Yiğit Bulut’un, “Gazete ve internet siteleri için RTÜK benzeri bir üst kurul oluşturulsun” önerisine, Fatih Altaylı, “Bu öneri kanımı dondurdu” yanıtını vermiş.Üstelik bunu beraber yazdıkları, yayın yönetmenliğini üstlendiği gazete habertürk’ten yazmış.Gazeteyi katladığınızda Bulut ve Altaylı’nın silüetleri birbirine kavuşacak mesafede... Birisi 16, diğeri 17. sayfasında yazıyor gazetenin.
Bu fotoğrafın sentezini yapmak kozmik karanlıkta iğne aramak kadar zor değil.
Basit bir tanımı var;
Uyuşmuyorlar…
Yiğit Bulut çok çalışkan bir gazeteci ama çalışkanlığını bazen bir eylem, bazen bir sözle gölgeleyebilecek deneyim eksikliğine de sahip.
Cesur olduğu için mi sert yazıyor, korktuğu için mi?
Bunu deneyleyecek zenginlikte bir veri tabanı henüz elimizde yok.
Yiğit Bulut, Türk medyasının vitrininde henüz yeni.
Bu yüzden yaptığı bazı hataları şimdilik tolere edebiliriz.
Şimdilik…
Ama Bulut’un Başbakan Erdoğan’a söylediği, “Gazete ve internet siteleri için RTÜK benzeri bir üst kurul oluşturulsun” sözlerinin kabul edilebilir hiçbir tarafı yok…
Bu, örtülü bir sansür talebidir.
Yiğit Bulut’un yöneticilik yaptığı grubun Habertürk.com isimli sitesi olduğunu da hatırlatmak isterim.
Çalıştığı kurumun yayın organına RTÜK benzeri bir denetim talep etmesi anlaşılır bir söz değil.
Bu işin bir yönü, ya diğeri?
Hata yapan insanları, nelerin hata yapmaya sürüklediğini de masaya yatırmak gerekir.
İnternet medyası Yiğit Bulut’u hiç sevmedi.
Giderek kan davasına doğru sürüklenen yapıda bazı internet sitelerinin de payı var.
6-7 internet sitesinin Yiğit Bulut’a kan davası güttüğü açık.
Ağzıyla kuş tutsa, yaranamıyor.
Bulut’la ilgili yazı ve yorumlar çok ağır, bazen hakaret düzeyinde.
Vitrindeki her insan eleştiriyi hak eder ama hakaret başka bir şey.
Tüm bunlara Bulut’un tepki vermesini anlıyorum.
İnternette hatır-gönül-çıkar ilişkilerinin varlığını da inkar edemeyiz. Buna da tamam.
Ama yazılı ve görsel medyada var olandan daha az değil… Bunu da unutmayalım!
Şunu da görmeliyiz;
30 yıldır konuşturulamayan bir kuvvet komutanını konuşturmayı başaran Yiğit Bulut’un bu beceresi medyanın çoğunda karartıldı.
Medyanın Bulut’a en iyimser bakışla subjektif baktığının en net fotoğrafı beklide bu.
Bu tespiti de yapmalıyız.
Hatta;
Özellikle yazılı medyadaki egemen grubun Yiğit Bulut’tan haz etmemesi ile bazı internet sitelerini Bulut aleyhine yönlendirmesi de bir gerçek.
Bu da tamam.
Ama;
Yiğit Bulut Habertürk’teki yazısında, “İşte bu siteler” diye isim verseydi, kendisini alkışlardım.
Şunu demesin lütfen;
O isimleri herkes biliyor!
Evet, o isimleri belki medyanın içinde olan 300-500 kişi biliyor ama yazdığı gazete 250 bin tirajlı Habertürk.
Habertürk okurlarından o isimleri bilmeyenleri kim aydınlatacak?
Elbette yine Yiğit Bulut olacak!
Yiğit Bulut'tan makul bir sürede bu yazıyı bekliyorum.
Yoksa tüm internet medyasına ayıp etmiş olacak!
CHP iktidar olamaz!
CHP genel merkezinin maskotu Şero isimli kedinin giriş katından başka bir yerde gezinmesi yasaklanmış.
Bu haber doğru mu, bilmiyorum?
Biz gazeteciler bazen haberleri ajite etmekten hoşlanırız.
Şero, gazetecilerin ajite etme meraklarına kurban edilmemişse, ortada ciddi bir durum var demektir.
Hayvan sevmeyen bir partinin şefkat üretmesi, toplumla empati yapması kesinlikle mümkün değildir.
Hele bu bir kediyse…
Kediler kainatın en nazlı, en duygusal, en karakterli canlısıdır.
Müstakil karakterinden taviz vermezler.
Sahibinin yanına onu gerçekten seviyorsa gider.
Yalakalık nedir bilmez.
Yediği de zaten fındık kadar bir şey.
Yemeği nerede olursa bulur ama asıl aradığı şefkattir.
CHP, yıllardır kapısını bekleyen şero’ya bunu yapmışsa gerçekten yazıklar olsun.
CHP, o kediye layık olduğu hayatı sağlamadığı sürece kendilerine bakış açım hiç de iyi olmayacaktır.
Şero’ya bakarak neden iktidar olamadıklarını anlamak mümkün?
İlgi ve şefkati olmayan bir kurum kendisine nasıl bir yükselen dalga meydana getirebilir ki?
Şero’nun durumunu yakından izleyeceğiz…