Sanırım gerginlikten, sürekli çekişmeden bıktınız. Bu defa bir az farklı bir konuyu yazayım da belki kutuplaşmamız biter, siyaseten ayrı yerde olanlar dahi bir noktada buluşuruz. (Tam da Başbakan Erdoğan’ın sözlerinin “cımbızlandığı” bir haftada bunu yapıyorum)
Geçen hafta sonu uluslararası bir sempozyuma konuşmacı olarak katıldım. Ağırlıklı olarak İslam ülkeleri vardı. Konu yaşlanma ve yaşlılıktı. Herkes Dünya ve Türkiye’nin 2050’lerde nüfusunun yaşlanacağını, şimdi ortalama yüzde 7’lerde olan yaşlı nüfus oranının yüzde 20’lerin üzerine çıkacağını dolayısı ile şimdiden tedbir almamız gerektiğini söylüyordu. Yaşlılık denen sorun sadece yaşlı sayısının veya oranının artmasına indirgenmişti. Çözüm ise yaşlıları lüks binalarda, “insanca” yaşam koşullarında ömürlerini doldurtmak olarak görülüyordu.
Bu sözü sevmem ama burada cuk oturuyor; kapitalist anlayışın sorunu ve kapitalist anlayışın çözümü!
Daha 40-50 yıl öncesine kadar bizde yaşlı nüfus oransal olarak yüksek değil miydi? Hemen her konuyu, usulü-erkanı, yakışanı büyüğe sormaz, onun onayını almaz mıydık? Büyük olan eve öncelikle bayram ziyaretleri yapılmaz mıydı? Büyük olmak avantaj değil miydi? Hiyerarşide esas olan yaş değil miydi?
Neden o zaman yaşlı ve yaşlılık sorunu yoktu?
Şimdi teknoloji değişti, kentte bilgisayar bilmeyen, televizyon kumandasını dahi kullanamayan yaşlı çok. Yaşlılar çağın gerisinde kaldılar. Yaşlılara ne soracaksınız? Gençler her şeyi biliyor, bilmediklerini internetten öğrenebiliyorlar… Öğrenecek, sorulacak gelenek de yok… Yaşlı evimizde avantaj değil, yük oldu. Eğer, yaşlı işe gitmiyor, para kazanamıyor ise başa bela… Halbuki Mimar Sinanlar, Geotheler, Victor Hugolar, Charlie Caplinler, milyonlarca siyaset, devlet, ticaret, sanat adamı hep ileri yaşlarda başarılı oldular, en güzel ürünlerini, hizmetlerini yaşlılık dönemlerinde verdiler. Yaşlı olmak sağlık yerinde ise sorun değil ki… Sağlık yerinde değilse her yaş sorun… Başarılı olmak, üretmek için genç olmak şart değil ki… Ama bunu gören, dikkate alan var mı?
Sorun sistemin insana bakışı. Belli bir yaşa ulaştın ve fiziki verimliliğin bir az düştü mü yaşlısın, emekli ol ve ölümü bekle. Senden daha verimli olacak genç iş gücü var. Halbuki geçmişte olduğu gibi insana saygı merkeze alınsa sorun çözülecek. Çünkü, sorun yaşlanma değil yaşlıdan verim alınması. Yaşlı insandır, deneyimli insan. Yaşlı toplum için, bizler için ihtiyaçtır. Bizim geleneğimizde yaşlı nerede ise yine o yere koymanın yollarını aramalıyız. Bunun için bu dönemde ihmal edilen en önemli konu eğitimi ön plana çıkarmalıyız. Yaşlı eğitimini… Her konuya kar-verimlilik açısından bakılamaz. Yaşlıları ihmal etmeye başladığımızdan beri toplumların dengesi bozuldu. Farkında mısınız, artık, mutlu olmayı bilmiyoruz…
Sorun yaşlanmak veya yaşlı sayısının artması değildir. Tekrar ediyorum sorun, yaşlıya ve insana saygının kalmaması ve eğitimdir.
Siyasi hay-huyu zaman zaman bir kenara bırakalım ve toplumun-dünyanın, ülkenin nereye gittiğine bakalım. Şöyle yukarıdan bir yerden…
Bir görelim hal-i pür melalilini fani dünyanın…
88 yaşında ölümü bekleyen adama melekler, “Tanrı sana bir şans verdi. Dilersen seni 40 yaşına döndürebiliriz” demişler. “Eğer” demiş yaşlı “tecrübelerimle döndürürseniz kabul ederim”
Tecrübelerimiz yaşımızla orantılıdır. Yaşlılığı ihmal edebilirsiniz ama tecrübeleri asla…