Detayları şu aşamada yazmam uygun olmaz ama gerekirse yine bu sütunlardan tek tek isim vererek açıklayabileceğim önemli bir olaya şahit oldum. Tarihe not bırakmak için bu satırları kaleme alıyorum. Tanınmış ve eskiden bu yana dostluğum olan bir akademisyen dostumla sohbet ederken bana bir şey söylemek istediğini ama bir türlü açılamadığını hissettim. Kendisine, “Hayırdır, dilinin altındaki neyse söyle, beraber değerlendirelim.” dedim. Üzgün bir ifadeyle, “Türkiye’yi karıştırmak istiyorlar!” sözüyle konuya giriş yaptı. Çok önemli bir kurumun da başında olan akademisyen dostumu ürkütmemek için bir adım geri çekilerek, “Bunlar malum genel bilgiler!” sözlerimle konuşturmak için kışkırtmaya çalıştım. Kısa bir süre duraksadıktan sonra bana,“İstanbul'da görev yapan bir konsolos yardımcısı, zirvedeki çok ünlü bir siyasetçimize tuzak kuruyor!” dedi. Heyecanlandığımı belli etmemeye çalışarak, “Türkiye Cumhuriyeti’nin zirvedeki bir ismine tuzak kurmak bir konsolos yardımcısının ne haddidir, ne de buna gücü yeter. Yanlış bir bilgi olmasın!” yanıtını verince, bana, konsolos yardımcısının hangi ülkeden olduğundan, hangi ilde görev yaptığına kadar ayrıntı verdi. Bunun üzerine, “Nasıl öğrendin?” diye sordum. Bu sorum üzerine, “Benimle konuşurken ağzından kaçırdı.” dedi. Konunun ciddiyetini anlayınca, “Kime, ne yapacaklarmış?” dedim.
Her şeyi anlattı… Yazamayacağım kadar cesaretli işler!
İnşallah söyledikleri çıkmaz!
Türkiye’de radikal değişiklikler!
TGRT Haber, Türkiye Gazetesi ve İhlas Haber Ajansı'nı bünyesinde barındıran İhlas'ta, Enver Ören ile 40 yıldır yol yürüyen 'abiler' ile yollar ayrılıyor. Ören’in vefatından sonra 100 kişinin İhlas Yayıncılık ile ilişiği kesildi. Ihlas'ta sol liberal görüşlere kapı açılıyor. Bu arada logo çalışmalarında Bakanlar Kurulu kararı ile yayınlanmasına izin verilen Türkiye yazısının yanındaki Türk Bayrağı’nın da küçültülmesi veya kaldırılması da holding bünyesinde tartışılıyor. Enver Ören'in sağlığında bile konuşmalarında sözlerini referans olarak gösterdiği şeyhi ve kayın pederi Hüseyin Hilmi Işık'ın feyz aldığı Arvasi ailesinin mensuplarından Murat Arvas’nin de işine son verildi.
İhlas'ta yönetici olarak sadece Turan Güneş Arvas kaldı.
Bir devir kapanıyor!
İhlas Grubu’nda son ve en radikal operasyon Türkiye Gazetesi'nde yaşanıyor. Kırmızı büyük bir nokta ile gazetede ''Türkiye çok değişti. Değişime kayıtsız kalamazdık' diye büyük anonslarla zihniyet ve kadro değişikliği anons ediliyor. Taraf Gazetesinden ayrılan yazar grubu dahil bir çok sol ve liberal isimle yeni dönem beraber çalışılacak. Deniz Ülke Arıboğan, Alper Görmüş, Metin Altınok, Yıldıray Oğur TGRT Haber’de de programa başlıyor. Bu arada Enver Ören'in manevi anlamda saygı duyduğu için ismi 'abi'lere çıkan birçok isimle de yollar ayrıldı. Bunlar arasında Prof. İsmail Kaya gönül defterini kapattı. Hicret Günleri'nin ünlü ismi Halil Delice de Türkiye'deki yazı hayatına veda etti. Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Behçet Fakihoğlu, Kültür Sanat Sorumlusu Murat Başaran ve Prof. Dr. Mehmet Ali Özbudun da gidenler kervanına katıldı. Mücahit Ören’in babası Enver Ören’le hayata bakışındaki nüansı göstermesi açısından şu ayrıntıyı paylaşmalıyım; Mücahit Ören, Yalova Armutlu'da kaplıcada tatil yapan Enver Ören'in aksine tatilini uluslararası tatil cenneti Bodrum'da geçiriyor. Babasının İhlas Marmara Evleri veya Güzelce'de oturmasına karşılık Mücahit Ören Maçka'da Rezidans'ta oturmayı tercih ediyor.
