Meclis geçen Cumartesi gecesi bitince okumalarımı hızlandırdım. Dinlenmek benim için farklı kitaplar okumaktır, sessiz bir mekanın yanı sıra… Birkaç kitap birden okurum, biri roman olabiliyor. 2012 Yılında Nobel Edebiyat ödülü alan Çinli yazar Mo Yan’ın son yayınlanan eseri “Yaşam ve Ölüm Yorgunu” da şu sırada okuduğum romanlar arasında. Konusu çok ilginç bir roman. Baş tarafına da Buda’nın bir sözünü koymuş Mo Yan; “Acıların kaynağı arzu ve isteklerdir. Arzu ve istek bırakılırsa acılar sona erdirilebilir”
Arzu ve isteklerimizi yok edemeyiz, yok olmazlar ama özellikle onları kontrol etmek için mücadele edebiliriz ve etmeliyiz. Bunda ne kadar başarılı olursak, kendimizle o oranda mücadelede başarı elde etmiş oluruz ve sonuç olarak o kadar kendimize ve topluma yararımız olur.
Bu durum, yani kendini aşmak, kendine yetmek ve topluma yararlı olmak hemen hemen tüm dinlerin bir emri, tavsiyesi ama aslında yeni sol anlayışında bir ilkesi.
Eski sol toplumcu ama bireyi ve bireyin kimliğini, kişiliğini pek önemsemeyen bir anlayışa sahipti. Her şey toplum içindi ve her şey ekonomi ile açıklanabilen materyalist bir yorumla oluşturulmuştu. Yeni sol ise bireyden hareket ederek toplumcu bir anlayış getiriyor. Yeni sol bu anlamda çok daha gerçekçi ve insan fıtratına uygun. Bireyin bilinçli seçimi, tercihi olmadan barış, kardeşlik ve toplumsal adalete ulaşılamayacağı görüşü esas alınıyor.
Bence yeni sol akımın, özellikle Avrupa solunun 5 çok önemli özelliği var; ilki yukarıda anlattığım gibi önceliğin bilinçli bireyde olması ve bireyden hareket ederek topluma ulaşılması 2’incisi ise eski, özellikle Marksist sol öğretinin tersine olarak maneviyata çok fazla değer verilmesi. 3’üncü olarak köylü veya işçiyi değil kentliyi esas alması ve tüm çalışanların sorunlarına, kent yaşamının sıkıntılarına odaklanması. Burada emek artık sadece işçinin değil tüm çalışanların üretimidir ve yaşamında toplumu dikkate alan herkesin emeği değerlidir, anlayışı hakimdir. 4’üncü olarak ta çevreye ve doğaya olan duyarlığı sayabiliriz. Çevreye, doğaya ve sanata olan duyarlık yeni solun olmazsa olmazlarından ve diğer tüm şıklarla da bağlantılı… 5’incisi ise her türlü değişim ve dönüşümün demokrasi sınırları içerisinde gerçekleşmesi… Faşizmle, gericilikle, yobazlıkla, vahşi kapitalizmle mücadele askeri yöntemlerle, askeri marşları okuyarak değil, şiddete başvurarak hiç değil, demokratik yöntemler benimsenerek olmalı…
Kapitalizm sürekli tüketen, tüketmeye teşvik eden bir toplum yarattı. İnsanlar sürekli ve daha fazla, daha lüks tüketiyor, marka tüketim mallarına anormal paralar veriyor ama mutlu olamıyorlar. Çünkü, bireyler, kapitalist yaşantı içerisinde kişiliklerini bulamıyor, insan olduklarını kavrayamıyorlar. Mutluluğun, insanın temel ihtiyaçları karşılandıktan sonra kendi elinde olduğu, tüketmekle, çok harcamakla ilgisinin olmadığı bilinen bir gerçek. Dolayısı ile kendi kendine yeten, bilinçli, aklı başında bireylerin olduğu bir toplum oluşturmak, tüketimi azaltmak esas olmalı.
Evet, bu durumda siyasal İslamcılıkla yola başlayıp, parasal İslamcılıkla yola devam edenler, beraber yürütenler kendilerine ne derse desin, CHP sol anlayışı, 80 öncesinin halkta tutmayan anlayışını bir tarafa bırakmalı ve bence yeni sola, Avrupa soluna kendi adaptasyonumuzla sahip çıkmalı… Kentlileşen, değişen, dönüşen Türk Toplumu için bazı ilavelerle yeni bir ideolojik heyecan oluşturulabilir…
İlginiz olursa tekrar gündeme getirmek üzere….