Ben televizyonlarda, haberler ve ilgimi çeken tarihsel programlar dışında sadece spor izlerim. Futbol maçlarının hiçbirini kaçırmamaya çalışırım.. Beşiktaş’ın maçlarını da çocuklarım ve torunlarımla birlikte seyretmeye bayılırım.. Zaten torunlarım da Beşiktaş maçlarını dedelerinin kucağında, dizinin dibinde seyretmekten çok hoşlanırlar. Bunun için Beşiktaş maçı olunca bana gelmek isterler ve gelirler..
Ancak bu kucaklaşmanın gerçekleşmesi son zamanlarda oldukça güçleşti.. Çünkü oğlum Maslakta, kızım karşı tarafta Sancaktepe’de oturuyor.. Kızım ve damadım her gün çocuklarını okullarına, satranç müsabakalarına, yüzme yarışlarına, Pazar sabahları futbol sahalarına götürürler.. Oğlum küçük torunumu judo yarışlarına götürüp getirir.. Onlar, buralara gidip gelirken çektikleri trafik çilelerinden sonra bir bana taa Florya’ya bana gelecekler.. Onların trafik maceralarında zaten her gün benim de yüreğim ağzıma gelmekte..Torunum Miray’ın Makedonya’daki judo turnuvasında 3. Ödülüyle geldiğini, daha dün de altın madalya kazandığını, Kaan’ın satrançta, Efe’nin yüzmede derecelere girdiğini haber alınca çekilen trafik dertlerini hep birlikte unutuyoruz ama, insan yine de bu trafik konusu üzerinde durmaktan vaz geçemiyor..
Eskiden de İstanbul trafiği insanlar için bir dertti ama son zamanlarda bu dert dayanılmaz hale geldi.. Sözde şu köprüler ulaşımı kolaylaştıracaktı.. Üçüncü köprü olan Yavuz Sultan Selim Köprüsünü, İstanbul trafiğine çözüm olacak diye yapmışlardı.. Ama çare dedikleri bu üçüncü köprü insanların çektiği derdi üçe katlamış durumda.. Bu köprüden geçiş ücretleri nakit ödeniyor, büyük vasıtalar için 80 lirayı buluyormuş.. Ödeme kuyruklarındaki çilelere dayanamayanlar, ceza verip diğer köprülere yöneliyorlarmış..
Bu yüzden üç köprünün kuyruklarında insanlar adeta ömür tüketmekteler..
Böyle Yavuz Sultan Selim Köprüsü.. Çekilen çileler.. Ömür tüketme falan deyince, hemen tarihimizden şimşekler çaktı dimağımda.. Padişah Yavuz Selim’i, ölümüne sebep olan şiiri pençe hastalığını falan hatırladım.. Bu yazımda onlardan söz edeceğim.
Daha doğrusu konuyu ben anlatmayayım da, büyük şair ve yazarımız vatan şairi Namık Kemal anlatsın ve hep birlikte dinleyelim..
Namık Kemal, Evrak-ı Perişan isimli eserinde Yavuz Selim ve Şiiri Pençe konusunu hikaye eder. Tabii bugünkü neslin anlamakta zorluk çekeceği kelime ve tamlamalar da kullanır. Onun için ben kelimeleri biraz sadeleştirerek yazıyı vereyim:
“Bir gün padişah Yavuz Selim, nedimi (arkadaşı, hizmetlisi) olan Hasan Can ile birlikte bahçede gezerken «Omuzlarımın arasında bir şey acır durur. Acaba diken mi girmiş ola?» der.. Hasan Can’dan bakmasını ister..
Hizmetlisi; «İhtimaldir. İrade buyurulursa bir kere bakayım» yollu cevap verir ve bakar.. Padişahın vücûdu çok kıllı olduğu için Hasan Can eliyle önce bir şey bulamaz. Düğmelerini çözerek dikkat edince acı veren yerde bir ufak çıbanın varlığını söyler..
Padişah çıbanı sıkmasını emreder.
Hasan Can yoklayınca görür ki, çıbanın altında katılaşmış bir büyükçe madde var.
«Aman padişahım, henüz çıban olmamış, cerrahlara (operatör hekimler) müracaat buyurunuz!» der.
Sultan Selim onu azarlarcasına: «Biz çelebi değiliz ki bir çıban için tıp ehline müracaat edelim» diyerek hamama gider. Hamamda çıbanı tellâka sıktırır..
Diken batığı sanılan felaket ilerlemiş bir şirpençe (öldürücü çıban) imiş. Çiban iyice iltihaplanmış...”
Konunun devamını fazla uzatmayayım.. Benim Osmanlı Padişahları kitabımdan(**) özetleyeyim:
“Ridaniye Zaferini kazanan ve Mısır Seferinden, yanına Abbasi Halifesini de alarak dönen Yavuz Selim1518’de Eyüp Sultan Camiinde yapılan bir törenle İslam Halifeliğini ondan devraldı. 18 Temmuz 1518 günü Edirne’ye gitmek üzere İstanbul’dan yola çıkan Halife YavuzSelim’in sırtındaki ağrılar dayanılmaz hale gelmişti. Bu yüzden babası II. Beyazıt’ın da vefa ettiği Sırtköy’de(bugünkü Muratlı) mola vermek zorunda kaldı. Tedavisine iki ay süre ile Sırtköy’de devam edildi. Fakat kurtarılamadı.. 21 Temmuz 1921 de vefat eden Yavuz Sultan Selim’in cenazesi İstanbul’a getirilerek Yavuz Selim camiindeki kabre defnedildi.”
Allah nur içinde yatırsın..
Dönelim bugünlere.. Osmanlı canlandırma özlemi içinde olanlar.. Tek adamlığı getirme hevesi peşinde koşanlar.. Vatandaşa çektirdiğiniz trafik çilelerine artık bir son verin.. Sizler geçeceğiniz zaman her yönde trafiği kestirip, koruma ordularınızı harekete geçiriyorsunuz ama, insanlar perişan.. Trafik çilesi çektirdiğiniz insanlar bu gidişle 3. Köprünün isim babası Yavuz Sultan Selim gibi şiiri pençeye yakalanıp canlarını yollarda kaybedecekler..
(*) Namık Kemal /Erdoğan Coşkun, Toker Yayınları- www.toker yayinlari.com- Tel: 0535 3199349 ve [email protected]
(**) Osmanlı Padişahları /Yalçın Toker, Toker Yayınları- www.toker yayinlari.com- Tel: 0535 3199349 ve [email protected]