Millet olarak, neşesiz ve mutsuz günler yaşamaktayız. Demokratik özgürlüklerimiz sanki kısıtlanmış gibi.. Özellikle de basın özgürlüğümüz çok yetersiz.. Türkiye Gazeteciler Cemiyetimizin Başkanı Turgay Olcayto, tam 160 gazetecinin hapiste olduğunu açıkladı.
Geçtiğimiz günlerde, Türk tarihinde sansürün kaldırılışının 109. yılı kutlandı sözde.. 1908 yılında, yani bundan 109 yıl önce, 2. Abdülhamit Hanı tahttan indirerek Meşrutiyeti ilan eden İttihatçılar, o günün basın bayramı olmasını sağlamışlardı. Ama bayramımızı içimizden geldiğince kutlayamadık.
Basın, demokrasilerde dördüncü kuvvettir. Yasama, Yürütme ve Yargıdan sonraki dördüncü kuvvet. Ne var ki, günümüzde bu kuvvetlerin hepsi, sanki tek adam rejiminin güdümünde işlemekte.. Meclis, sesini kıstığı muhalefeti hepten susturmak için İç Tüzük düzenlemeleri peşinde.. Yürütme, OHAL sopası ile çıkardığı Kanunnamelerle bütün hukuksuz uygulamalarını yasallaştırdığını sanıyor.. Yargı OHAL sayesinde yapılan hakim, savcı tutuklamaları ve yeni atamaları ile hukuksallıktan iyice uzaklaştırıldı..
Memlekette nereye baksak durum yürekler acısı.. Milli eğitimde Atatürk ilkeleri, laiklik, çağdaşlık falan artık tam okutulmayacak, çocuklara dini eğitim esas alınarak cihat öğretilecekmiş.. İç politikadaki bu kabus dolu manzara dış politikamızda da aynı.. Yandaşların çıkarına odaklanmış olan Milli ekonomimize en büyük kaynak sağlayan Almanya ile sırf başımızdakilerin siyasi kaprisleri yüzünden bozuşmuş durumdayız. Bu yüzden, bilhassa turizm sektörünün uğradığı zararları da bu millet çekiyor, daha çok çekecek.. Egede kara sınırlarımız içindeki ada ve adacıklarımız Yunan bayrakları ile donatıldı ve onların oyun sahası yapıldı.. Başımızdakilerdense tepki, nota vermek değil, tık yok..
Eee ne olacak bu durum.. Hep böyle mi dönecek bu devran?.. Bu iktidara kim dur diyecek?
Milleti uyarma görevlisi olan yazılı ve görsel basında parmakla gösterilecek kadar az yazar ses çıkarabiliyor.. Basının en az yüzde 90’ı ise pusmuş, yandaş olmuş, kendi çıkarının peşine düşmüş durumda..
Ülke genel seçimlerinde sandığa giden büyük vatandaş çoğunluğu; “ne yapalım, başka kime oy verebiliriz ki..” Falan deyip, adeta yan gelip yatmakta.. 15 yıldır iktidar değişikliğinde sorumluluk üstlenmekten kaçınmakta..
İşte bugünkü manzaramız özetle böyle.. Şimdi benim her yazımda olduğu gibi ne yapacağımı tahmin ettiniz değil mi? Yine tarihimizin bana çağrıştırdığı bazı olayları ele alacağım..
Ve sizlere, bugünkü yangeldizmin mazideki kökenini sunacağım..
Evet.. İttihatçı ve Nazi Çılgınlıkları kitabım(*)ın 118. sayfasını birlikte okuyoruz:
İTTİHAT TERAKKİ’NİN ÇEKİRDEĞİ
İTTİHAD-I OSMANÎ CEMİYETİ
“Umutsuz, yılgın, tepkisizlik ve kadere boyun eğmişlik içine sürüklenmiş olan halkın sessizliği bir gün şu çığlıkla bozuldu:
— Buldum!.. Yangeldizm!..
Askeri Tıbbiye’de okuyan bir genç öğrencinin çığlığıydı bu.. Bu ses, okulun seminer odasından taşıyor, genç yüreklere doluyor, önce İstanbul’da, sonra bütün Osmanlı topraklarında dalga dalga yayılarak yankılanıyordu..
İstibdat rejimine başkaldırışın, hürriyet güneşinin doğuşunun ilk adımı işte bu çığlıkla atılmıştı..
