Türkiye’nin ilk keşif yerli uydusu Göktürk-2’nin uzaya fırlatıldığı törene Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün davet edilmemesi çok önemli.
Başbakanlık, “biz düzenlemedik” derken, Sanayi Bakanlığı, “TÜBİTAK ve TAİ’yi” işaret etti. TÜBİTAK/TAİ, öyle mırın-kırın konuştular ki, ne dediklerini kimse anlamadı.
Gül, müstehzi bir tebessümle, “Kol yine kırıldı, bari yen içinde kalsın.” mealinde, “Bir yanlışlık oldu sanırım.” dedi.
Sonunda Başbakan Erdoğan, her zamanki rahat konuşmasıyla, NTV/Star yayınında, “Gül’ü, TÜBİTAK çağırmadı.” dedi.
İyi de, Türkiye’nin çok önemli bir milli aktivitesine, Türkiye Cumhurbaşkanı’nı kimin çağırmadığı faili meçhul kalacak, ya da faili belli ise yaptırımı olmayacak bir konu mudur?
Bürokratik oligarşi, yoksa bu mu? Buysa, tam suçüstü hali!
TÜBİTAK Başkanı görevinden uzaklaştırılmalı.
Uzaklaştırılmalı ki, bu olayda hükümetin parmak izleri olduğuna dair şüphe derinleşmesin.
Devletin zirvesinde basına yansıyan 7-8 kritik konuda fikir ayrılığı olduğu biliniyor. Yansımayanları daha da fazla olabilir.
Cumhurbaşkanı-Başbakan çekişmesini besleyen unsurların ortadan kaldırılması siyaset üstü bir konudur.
Dünya’ya bu fotoğrafın verilmesinin güç algımızı zayıflatacağı aşikar.
Güç Başbakan’da olduğuna göre, bu sürecin geleceğini de Erdoğan belirleyecek.
Zayıf kaldı!
Başbakan Tayyip Erdoğan 4 gün önce, NTV/Star Canlı yayınında Mehmet Barlas, Nermin Yurteri ve Nazlı Öztarhan’ın sorularını yanıtladı. Star Haber sunucusu Nazlı Öztarhan sevimli ve iyi bir sunucu ama gazetecilik performansı açısından Barlas ve Yurteri’nin çok gerisinde kaldı. Hatta bir ara Başbakan, “Nazlı bir şey diyecek” sözleriyle Öztarhan’a alan açmaya bile çalıştı. Barlas ve Yurteri, Öztarhan’a, gazeteciliğin biraz da cevaplardan soru çıkarmak olduğunu göstermiş oldu. Daha doğrusu, Öztarhan’ın zayıflığı, Barlas ve Yurteri’yi olduğundan daha iyi gösterdi. Bu zamana kadar dikkatimden kaçmış; Nermin Yurteri iyi soru soran bir gazeteciymiş. (Muhteşem Yüzyıl sorusunu es geçmek dışında!)
Fetvaya soyundu!
Geçen hafta, “Ah, bu istismar!” başlıklı yazımda, Sevda Demirel ve Yaşar Alptekin’e, “Kıldığınızı iddia ettiğiniz namazı, televizyon televizyon dolaşarak reklam malzemesi yapmayın.” diyerek, istismardan uzak durmalarını önermiştim. Görünüyor ki, Yaşar Alptekin yazdıklarımdan samimiyetle istifade ederken, Sevda Demirel’de ters eti yapmış. Kanal 7 ekranında bana yönelik, “Sana ne namazımdan?” sözleriyle, iftira ve kurnazlıkta zirve yaptı. Beni, kıldığı namaza karşıymış gibi göstermeye çalışarak buz gibi bir iftira attı. Haşa, namaza karşı çıkmayı bırakın, bir insanın samimiyetle dini vecibelerini yaparken önüne çıkan engellere karşı çıkarım. Demirel, dün de bir kanalda fetva vererek, “Kur’an’da örtünmek yok!” demiş. Bence, durmasın, “Alo, Sevda fetva veriyor!” hattı da açsın!
Hadi, sana istismar dibine kadar serbest!
Hınzır, yakışıyor da!
Hava da paralı olsun!
Koç/Ülker ittifakı İstanbul köprülerinin yeni sahibi oldu. Hayırlı olsun ama kafam karışık.
AK Parti ilk kurulduğunda Başbakan Erdoğan’ı töhmet altında bırakan Koç değil miydi?
Medya yazmadı ama baba Koç’un tekne ile mecburi dünya turuna çıkmasının sebebi, Erdoğan’ın, “gözümün önünden kaybolsun.” şeklinde haber göndermesi değil miydi?
Zinhar, hep küs kalsınlar demiyorum ama kaşla göz arasında ne zaman barışmışlar, tüm medya gibi ben de kaçırmışım. Neyse... Bunlardan daha önemli mevzuumuz var.
Bu millete üzerinden geçtiği köprüyü, okuduğu okulu, izlediği maçı, gezeceği müzeyi bile parayla gezdirmek ayıp olmuyor mu? Yakında, havayı da parayla alabiliriz!
Yassak!
Aldığım bilgilere göre Milliyet’in başına geçen Derya Sazak, gazete yazarlarına ilginç bir yasak getirdi. Yazarlara mail atan Sazak, “İzin almadan televizyonlarda program yapmanız ya da katılmanız sözleşmenize aykırıdır. Televizyona çıktığınızda ise yayın politikasına aykırı konuşamazsınız” demiş. Sazak’ın bu yasağı, Milliyet yazarları tarafından sansür olarak algılandı. Yazarlara göre, yayın politikası muğlak bir tanımlama ve yazarlar yayın politikasının dışında görüşü olan insanlardır. Bence de haklılar…
Bir ekmek!
Merkezi Türkçe, İngilizce ve Arapça yayın yapan, www.suriyeicinbirekmek.com kampanyasına başta Anadolu Ajansı olmak üzere bir çok kuruluş destek veriyor.
Bu insani kampanyaya İnternet Medya Federasyonu (İMF) olarak biz de destek veriyoruz.
*Bu yazı Talat Atilla’nın Güneş Gazetesi’ndeki köşesinden alınmıştır…