Özellikle son günlerde Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistemi’nin bir çok tasarrufunu anlamakta zorlanıyorum. Devleti devreden çıkardılar, Saray kendi başına bir şeyler yapıyor, ondan sonrada beka sorunu var diye nutuklar atıyor. Yani beka sorununu çoğu kez kendi kendimize yaratıyor ve altında kalıyoruz. En son Rusya’yı stratejik Ortak ilan etmek gibi önemli stratejik bir hamle yapıldı. Ne kadar devlet aklı ile yapılmıştır bilmiyorum ama şaşkın veya panik vaziyette, iyi değerlendirmeden alınmış bir karar değildir inşallah. Bir zaman sonra beka sorunumuz var diye ortaya çıkmazlar umarım. Bu konuyu önümüzdeki yazılara bırakarak yine anlamakta zorlandığım 2 Saray tasarrufunu irdelemek istiyorum.
İlki geciken kriz önlemleri; Seçim öncesi kriz için önlem almamayı, gerektiği halde faiz artırmamakla öğünmeyi vs. anladım ama Seçim geçti artık krizi inkar edecek bir durum yok. Kimse kriz yok diyemiyor. Neden önlem alınmıyor? Neden geciktiriliyor ve krizin göz göre göre maliyetinin artması bekleniyor, anlamak mümkün değil…
Hiçbir gelişmiş demokrasi de piyasa 150-200 baz puan faiz artırımı beklerken Merkez Bankası faiz artırmıyorum diyemez. Bu Saray baskısı ile Türkiye’de oldu. Gerçekten tam bir saçmalıktı. Sanıyorlar ki, Katar’dan, İran’dan, Çin’den döviz gelecek ve durumu kurtaracağız.
Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistemi krize hala siyasi yaklaşıyor, oy nasıl kaybetmem, kuyruğu nasıl dik tutarım, suçu nasıl üstümden atarım kaygılarıyla ekonominin gerektirdiği önlemleri almakta gecikiyor. Katar, doğrudan yatırım dedi swap anlaşması yaptı. Demek ki doğrudan yatırım yok. İran ise ne kadar destek olabilir, çünkü kendi yaptırımlara maruz kalıyor. Çin ise, nakit döviz veremez durumda ve biliyorsunuz bir ekonomik savaşta… Bizim yılda 240 milyar dolar döviz bulmamız için kredibıl olmamız lazım. Kredi alabilme koşullarını taşımak yerine gereksiz yere oyalanmanın, başka formüller aramanın anlamı yok ki...
Krize kriz de, adını koy, gerekeni yap. Bu kuralı Saray’ın bilmemesi mümkün değil. Bazı bankacılık ve finansal önlemleri de alındı ama krizle ilgili tasarruf genel olarak yanlış.
Şimdilerde iş insanlarının yarın herkesin ettiği, edeceği dua şu; Allahım bana sabır ver ama acele olsun.
İkinci konu ise Rahip sorunu; Saray, Rahip Brunson’u serbest bırakmadı. Muhtemelen şöyle düşündü; “Rahibi serbest bırakırsak bu saatten sonra kamuoyuna açıklamakta zorluk çekeriz. Ayrıca zaten yakında İran yaptırımları dolayısıyla baskı göreceğiz. En iyisi Rahibi bırakmayalım, krizi Trump’a yükleyelim, dik duruş görüntüsü verelim. İran ambargosu sırasında tüm yaptırımlarla birlikte ele alalım. Rahip de önemli bir kozumuz olmuş olur”
Bu makul gibi görünen bir gerekçe. Anlaşılabilir duruyor. Ancak irdeleyince önemli sakıncalar taşıdığını anlıyoruz. Çünkü, Rahip meselesi Amerikan iç politikası ile ilgili iken, İran yaptırımları ABD’nin stratejik bir hamlesi. Rahip meselesi Amerikan devletinin önemli bir sorunu değil öncelikle Trump yönetiminin Kasım seçimlerinde kullanacağı veya karşıtı Demokratların kullanacağı bir iç siyaset malzemesi. Zaten Pentagon gibi ABD kurumları sık sık Rahip sorununun Türkiye ile ilişkileri etkilemeyeceği mesajını veriyorlar. Yani öncelikli bir devlet meselesi değil diyorlar.
Beştepe ise Rahibi teslim etmemekle iç politika ve dış politika konularını harmanlayıp, işi uzatıp İran yaptırımları ile birlikte ele alınmasını sağlayarak Rahip meselesinin de bir ABD devlet sorunu olarak ele alınmasına sebep olmuş olacak. Küçük bir sorun büyütülüyor sonuç olarak. Büyük hata…
Diğer taraftan Rahibin iadesi uzadığı sürece ekonomik dengemizi bulmamız imkansız olacak. Kriz uzadıkça sıkıntı ve spekülasyonlar artacak. Rahibin iadesini uzatmakla ülkemizi daha fazla sıkıntıya sokmuş olduk. Eğer, bir ay önce Rahibi vermiş olsaydık belki birçok şirketin iflasını önleyecek, binlerce kişinin işsiz kalmamasını sağlayacaktık. Bu tercihiyle Saray ülkenin yıpranmasını kendi yıpranmasına tercih etti. Ancak sonuçta kendisi de yıpranacak…
Bu arada bazıları Saray’ın Rahip’i vermesinden nasıl böyle rahat bahsediyorsun? Bu bir yargı meselesi gibi sözler söylemesin. Trump, iki kez Erdoğan’la pazarlık yaptığını ve yabancı bir ülkedeki Türk Vatandaşını bu nedenle serbest bıraktırdığını açıkladı.
Yalanlamadık. Diğer yandan, 30 yılla yargılanan adamı pazarlık sonrası ev hapsine aldık. Ayrıca, Alman, Fransız vb. bir çok ülke vatandaşını nasıl serbest bıraktığımızı yani Bağımsız Yargımızı da herkes biliyor…
Sorun tekrar ediyorum sistemin çalışmıyor oluşunda, devlet aklının devrede olmamasında…