2011 AB İlerleme Raporunda “Hükümetle muhalefet arasındaki gerginlik nedeniyle yapılması gereken reformlar yapılamıyor, müzakerelerde ilerleme kaydedilemiyor” gibi bir cümle vardı. Burada AB Raportörleri konunun sonucun kendi açılarından almışlar ama bence sebep de çok önemli. Hakikaten gergin toplumuz. Brüksel’de NATO’da yıllar önce bir kartpostal görmüştüm; NATO Ülkelerinin subayları karikatürize edilmiş, örneğin Yunanlı dalgacı, İtalyan konuşkan, Fransız aşırı kibar gibi çizilirken bizim subay aşırı ciddi-gergin olarak gösterilmişti. Yani Türk diyince adamların aklına doğru veya yanlış aşırı ciddiyet-gerginlik geliyormuş. Uluslararası piyasaya çıktığımız zaman ciddi ve gergin olduğumuz doğru bir tespit galiba ama kendi aramızda ki ilişkilerde aşırı ciddi olmaktan ziyade aşırı gerginiz. Kalp krizi ölümlerinin çok yüksek olmasının bir sebebi de bu olsa gerek. Özellikle TBMM’ne bakın. Gerilimden geçilmiyor, tüm toplantılarda, tüm konuşmacılarda ne zaman patlama yaşanacak diye bekliyorsunuz. Tabi bu durum tüm ülkeye de sirayet ediyordur.
Her yerde benzeri durum var. Hatta bizim yazılara yorum yazan değerli arkadaşlarımda bile. Hatta kimse birbirini sanırım tanımadığı halde bile aşırı gerginiz. Bu gerginlik yüzünden nerede ise herkes normalde kabul edebileceği, hatta kendisinin dahi yapabileceği bir eleştiriyi reddediyor. Gerginlik “İşi iddiaya bindirmiş” oluyor, gerçekleri görmek veya göstermek zorlaşıyor. İslamı değil İslamcıları eleştirdiğiniz fark edilmiyor, Cumhuriyet kavramını değil cumhuriyetçileri eleştirdiğiniz gözden kaçıyor, Atatürk’e değil sahte Atatürkçülere yüklendiğiniz anlaşılmıyor, velhasıl ne dediğiniz anlaşılmıyor, anlaşılsa da çarpıtılıyor. Bir kere iş iddiaya bindimi de tekrar makulü yakalamak oldukça zorlaşıyor. Bir de günlük parti siyasetini çok fazla seviyoruz galiba. Siyasetin en tehlikelisi ve bataklık türü olanı günlük sorunları tartışır gibi yapan parti siyasetidir… Çözüm asla üretilmez.
Neyse geçen yazıda değerli okuyucu ve yorumcularımız bayağı bir gerginlik yaşamışlar, bu sefer yazıyı “ligt” tutayım ve iki fıkra ile bağlayayım;
Hakim suçluya sorar,
- Bu adamı niçin dövdün?
- Bana su aygırı dedi efendim.
- Ne zaman?
- Tam bir yıl önce.
- Ama sen onu yeni dövmüşsün!
- Ben hiç su aygırı görmemiştim, geçen gün gördüm de...
Siz ne düşünürsünüz bilemem ama bence bu fıkra bize ait değil. Biz kuşkumuzu bir yıl saklamayız. Bize uygun fıkra şu;
Temel bir gün Dursun’a
- Ula bucün bağa biri “sen cok sempatiksun” dedu.
Dursun,
- Ula Temel sempatiksun da ne demektur da?
Temel de
- Valla bende bilmeyrum her ihtimale karşu furdim oni.
Evet, biz karşımızdakinin bize küçük de olsa hakaret etme ihtimali karşısında öyle bir yıl sabredecek adamlar değiliz. Her ihtimale karşılık “Fururiz oni”
Lütfen kimse alınmasın. Herkese sabır ve saygılar…
Yeni başlayan yazarlarımıza hoş geldiniz diyor ve kolaylıklar diliyorum.