AK PARTİ yerel seçimleri erkene almak için yoğun çaba içerisinde. Muhalefetle görüşme çabaları sürerken, parti grubunun ileri gelenleri yüksek dozda olmayan açıklamalar yapıyorlar. Seçimi mevsim olarak rahat kampanya yapılabilecek bir aya çekme taktiğiyle özellikle muhalefet milletvekillerinin ikna edilebileceği düşünülüyor. Ancak partinin seçim taktiğinin altındaki neden oldukça farklı. Ak Parti’den özellikle yerel cephede gelen haberler çok parlak değil. Açıklanmayan anketlerde yerel seçimlerde partinin oyunun bir miktar düşebileceği yönünde işaretler var. Başbakan Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde halkın karşısına yerel seçimlerde oyunu düşürmüş bir lider olarak çıkmak istemiyor. Ama Yerel Seçim erkene çekilirse, oy düşmesinin tartışması Köşk seçimlerine kadar bitmiş olur hesabı yapılıyor. Yani seçimin erkene çekilmesi talimatı ve taktiği bizzat Erdoğan’dan… Muhalefetin bunu nasıl okuyacağını ise zaman gösterecek.
İyi, kötü, çirkin!
Kısa bir süre önce Ankara Üniversitesi, tarihinin en zorlu, dedikodu ve yıpratma kampanyasının zirve yaptığı rektör seçimine ev sahipliği yaptı. Rektör adaylarının önemli bir bölümü projelerini anlatmak yerine namluya sürdükleri dedikodularını en kuvvetli aday Prof. Dr. Erkan İbiş’e yönelttiler ama İbiş ciddi bir fark ve Köşk’ün de onayı ile 1. sıradan rektör seçildi. Yeni Rektör Erkan İbiş’i 20 seneye yakın bir zamandır tanırım. Mesleki başarılarını ölçmek haddim değil, bilemem ama insani ve çalışkanlığı zaten bilinir. Başarılı olmasını yürekten dilerim ama iki yönden işi çok zor. Birincisi; etik kaygılarının bilinciyle görev yapan doktorların çokluğuna rağmen Ankara Üniversitesi’nde ciddi bir otorite boşluğu var. (Tam da bu yüzden önceki rektör değerli Cemal Taluğ hocayı sık sık eleştirdim.) Hastalara 3. sınıf insan muamelesi yapan anlayış mutlaka yerle bir edilmeli. Doktorun varlığı, hasta içindir. Hasta yoksa, doktor da, doktoru yöneten rektör de gereksizdir. Doktorun, hastaya haddini bildirdiği anlayış devam ettiği sürece vicdanı olan her gazeteci gibi bu gayr-i insani tutumu her zeminde yerin dibine sokmaya devam edeceğim. Prof. İbiş’i ikinci zorlayacak unsur da, başarıyı dedikoduyla gölgelemeye çalışan meslektaşları olacak. Ben hiçbir rektörlük seçiminde rakibini ölümüne karalamak için uğraşan bu kadar hocayı bir arada görmedim. Dozu yüksek bu kinle uğraşmak kolay olmayacak… Yazdıklarımdan içiniz karardıysa finali Ankara Üniversitesi ile ilgili hoşuma giden küçük bir ayrıntıyla yapalım. Ankara Üniversitesi Göğüs Hastalıkları öğretim üyesi Prof. Dr. Uğur Gönüllü tıpkı Avrupa’da olduğu gibi kanserle ilgili ücretsiz bir kılavuz kitap bastırmış. Hasta ve yakınları için yol gösterici olan kitapçıktan dolayı Prof Gönüllü’yü tebrik ediyorum.
Evet, artık merkezdeler!
Ak Partili Milletvekili Kutalmış Türkeş’in, katıldığı davetlere iç çamaşırsız gelmesiyle ün yapan mankenle denizde görüntülenmesi üstelik de bunun Ramazan ayında olması dikkatimizi çekti. Kendisini merkez parti olarak tanımlayan partinin, merkezi bu olmasa gerek! AK Parti kulislerinin tartıştığı bir başka konu da denizi ve mankeni bulan milletvekilinin oruç tutup tutmadığı yönünde oldu. Malum, oruçluyken cinsellik yasak. Deniz, manken ve sıcak birleşince durum nedir bilinmez. Hoş, sürekli aile kavramına vurgu yapılan partinin evlilik olmayan bu tip bir ilişkiyi nasıl karşıladığı da merak konusu. Ak Parti’de herkes oruç tutmasıyla bilinir. Ama merkezi bulan parti önümüzdeki günlerde bu tabuyu da yıkan bir isimle karşımıza çıkabilir. Bir sürpriz transferle mesela!
O Vekil ihraç edilecek mi?
Hatay Dörtyol’da, milletvekili Hacı Bayram Türkoğlu’nun oğlunun polislerle tartıştıktan sonra ilçedeki polisleri ‘teşhis’ için sıraya dizmesi Başbakan Erdoğan ve İçişleri Bakanı Şahin için adeta karbon testi niteliğinde. Erdoğan da, Şahin de polise olan muhabbetleriyle bilinir. Özellikle de Başbakan… Topu savcıya atmak yerine Milletvekili Hacı Bayram Türkoğlu’nun hemen partiden ihraç edilmesi gerekir. Polisi ip gibi dizdiren Hatay Dörtyol Emniyet Müdürü’nün bu olaydan sonra terfi ettirilmesi ise tam bir utançtır. Bilene tabi ki…
*Bu yazı Talat Atilla’nın Güneş Gazetesi’ndeki köşesinden alınmıştır…