Atatürk'ün yaşamının dönüm noktalarını, en yakın arkadaşlarından Salih Bozok'un anılarına dayanarak beyaz perdeye aktaran Zülfü Livaneli'nin 'Veda' filmi vizyona girmeden fragmanları üzerinden tartışma başladı. Atatürk'ün boşandığı eşi Latife Hanım'ın kız kardeşi Vecihe İlmen'in torunu Mehmet Sadık Öke, Fikriye Hanım'ın ölümüyle ilgili yansıtılan bölümle ilgili itirazları olduğunu söyledi.
"TEYZEMİZE SÖZ VERDİK"
Öke "Fikriye Hanım intihar etmemiştir. Köşk'ten çıktıktan sonra faytonda çantasındaki tabancayla kendine ateş ettiği doğru değildir" iddiasında bulundu. "Teyzemize ölüm döşeğinde Atatürk'ün korunması adına verilen söz üzerine aile, uzun zaman sessiz kaldı" diyen Mehmet Öke, şöyle devam etti: "Ancak, Atatürk'ü ve özeli koruma adına yapılan bu sessizlik Latife teyzemizi karalama kampanyasına dönüştürüldü. Bu nedenle, artık sessiz kalmıyoruz." İşte 'Veda'ya yönelik Öke'nin itirazları:
SEVGİ YÜZÜNDEN İNTİHAR: Filmin gösterilen fragmanında ana eksen olarak Fikriye Hanım ve Salih Bozok'un Ata'ya olan büyük sevgileri sebebiyle intihar etmeleri oluşturmaktadır.
YENİ EVLİ BİR GELİN: Reisicumhur makamının haysiyeti ile yeni evli bir gelinin, evinin özelini koruma mücadelesi ne yazık ki kötü emellere alet edilmiştir.
BELDEN AŞAĞI ESPRİLER: Fikriye Hanım ilk gelişinde ona layık bir hürmetle ağırlanmasına rağmen, üçünün de aynı mekânda kalmaları üzerine tüm Ankara'dan, TBMM, esnaf, muhalefet, özellikle yabancı misyondan alaylı, ahlaka uygun olmayan yakıştırmalar yapılmış ve bunlar Çankaya'ya ulaştırılmıştır.
PAŞA EVİ TERK ETTİ: Paşa, kendisiyle konuşmayınca Çankaya'yı terk ederek önce İstasyon Evi'ne (Ankara Garı) giden, sonra 1.5 sene Yalova'da ikamete mecbur bırakılan Fikriye Hanım'ın depresyonu artmıştır.
ÇANKAYA'NIN ONURU: Dönüşünde Latife Hanım, Çankaya'nın onurunu tek başına korumak zorunda kalmış ve Fikriye Hanım'dan gitmesini istemiştir. Fikriye Hanım gitmek istemeyince, haklı olarak öfkelenerek gelişinin dördüncü gününde Fikriye Hanım'dan gitmesini istemek zorunda kalmıştır.
KÖŞK'E GERİ DÖNÜYOR: Fikriye Hanım, Köşk'ten ayrıldıktan bir zaman sonra tekrar gelmiş ve içeri girmek istemişse de, Kılıç Ali, Muzaffer Kılıç, Hüsrev Gerede, Hasan Rıza Soyak, Hüsrev Gerede, Rıza Nur ve pek çok kişinin anılarında anlattığı üzere kendisini tanımayan başyaver Rasuhi Bey'in kendisini içeri almayınca "Ben buranın Hanımıyım" demiştir.
ÇANTASINDA İKİNCİ BİR SİLAH : Bu kişilerin de anlattığı üzere onların deyimi ile muhtemelen Paşa'yı ve/veya Latife Hanım'ı vurmak maksadı ile tuvalete giden Fikriye Hanım'ı yaver Rasuhi Bey, tuvalette elinde bir silah ile yakalamış çantasında da bir ikinci silah olduğunu görmüştür.
FİKRİYE HANIM'A ZORLA: Fikriye Hanım elindekini Paşa'ya hediye getirdiğini, çantasındakinin de İsmet Paşa'nın armağanı olduğunu söylese de Rasuhi Bey tarafından zorla dışarı çıkarılmıştır.
RESMİ TARİH 'İNTİHAR' DİYOR: Bu noktada resmi tarih 'intihar' diye kayda geçirmişse de ne yazık ki en iyi ihtimal, aralarındaki boğuşma sırasında silah patlamış ve Fikriye Hanım, ölümcül yaralanmıştır. Olay daha sonra hastanede ölmesiyle, 'intihar' denilerek kapatılmıştır. Latife Hanım'ı ya da Paşa'yı gerçekten vurmak isteyip istemediği bilinmese de hiç kimse Rasuhi Bey tarafından yanlışlıkla mı, yoksa kasten mi öldürüldüğü konusunda fikir sahibi değildir. Ancak bilerek vurulması da pek çoklukla mümkün olarak kabul edilir.
"OLAYI KAPATMAK İÇİN..."
ATA SEVGİSİNDEN KENDİSİNİ VURMADI: Atatürk sevgisinin büyüklüğü tartışılmayacak olan Fikriye Hanım'ın gerçek vefat hikâyesi ne yazık ki bu şekilde gerçekleşmiştir. Fikriye Hanım, Paşa için ölmüşse de kendini vurmamıştır. Ancak olayı kapatmak için gazetelerde bu kadar uzun zaman Ankara'da kalmış ve Paşa'nın yakını da olan bu kadın, basit ve uzak bir akraba olarak gösterilerek intihar
ettiği halka duyurularak inandırılmıştır.