CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun Ankara İstanbul hattındaki yürüyüş nihayet kazasız bitti.
Kılıçdaroğlu bu yürüyüşle siyasi ömrünü uzattı, partiye kısmen canlılık kattı.
Türkiye’nin gözünden kaçtı ama bu yürüyüşün ruhen mimarı duayen gazeteci Rahmi Turan’dı.
Rahmi (abi) Turan yürüyüşten önce defalarca, Kılıçdaroğlu’na, “Muhalefet etmen zayıf. Sadece basın açıklaması ile muhalefet olmaz. Barışçı demokratik eylemler yap” tarzında yazılar yazdı.
Turan, sadece Kılıçdaroğlu değil, CHP ve ulusacılar nezdinde de kredisi en yüksek olan gazetecilerin başında gelir. (Yılmaz Özdil, Uğur Dündar ve Emin Çölaşan gibi…)
Rahmi Turan’ın uyguladığı demokratik basınçtan etkilendiği için yürüdü CHP. (Tahmin değil, bilgi)
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu olağanüstü tedbirler aldığı gibi, Kılıçdaroğlu’nu yürüyüş boyunca Dünya’nın en iyi korunan lideri haline getirdi.
Yürüyüşten kaos bekleyenlerin yanında, partiye taze kan pompalanır diyenler de vardı.
Kayseri Emniyet Müdürü İbrahim Kulular ve arkadaşlarının büyük başarısı ile, Kılıçdaroğlu’na yönelik İzmir- Kocaeli hattında kanlı bir süikast son anda önlendi.
“Türkiye’de demokrasi yok” diyen Avrupa ve Amerika’yı mahçup etmek anlamında sonuç güzel oldu ama terör marşı, bu terör marşını bizzat CHP’li vekillerin seslendirmesi, PKK’nın siyasi uzantılarının yürüyüşe Kılıçdroğlu’nun yanında katılmaları bu yürüyüşün ruhunu zedeledi.
“Yürüyüşe her mağdur katılabilir” demek demokratik bir sözdü ama vicdani ve belki hukuki değildi.
Terör örgütleri de mağdurum diyor!
Nasıl çıkacaksın içinden?
Zaten çıkılamadı!
Neyse…
Türkiye hepimizin…
İktidar da bizim…
Muhalefet te…
Bu topraklar bizim…
Batısı da… Doğusu da..
Kuzeyi de… Güneyi de…
Birbirimizi yeniden keşfedebiliriz…
Yeniden ve daha fazla birbirimizi sevmeyi deneyebiliriz.
Uzun süredir bunu denemiyoruz.
“Bir kereden bir şey olmaz” diye ne olmazları denedik.
Bir de, “SEVMEYİ” deneyelim…