Ankara’da gazetecilik yapma imkânı bulamayanlar bilmeyebilirler. Ankara gazetecilerinin nevi şahsına münhasır ruh halleri vardır. Bazıları kendilerini müesses nizamın payitaht asilzadeleri gibi görür, bazıları siyasetçi-bürokrat-asker üçgenine ayar çeken Cumhuriyet Muhafızları, bazıları da cennet ve cehennem için bilet kesen melekler gibidirler. Bir kısmı da sadece gazetecidir…
Anlatacağım olay yukarıda yazdığım kategorilerden bağımsız bir içeriğe sahip ama yazımın konusu Ankaralı gazeteciler olunca, kimileri için tanımlanamaz olan Ankara gazeteciliğine bir iki satırlık yer ayırmak faydalı olabilir diye düşündüm…
Mustafa Ünal’ı bilenleriniz çoktur. Zaman Gazetesi’nin Ankara Temsilcisi ve yazarıdır. İnandığı değerleri paylaştıkça, yaydıkça mutlu olan bir gazetecidir.
Muhatapların dışında kimse bilmez ama Zaman Gazetesi Temsilcisi Ünal, her kurban bayramında Ankara Temsilcileri ve bazı gazetecilerin kapılarına dayanarak, onlardan kurban kesmelerini ister. İstemekle de kalmaz, gazetecilere neresi için ve kaç kurban kesmeleri gerektiğini de tek tek anlatır.
Gazeteciler de Mustafa Ünal’ın bu ricasını çoğunlukla kırmaz, Ünal’ın işaret ettikleri yere paralarını yatırarak kurbanlarını keserler. Geçtiğimiz kurban bayramında da aynısı oldu. Mustafa Ünal, gazetecileri tek tek arayarak kaç tane kurbanı, neresi için ve hangi bankaya yatırarak keseceğini anlatır. Ankara Temsilci ve köşe yazarlarının büyük bir bölümü de Ünal’ın söylediği şekilde kurbanlarını keserler.
Geçtiğimiz kurban bayramında işler Ünal’ın istediği gibi gitmez;
Listesini karıştıran Ünal, iki fireyle karşılaşır;
Hürriyet yazarı Sedat Ergin ve Hürriyet Ankara Temsilcisi Metehan Demir…
Ergin ve Demir’in kurbanlarını kesmediklerini öğrenen Mustafa Ünal, Hürriyet’in surlarına dayanmakla kalmaz, üstüne bir de Sedat Ergin ve Metehan Demir’e ceza keser.
Demir’in kurban sayısını üçe, Ergin’in keseceği kurbanı da ikiye çıkarır.
Sonuç mu? 5 koyun da sizlere ömür!
Kabuk değiştirmeyen yılan ölür!
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun tüzük kurultayında yaptığı konuşma ve gösterdiği dirayeti beğendim. Seyir defteri gösteriyor ki; Kılıçdaroğlu siyasette rest çeke çeke büyüyecek bir alın yazısına sahip.
Kılıçdaroğlu’nu liderliğe taşıyan da Dengir Fırat, Gökçek ve Şaban Dişli’ye karşı gösterdiği yüksek profil olmuştu.
Yeniden kurultaya gelirsek…
Muhalefet cephesinin, tüzük kurultayında olumlu bazı maddelerin eklenmesine katkı verdiği açık ama delege iradesinin tecellisinden sonra yapacakları her eylemin koltuk kavgası olarak kayıtlara geçeceği açık. Önder Sav’ın, “Biz ev sahibiyiz” sözleri ise çok komik. Partilerin tek ev sahibi seçmendir.
Son sözüm Kemal Beye; Medyanın iktidar ağırlıklı yayınlar yaptığından şikâyet ediyor. Yerden göğe kadar haklı. Haklı da; CHP’nin basın müşavirliğinin keyfiyet krallığına da artık el atmalı. Medyada az yer bulmasının nedenlerinden birisi de tam olarak bu dar anlayıştır…
Saçmalık bu!
Televizyonlarda parayı bastıranın haber formatında reklâm yapma çılgınlığı tolerans eşiğimizi lime lime etti. Hangisini sayalım; Yanında poleniyle birlikte 5 kilo balı bir kilo fiyatına sattığını iddia eden, bu iddiasını seslendirirken bile yüzlerinden sahtelik akanları mı? Geçmişi hayal satmakla geçen, yapım aşamasında bile otelinin yıldızını doğru söylemeyen iş adamlarının JET hızıyla saray gibi otel vaadiyle televizyonlarda arz-ı endam etmesini mi? Hangisini sayalım? Her şey bu kadar ucuz mu oldu?
4 adet yüz!
Enis Berberoğlu, Sedat Ergin, Ahmet Hakan ve Ertuğrul Özkök’ün her Pazar Hürriyet’te yayınlanan 4 yüz isimli analizleri, aldığım bilgiye göre yakında CNN’de olacak. Başta Yılmaz Özdil olmak üzere bazı önemli yazarları dışladığı için mesafeli yaklaştığım 4 ‘yüz’ün televizyon performansını merak ediyorum. Özellikle de Enis Berberoğlu’nu… Hürriyet gibi bir gazetenin başında olup da bu kadar sessiz kalmak işkence olsa gerek!
*Bu yazı Talat Atilla’nın Güneş Gazetesi’ndeki köşesinden alınmıştır…