Sıra Ankara'da mı?
Türkiye Gazetesi'ndeki künyede de değişiklik yapıldı. Enver Ören'in kurucu başlığı altındaki isminin puntosu yarı yarıya küçültülürken, künyeye yeni isimler ve sorumluluk alanları da girecek. Bu arada İhlas Ankara'da ne olacak sorusu gündemde. Uzun yıllardır kaldığı Ankara'dan İstanbul'a Mücahit Ören'in sağ kolu olarak giden Murat Odabaşı Ankara'nın şekillenmesinde önemli rol oynayacak. İstanbul'dan Ankara'ya geri dönüş yapan baba yadigarı Yavuz Özgün ise çalışmalarını sürdürüyor. İHA ve TGRT Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar önemli bir rahatsızlık geçiriyor. Kendisine buradan geçmiş olsun diyorum. Uzun yıllardır Ihlas’ın yükünü taşıyan Nuri Elibol’un durumu da şimdilik belirsiz görünüyor.
Bakacağımız en son yerde saklanıyor: EGO
En büyük düşmanımız, EGO'muz. Bizi, EGO'muzun yönetmesi her şeyi berbat ediyor. Özgüvenimizin yalancı bir şahidi adeta. İnsanlık, EGO'dan daha kötüsünü hayal bile edemez. Çünkü, aklımızın bir parçası sandığımız EGO'muz bakacağımız en son yerde saklanıyor; İçimizde...
EGO, kendi düşüncelerini bizim düşüncelerimiz gibi göstermekle kalmıyor, kendi sanallığını bize gerçek duygularımız gibi hissettirken kendisini aklımız diye tanıtmayı da beceriyor.
Tam da bu yüzden EGO'larını korumak isteyen insanlar sınır tanımıyorlar; yalan söylüyorlar, hile yapıyorlar ve öldürüyorlar...
EGO'ya mahkum olduğumuzu bilmeden EGO sınırlarımızı korumak için her şeyi yapıyoruz. İnsanın aklın ötesinde bir şey olduğunu kavraması bazen kolay olmuyor. EGO'nun meydana getirdiği hayali düşmanlar bir süre sonra ete kemiğe bürünüyorlar.
Aradaki farkı, yani EGO'nun bizi hayal dünyasında yaşattığını öğrenemeden geçip gidiyoruz şu dünyadan. Gerçeği yorumlamada bizim en ciddi engelimiz.
Hayatta aldığımız en ciddi tehdit EGO'muz...
Gökçek'in dilinin altındaki bakla: KASET
Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek, bir tv kanalında, "CHP, Sarıgül'ü partiye almaya mecbur. Sarıgül, CHP yönetimini öyle bir yerden kıstırdı ki, başka çaresi yok." dedi.
Gökçek'in bazen sırf CHP'yi gıcık etmek için siyaset geliştirme huyunu bilenler bu sözlerin üzerinde fazla durmadı ama amiyane tabiriyle Gökçek karavana atmıyor. Çünkü, bu söylenti bir süredir Ankara kulislerinde dolaşımda. Her söylentiyi ciddiye almam ama bu söylentiyi, "Duydun mu? Sarıgül'ün elinde partiye gelişini, hatta liderliğini kesinleştiren bir materyal varmış." diye seslendirenlerin arasında CHP'liler de var.
Parti içi ve dışından CHP Lideri Kılıçdaroğlu'nu yıkmak için ciddi bir start verilmiş gibi görünüyor. Ayrıntıya girmem ama söylentisi yapılan materyalin bir kaset olduğu konuşuluyor.
*Bu yazı Talat Atilla’nın Güneş Gazetesi’ndeki köşesinden alınmıştır…