzluk, hırsızlık tabi ki insanlık tarihi boyunca hep oldu ve olacak ama insanoğlunun daima mücadele etmesi gereken, en başta gelen konulardan biri değil mi?
Hırsızlık ve yolsuzluk önlenemez diye kabullenmek çok büyük bir haysiyetsizlik ve onursuzluk değil mi?
İnsani açıdan bakılınca kabullenmenin haysiyetsizlik olduğu bu durum, dini açıdan bakıldığında da imansızlık değil midir?
Hırsızlık ve yolsuzluğu kabullenmek insanın kendini, var olduğu toplumu ve inançlarının inkarı değil midir?
"Ahlak esasen toplumu çöküntüden kurtaracak ve toplumun muhafazasını sağlayacak bir araçtır" demiş Friedrich Nietzsche. Sizce bizim bu toplumsal ahlak anlayışımızla geleceğimiz nasıl olur? Toplumu çöküntüden kurtarmak ve toplumu bu şekilde ahlakla muhafaza etmek mümkün müdür?
Mevlana’dan bir hikaye aktarayım size;
Hz. Ömer r.a. halifeliği zamanında bir hırsızı cellada teslim etmişti. Hırsız;
- Ey Müminlerin Emiri, dedi, beni cezalandırma, bu ilk suçum.
- Haşa, dedi Hz. Ömer, Allah ilk suçta hemen gazaba gelip ceza vermez. Lütfu anlaşılsın diye defalarca örter de günahta ısrar edilince adaletini göstermek için ceza verir. Böylece lütfunun müjdeci, kahrının korkutucu olmasını diler. Eğer bu ilk suçun olsaydı yakalanmazdın.
Vallahi AKP’nin de ilk suçu değil. Hatta ilk 10 suçundan biri de değil…
Artık sayılamıyor…