Graham Fuller adını duymuşsunuzdur. Ben de çoğunuz gibi medyadan tanıyorum. Eski bir CIA ajanı imiş. Orta doğu, İslam dünyası ve özellikle Türkiye konusunda uzmanmış. Türkçeyi çok iyi konuşuyormuş. Fuller’in benim okuduğum 2 kitabı var. “Yeni Türkiye Cumhuriyeti” ve “İslamsız Dünya” İkisi de ilginç kitaplar. İslamsız Dünya yeni çıktı sayılır, henüz okuyorum ama diğeri birkaç yıl önce yayınlanmıştı. Kitapların yazarının çalışma alanı Türkiye olan eski bir ajan (ajanın eskisi olur mu?) olduğunu bilmesem çok etkilenecek, üzerlerinde epey duracağım ama yazarın kimliğini ve amacını asla unutamıyorum. Özellikle yazarın “Yeni Türkiye Cumhuriyeti” adlı eserini iki paragrafta özetleyip, sizlerle paylaşayım, sizlerinde görüşlerinizi alayım istedim. “Bunun ne önemi var?” diyebilirsiniz. Haklısınız. Önemi şu; Graham Fuller bölgeyi ve Türkiye’yi çok iyi tanıyan, çok iyi analiz eden, sadece bir yazar olarak değil aynı zamanda bu işin mutfağında da olan biri. (Mutfak lafı çok basit kaldı) Yani yönlendirici konumunda olan biri, dolayısı ile çok önemsenmesi gerekiyor. Nedense bu kitap hak ettiği kadar konuşulmadı, tartışılmadı. Biz buradan yola çıkarak gündeme farklı yaklaşımlar getirebiliriz.
Fuller, konuya tarihsel bir perspektiften bakarak başlıyor, burada Selçuklu ve Osmanlıyı yüceltirken Türkiye Cumhuriyeti’ni yerden yere vuruyor. Özellikle Kemalizmi çok eleştiriyor, hatta “Kemalist lobotomi” kavramını kullanarak, Cumhuriyeti bir anlamda beyinsizlikle suçluyor daha sonra ise, Türkiye’nin Müslüman Dünya, ABD ve Öteki Ülkelerle ilişkilerini sorgulayarak bir gelecek projeksiyonu yapıyor. Tabi bu arada müthiş bir AKP destekçiliği yapıyor. (Zannederim AKP bundan rahatsız olduğu için bu kitap çok tartışılmadı)
Fuller, kitabında AKP kadrosu dışında şimdiye kadar Cumhuriyeti yöneten herkesi Kemalist ideolojinin yandaşı olarak tanımlıyor. “Siyasal İslam”ın yükselişine dikkat çekiyor ve açıkça destekliyor. Türkiye’nin Orta doğu ve İslam ülkeleri ile ilişkilerini daha da geliştirmesi gerektiğini vurguluyor.
Ben “Yeni Türkiye Cumhuriyeti”ni okuyan hemen hiçbir Türkün mutlu, huzurlu olduğunu düşünemiyorum. İktidar kanadından olanlar fikirleri uyuşsa da bir CIA ajanı ile fikren uyuşmaktan rahatsız olmuşlardır. Diğer kesim ise zaten tepki duymuş ve bir çorap örülmekte olduğunu düşünüp huzursuz olmuşlardır. Tabi, Fuller kitabında BOP’tan hiç bahsetmiyor, Amerikan çıkarlarının alkışladığı Türkiye politikaları ile çok uyuştuğunu belirtmiyor.
Ben iki yıl önce okuduğum bu kitapta şöyle bir çelişki tespit ettim. Fuller, Kemalist ideolojinin kitabın baş tarafında ülkeye zarar verdiğini ve geri bıraktırdığını söylüyor ama son bölümde de Türkiye’nin bölge ve diğer İslam ülkelerine liderlik yapabilecek seviyede olduğunu iddia ederek, yeni bir misyon yüklemeye çalışıyor. Yani İslamiyete karşı olmakla eleştirdiği Cumhuriyetin, İslamın en ileri ülkesi olduğunu kabul ederek kendisi ile çelişiyor. Ayrıca okurken bir şey hep aklımda oldu; Osmanlı, Enverland olduğunda aktif dış politika izleyen ve öğünen bir ülkeydi, kısa zamanda sahip olduğu petrol alanlarının hepsini kaybetti ve küçüldü…
Türkiye şüphesiz çok önemli bir ülkedir. Bunu rakiplerimiz çok iyi biliyorlar. Ruslar Yeşilköy’e kadar İngiliz ve Fransızlar Çanakkale önlerine ve geçici de olsa İstanbul’a kadar geldiler. Bunun farkında ve fevkinde olarak konuyu tartışalım lütfen.
Ben Türktime’daki yazılarımda fikirlerimi net olarak açıklamaya çalışıyorum ama asla partimin propagandasını yapmıyorum. Sizden de parti siyaseti değil fikir münakaşası bekliyorum. E-dergah’ın bu kuralına lütfen uymaya çalışın.
Konumuz; Türkiye’nin gelişmesinde, küreselleşmesinde, bölgesel güç hedefinde dış dinamiklerin dünkü, bu günkü ve yarın ki rolü…
Kolay gelsin…