Ali’ydi bu genç öğrencinin ismi.. Bakü’lü Hüseyinzade Ali.. Ali’nin de aralarında bulunduğu Askeri Tıbbiye öğrencisi beş arkadaş, kendilerine “ölümüne kardaş” adı vermişlerdi.. Sınıfta, teneffüslerde, dışarda hiç birbirlerinden ayrılmayan bu beş gence, sınıfın diğer talebelerinin taktığı isim ise: “beşler çetesi” idi.
Ali’nin sesini duyan arkadaşları hemen yanına gittiler, gülüşerek;
“Yine ne buldun Bakü’lü?” diye sordular.
Ali gözlerini bir noktaya dikmiş cansız gibi duruyordu.. Bir ruh burkuntusu yaşamakta olduğu belliydi.. Her zaman, ilginç düşüncelerini beyninde kurgular, sonra Azerbaycan şivesiyle kurduğu süslü cümlelerle arkadaşlarına tasvir ederdi.. İbrahim, Abdullah, İshak, Mehmet Reşid de güler geçerlerdi.. Ama şimdi durum öyle değildi..
Ali anlatmak istiyordu, ama bir türlü sesi çıkmıyordu.. Nihayet akordunu ayarlayamadığı bir zırıltılı sesle ağzından yine o kelime döküldü: “Yangeldizm!..”
Arkadaşları Ali’nin tekrarlayıp durduğu bu kelimeye anlam veremiyorlardı.. O’nun artık tamamen kafayı yediğini bile düşündüler.. Bu içine kapanık ölümüne kardaşa acıyan gözlerle bakmaya başladılar.
Ali, çevresinde kümelenmiş ağlamaklı yüzleri ve faltaşı gibi açılmış dört çift gözü görünce sarsıla sarsıla doğruldu ve son bir gayretle kendini toparladı..
Bazılarının fizik formülüne benzettiği, bazılarının felsefî ve psikolojik anlamlar yakıştırdığı o sözle Ali’nin neyi anlatmak istediğini İbrahim Temo çözmüş gibiydi..
“Ali demek istiyor ki..” diye söze başlayarak arkadaşlarına yorumlarını açıklamaya başladı:
“Yangeldizm.. Yan gelip yatmak.. Dünya, devlet, ülke ve toplum meselelerine kafa yormamak.. Kendi çıkarları dışında hiçbir şeyi düşünmemek.. Ben kendi menfaatimi bilirim, gerisi benim neme gerek, demek... Kısacası toplumumuzun bugünkü hâlini anlatmak istiyor Ali..” dedi.
Ve sordu:
— Böyle mi demek istiyorsun Bakü’lü?”
Hüseyinzâde Ali’nin üzerindeki bütün yük, İbrahim Temo’nun bu açıklamasıyla kalkmış, ruhunu sıkıştıran düğüm çözülmüş, dili açılmıştı. İbrahim’in kaldığı yerden Ali devam etti:
“Evet, bugünkü Osmanlı toplumu hastadır. İnsanlar neme lazım, neme gerek hastalığına yakalanmıştır. Avrupa toplumları da aynı hastalığa tutulmuşlardı. Onlar yıllar önce bu hastalıktan kurtulmayı başardılar.. Türk toplumu ise, yakalandığı hastalığın farkında bile değil.. Derin bir uyuşmuşluk içinde, uykuda.. Bu işte asıl sorumlu olanlar ise iyi niyetli ama câhil olan halkını aydınlatması gereken aydınlardır, gençlerdir, yâni bizleriz..”
Osmanlı’da meşrutiyeti getiren, Devleti I. Cihan Harbine sokup yıkılışına yol açan, sonuçta Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunu hazırlamış olan İttihat Terakki işte böyle kurulmuştu. Bunlar herkesin bildiği şeyler..
Demokrasilerde ülkeyi yönetecekleri olanları millet seçer.. Ülkenin problemlerini en sağlıklı biçimde çözecek, onu en iyi şekilde yönetecek olanları iş başına getirme görevi millettedir.. Millet kendine düşen görevi yapmaz, uyanmaz, yan gelip yatarsa halimiz işte böyle olur.
(*) İttihatçı ve Nazi Çılgınlıkları/ Yalçın Toker, Toker Yayınları. www.toker yayinları.com- Tel: 0535 3199349 ve [email protected]