Geçen yazımda başladığım bu işin sonu ne olur konusuna devam etmek istiyorum. Ancak, yolsuzluk soruşturmalarının engellendiği sürece, yolsuzluk, rüşvet, hırsızlık kesinleşmiş gibi yazacağım. Çünkü, soruşturmayı engelleyen bunu hak etmiş oluyor. Lütfen itiraz etmeyin, ordusu, topu tüfeği olan komutanlar, hazır yurt dışında olan vatan evlatları gelip yargıya teslim olurken, demokrasi kurallarına uygun hareket ederken iktidarda olanların kendileri ile ilgili soruşturmalara izin vermemesini, yargıyı ve kuralları değiştirmeye çalışmalarını başka türlü açıklayamayız. Yolsuzluk vardır. Kimse kimsenin aklıyla alay etmesin. Kimse halkın duyguları ile oynamasın. Kimse İslamı bu pis işte kalkan olarak kullanmasın. Kimse yabancı tezgah, ABD- İsrail-Siyonizm hikayeleri, İmam Hatiplere topladık masalları anlatmasın. Kimse bu devletin, bu milletin parası yenmedi (Yani İranlı’dan rüşvet alındı Türk’ten değil) uyanıklıkları yapmasın… Söylentiler ve yazılanlar doğruysa, Başbakan Erdoğan, çocukları ve bakanları ile bir başka yolsuzluğa gırtlaklarına kadar bulaşmışlardır. Bu yolsuzluk uluslararası boyuttadır ve Terörle Mücadele veya Terörün Finansmanı Kanunlarını ilgilendirmektedir.
Bahaneleri ne olursa olsun kimse yargıyı engellememelidir, hele bu engelleme iktidardan geliyorsa hiç affedilir yanı yoktur… Yargıyı engellemeye çalışan suçludur.
Şimdi gelelim işin nereye gittiğine:
Konuyu çeşitli yönlerden ele almak istiyorum ama bu gün özellikle ekonomi üzerinde durmak istiyorum.
Merkez Bankası Başkanı Başçı’nın zorlama açıklamalarına ve Bankanın tüm gücüyle yaptığı müdahalelere rağmen dövizdeki artış, TL’deki düşüş durdurulamıyor. Başçı, 2 ay önce yıl sonu dolar kuru tahminini 12 kuruş düşük yapmıştı. Artışın temeldeki sebeplerinden biri FED politikaları olmasına rağmen yolsuzluklara karşısında Hükümetin durumunun ve tutumunun doları tetiklediği kesin. Eğer, Türkiye’nin kara para aklama durumunda olduğu ve terör örgütlerine finans sağladığı iddiası uluslararası alanda kabul görür veya ispatlanırsa Türkiye ekonomisi resmen çöker… İşin en kötü ve riskli tarafı bu…
Ekonomi döviz dışında da kötü yönetiliyor. Yeni Ekonomi Bakanı Ankara ve devleti bilen biri değil. Şimdiye kadar koordine edilemeyen ekonomi bundan sonra hiç edilemez. Her şey Babacan’ın ferasetine bağlı devam eder.
Ayrıca yeni kurulan Hükümet Başbakan’ın ilk düşündüğü kabine değil. Cumhurbaşkanı’nın bir çok vetosundan sonra ortaya çıkan zoraki kabine… Ayrıca atanan kabinenin ana amacı ekonomiyi iyi yönetmek değil, Tayyip Beyi kayıtsız şartsız korumak…
Tayyip Bey ise her konuştuğunda Babacan’ı titreten şeyler söylüyor. Faiz lobisi, paralel devlet, devlet içinde çeteler gibi söylemler Türkiye riskini daha da artıran unsurlar. Bu söylemler nedeniyle faiz yükseliyor ve yükselecek. Tayyip Bey bunu bilmez mi? Ya iç politika için yada kendini tutamadığı için söyleyip duruyor…
Üretim ve istihdam rakamları gerçekten kötü ve kötüye gidiyor. Üretemiyor ve ürettiğimizi ihraç edemiyoruz. Dış ticaret açığımız 100 milyar dolara yakın olacak. Cari açığımız ise 55 milyar doları aşacak. Müthiş sorunlu rakamlar…
Yapısal reformların gecikmesi, yapılamaması veya yapılanların yeterli olmaması ya da kötü uygulanması ekonomiyi olumsuz bir noktaya doğru götürüyor. Bunu gören Hükümet şimdiden sebep olarak Gezi olaylarından sonra Yolsuzluk iddialarını gösteriyor. Sonuç belki siyaseten farklı yerleri etkiler ama Türkiye ve vatandaş açısından değişmez ki…
Baştan belirttiğim gibi, eğer, Başbakan ve oğlu ile ilgili El-Kaide, Terörün Finansmanı ve kara para aklama iddiaların inanın çok azı bile doğru çıksa Türkiye ekonomisi resmen çöker. Bu durum zaten kategori dışı. Böyle bir ihtimali yazarken dahi sıkılıyor ve utanıyorum. İnşallah doğru değildir.