Geçen haftaki “Kluge”(kluuj) başlıklı yazımı alelacele, yarımyamalak çözümleri seven bir toplum olduğumuzu vurgulamak için yazmıştım. Bu hafta mükemmel bir kluuj örneği ile karşılaştık: YÖK’ün türban kararı. AKP, CHP, MHP ve BDP Meclisteki partiler olarak türbana serbestlikten yana olduklarını açıklamalarına rağmen biz kluuj bir çözüm yolu buluyoruz. Helal olsun bize…
Bir diğer kluuj işimiz ise Cumhurbaşkanlığı seçiminin halka bırakılması sırasında gerçekleşti. Halkın seçeceği cumhurbaşkanının, halktan aldığı oyla çok güçlü ve popüler olacağını bile bile yetkilerini ve sorumsuzluğunu 3 yıl önce Anayasa’yı değiştirirken aynen eskisi gibi bıraktık. Şimdi seçimden önce çözüm bulmak zorundayız, yoksa sistem tıkanacak. Düşünebiliyor musunuz, başbakanlıkta Tayyip Bey karakterli biri, Cumhurbaşkanlığında yine Tayyip Bey karakterli biri yani yetkili bir başbakan ile sorumsuz bir cumhurbaşkanı ve son derece iddialılar… Allah korusun, sistem çöker! Görünen o ki Tayyip Bey Referandumdan kazandığı moralle başkanlık sistemine geçilmesine gayret edecek ve muhtemelen 2012’de yapılacak seçimlerle de Türkiye’nin ilk başkanı, halk tarafından seçilen ilk cumhurbaşkanı olacak.
Bunlar da önemli konular ama benim sizlerle tartışmak istediğim konu biraz daha farklı. Başkanlık sistemi veya Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi ile siyasette nelerin değişeceğini yorumlamak istiyorum.
En baştan söyleyeyim, kafanızda varsa siyasete hazırlanın. Tayyip Beyin başkan olması başsız kalan AKP ve Tayyip Beyin başkanlığını engelleyemeyen CHP ve MHP’yi karıştırır ve siyaset yeniden yapılanır. Tayyip Beyin başkan olamaması da yeni bir siyaset tablosu yaratır. Yeni başkanlar, yeni kadrolar, yeni partiler. Tüm ihtimaller eğer Cumhurbaşkanlığı seçimi olursa 2012’de yeni bir siyaset döneminin başlayacağını gösteriyor. Hazır olun…
Başkanlık sisteminde de hiçbir yasal kısıtlama olmadığı için, şimdikine benzer şekilde çok fazla siyasi parti kurulabilecek gibi görünüyor ama bunlar sonuçta iki başkan adayından birini desteklemek zorunda kalacakları, dolayısı ile de iki partinin takipçisi olacakları için uygulamada iki partinin güçlü olmasını doğuracak. Ancak ben her hal ve karda en azından bir milliyetçi, bir de Kürtçü partinin yaşayacağına da inanıyorum. Eğer, bölge veya eyalet esası getirilir ve eyalet meclisleri olacak olursa bu durum kaçınılmaz olur.
Başkanın çok etkili olması gereken bu sistemde partilerin en güçlü ve en iddialı adamları parti genel başkanı olmayabilir. Parti genel başkanları daha istikrarlı şahsiyetlerden oluşabilir. Partilerin başkan adayları ise toplumun sevdiği, popüler ve güçlü şahsiyetlerden oluşmak durumunda olur.
Eğer, Meclis’ten, milletvekillerinden bakan yapılmaz veya sayıları azalır ise, Meclis’in seviyesi ve milletvekillerinin kalitesi de aratabilir. Çünkü, “Bakan olacağım” diyen değil “Kanun çıkaracağım” diyen milletvekili olur. Yani inşallah öyle olur, çünkü bir de “Dokunulmazlıktan istifade edeyim” diyenler var.
Başkanlık sisteminde çok güçlü bir devlet yapısına, çok güçlü kadrolara ve bürokrasiye ihtiyaç vardır. Düşünebiliyor musunuz, popüler diye devleti hiç bilmeyen bir sanatçı veya sporcuda başkan olabilecek. Bu durumda yanlış yapmamasını sağlayan mükemmel bir sisteme ihtiyaç olacak. “ABD de sorun olmuyor” demeyin zira orası dünyanın belirleyici yeri ve lider ülkesi.
Başkanlık sistemi ile yukarıdakilere ilave edilebilecek çok şey değişecek. Bunları tartışmaya devam edeceğiz. Ama biliyorum, “Misafir”lerim başta “ygto” ve “Teyze”,”Yayla”, “Gerçek vatandaş” “Siyaset yeniden yapılanacak, kağıtlar yeniden karılacak, sizde milletvekili veya belediye başkanı olabilirsiniz!” maddesi ile ilgililer.
Neden olmasın?
Hazır olun.
Hayırlısı…