Başbakanlar öncelikle ait oldukları toplumu ve o toplumun kurumlarını korumak, kollamak ve ileriye taşımak zorundadırlar. Bu tartışılmaz bir doğru.
Peki, Başbakan Erdoğan’ın kendisine oy vermemiş ve muhalif de olsa, oy kullanmış kitlenin yüzde 50’sinden yola çıkarak toplumun yüzde 50’sini hedefe koyması onları aşağılaması doğru mu? Tabi ki doğru değil ama bazıları ‘koşullar şöyle şöyle olduğu için doğru yapmıştır’ diyebilirler.
Dikkat ederseniz biz genellikle Tayyip Beyin sözleri ve tutumu konusunda tartışmalar yapıyoruz. Tayyip Bey bazılarına göre yaptığı doğru işleri dahi toplumun diğer kısmına batırarak yapıyor… “Siz yapamadınız, biz yaptık…” Çok farklı bir tavrı, tarzı var. Eğer, evladı olmayı, onun kayıtsız-şartsız büyüklüğünü kabul ederseniz bir baba, aksi halde düşmanınız… Demokrasiye inanıyorsak vatandaş veya yurttaş oluruz, evlat veya muti değil…
Neyse buradan yola çıkarak “faiz lobisi” konusuna gelmek istiyordum, fazla uzatmayayım. “Faiz lobisi” gibi argümanlar hükümetlerin sıkışınca başvurdukları bir bahanedir. Kendilerine karşı güçlü, milliyetsiz, dinsiz, uluslararası bir sermaye grubunun harekete geçtiğini belirtmek için başvurulur. Halka “Beni egemler sıkıştırıyorlar, egemenliğin gerçek sahibi olarak yardımcı ol, mağdurum” demektir. Pek faydası yoktur. Hatta çoğu zaman zararı vardır, çünkü, gücünün bitmekte olduğunu gösterir…
Tayyip Bey de sıkışınca aynı yönteme başvurmuş, hatta işi abartmıştır; “Bu lobiyi oluşturan bir banka, iki banka, üç banka kim varsa hepsi için aynı şeyi söylüyorum. Siz bize karşı böyle bir mücadeleyi başlattınız, bunun bedelini ağır ödeyeceksiniz”
Tayyip Bey Başbakan olarak basit bir tehditle bırakmamış, bunu ileri de taşımış, “Faiz lobisi bu dönemde çok büyük gayret sarf etti. Ben diyorum ki faiz lobisine de haddini bildirmemiz gerekir. Onun için yapmamız gerekenler var. Şimdi millet olarak bunlara dersini verme zamanı. Devletin bankaları var, onlardan istifade edersiniz. Bana isim verdirmeyin, onları biliyorsunuz. Devletin bankaları var diyorum, ne demek istediğimi anlarsınız” Bakar mısınız, Başbakan halktan paralarını özel bazı bankalardan çekerek devlet bankalarına yatırmalarını istiyor. Yani bazı bankaların iflasını istiyor. Bu ülkeyi karıştırmak değil mi? Bu ciddiye alınsa ülke ekonomisine gösterilerden çok daha fazla zarar vermez mi? Allah’tan toplum makulde böyle bir şey yaşanmadı…
Bakıyorum, rakamları inceliyorum, Erdoğan Hükümetleri hep sermayeye kazandırmış, hep sermaye ile yakın olmuş. Özellikle uluslararası sermaye ile… Son 3 aylık büyüme rakamı dahi bunu gösteriyor. Büyümenin ana unsurlarından biri finans sektörü, bankalar… Bu yıl en fazla vergi veren 10 kurumun 8’i banka… Bankalar kazanç ve vergi rekorları kırıyorlar. Son çeyrek büyümesinin en önemli destekçisi sektör yüzde 6.5 ile finans… Buna finans ekonomisi denir. Ya da ekonominin finansallaşması.
Türkiye’de bankacılığın yüzde 50’si, sigortacılığın yüzde 90’ı, borsanın yüzde 70’i yabancılara ait…
Üretim ekonomisi yerlerde sürünüyor, reel ekonomi kayıplarda. İşsizlik çift hanelerde. Tam bir finans ekonomisi hakim. Hatta bir yazımda anlatmıştım; bu hükümet faize o kadar yakın ki, faiz o kadar önemli ki İslami kira sertifikalarını dahi faizli satmış, faizsiz diyerek…
Tayyip Bey kimi kandırıyor? Halktan istediği halde kimse özel bankalardan parasını çekip devlet bankalarına yatırmadı. Halkta para zaten yok. Parası olanlar ise durumdan memnun. Daha iyisi olamaz. Kimsenin şikayet ettiği yoktu… Tayyip Bey ne yapmak istiyor? Bir Başbakan’a yakışmayan davranışlar içerisinde. Daha önce belirttiğim gibi devlet adamı değil, siyaset adamı. Ve de hakikaten ve maalesef enaniyet sahibi…