Cemaat ile ilgili iddialara temkinli yaklaşanlar bile, Galatarasay Kulubü Başkanı Duygun Yarsuvat’ın, “Cemaat, Aziz Yıldırım’dan 50 milyon dolar istedi. Bu parayı alamayınca Yıldırım’ı şike sürecine soktu.” iddialarına kulak kabarttı.
Ben cemaatin bir çok insana yaptığı gibi, peşinen, “Evet böyle olmuştur” demiyorum ama şunu soruyorum;
Ne cemaatin yanında, ne de karşısında olan bir spor yöneticisinin bu sözlerini peşinen yok mu sayalım?
Ya Hüseyin Gülerce?
Yıllarca cemaatin sözcülüğünü yapacak kadar işin içinde olan Gülerce’nin, “Hayati tehdit altındayım. Paralel yapıda Allah korkusu kalmamış.” sözleri, şimdiye kadar cemaatin içinden yükselen en dikkat çekici çıkışlardan birisidir.
Ömrünü cemaate veren bir insanın, cemaatten ayrıldıktan sonra hayati tehlike altında kalması, yapının içinde bulunduğu ruh halini en çıplak gösteren unsurlardan birisi.
Allah şahit ki;
Emniyetin kapısında bekleyen, dua okuyan, üzülen insanları gördükçe içim eziliyor ama cemaat şimdiye kadar, haksızlık yaptığı, üzdüğü, içeri attığı hiç kimse için yarım ağızla bile, “Hata ettik” demedi.
Hatadan dönmeyi engelleyen kibir ise, felaket;
Yok, kendilerine hatasızlık atfediyorlarsa;
Felaket üstü felaket!
Yok öyle yağma!
Aslında bu sorunun cevabını hepimiz biliyoruz.
AB, Türkiye’yi tam üye yapmayı aklının ucundan bile geçirmedi.
Tam da bu yüzden AB’nin Türkiye’ye verdiği sözde notalar hükümsüzdür.
AB’nin Türkiye’ye bakışında zaman zaman gerçekleşene esnemelerin, Türkiye siyasetini yönlendirmek için yapıldığını defalarca yazmaya çalıştım.
Irak, Mısır, Suriye ve Ukrayna’da kalbini mühürleyen AB, bugün Türkiye’ye nota verme cüreti gösteriyor.
AB’nin Türkiye aleyhine verdiği demeçlerin haklı ya da haksızlığını değerlendirmek bile abesle iştigal.
Gerçek anlamda Türkiye’yi muhatap kabul etmeyen AB, iş Türkiye’yi ayar vermeye gelince aslan kesiliyor.
Yok öyle yağma!
Talat Atilla/Güneş