Ali Bayramoğlu / Yeni Şafak
Muhtıranın iyisi ve kötüsü…
Demokratik tepkinin “refleks” haline gelmesi insana mutluluk verir. Askerin son muhtıramsı bildirisine, bu bildiri kimi yıpratır kime yarar sorusunu sormadan tepki verebilmek, bir reflekstir örneğin ve bu refleksi görmek mutluluk verir.
Çünkü “demokrat tutum faydayı değil ilkeyi hedef alır”.
Çünkü “demokrasilerde askeri otoritenin sivil otoriteye bağlılığı, askeri kurumun siyasetin dışında ve altında olması temel bir ilke”dir.
“Siyasi alanın geniş tutulması” ve bu alanda “sivil değerlerin yeşermesi” demokrasilerin olmazsa olmaz “iki kuralı”dır.
Siyaset alanına yapılan her “askeri sorti” bu alanı daraltır, sivil değerleri tahrip eder, sistemin işleyiş şemasını, şemadaki sivil-asker hiyerarşisini bozar.
Bugünde olan budur…
AK Parti'yi hedefleyen 27 Nisan muhtırası siyasi sistemde ne denli kabul edilmez ve olumsuz bir anlam ifade etmişse, bugün de muhalefet partilerine yönelen 4 Mart bildirisi o denli kabul edilemez anti-demokratik bir duruma işaret etmektedir.
27 Nisan muhtırasının CHP'ye, 4 Mart bildirisinin AK Parti'ye yaradığını düşünerek, bu bildirilere faydacı bir şekilde yaklaşmak, partizanca desteklemek ya da eleştirmek, yapılabilecek en vahim, en tehlikeli iştir.
Bu tür tutumlar tarih boyunca siyasi sistemlerin askerileşmesine ve siyaset alanının sivil desteklerle boğulmasına yol açmıştır.
Çağcıl değer açıktır:
Ortak sivil-siyasi alanın ve demokratik oyun kurallarının korunması bu alanın aktörleri arasındaki farklılık ve çatışmalardan çok daha önemli, onların üzerinde yer alan temel demokratik bir iş ve ana siyasi bir meseledir.
Ne var ki bu, bizde hemen hiç böyle olmadı.
Askerin vurduğuna siyasi rakipleri de vurdu, olmadı askerin vuruş şeklini meşrulaştırdı veya buna göz yumdu, beteri askerle birlikte hareket etti. Bu açıdan 28 Şubat, 27 Nisan hala akıllardadır…
Umarız 4 Mart da bunlar arasına katılmaz…
Umarız diyoruz çünkü hükümetin bu konudaki suskunluğu, olup biteni dışarıdan seyretmesi dikkat çekicidir.
Bu hükümet değil midir, kendisine yönelik bir muhtırayı, 27 Nisan muhtırasını, 28 Nisan günü karşı bir bildiriyle cevaplayan?
Aynı hükümet aynı şeyi şimdi de yapmalı, en azından bu muhtıraya itiraz etmeli, siyasi alanı diğer siyasi partilerle el ele vererek savunabilmelidir.
Aksi halde şekli olarak “demokratik yerde durmak ile demokratik değerleri savunmak arasındaki devasa fark”, AK Parti'nin boynuna da sarılır.
Bakın “Genç Siviller”in 4 Mart bildirisine verdikleri tepkiye:
“Yine Genelkurmay sitesi, yine gece yarısı, yine kötü bir metin, yine sivil siyasete verilmiş bir muhtıra.
Tek bir farkla…
Açıklamadan sonra televizyonlara canlı bağlanan CHP'li yöneticiler çocuklar kadar şen değildi.
Erdoğan Teziç 'Oh dünya varmış' deyip huzur içinde yatağına gidemedi.
İş adamları, gazeteciler ve aydınlardan 'Ne darbe, ne şeriat' naraları duyulmadı (…)
Sayın taze mağdurlar, yarattığınız militarist dalganın sizi bile önüne katıp götürebileceğini yüzünüze vurmak istemiyoruz. 'Demokrasi bir gün gelir hepinize lazım olur' dememiş miydik de diyerek üste çıkmıyoruz. Kanlı bayraklarınızla, en büyük bayrak yarışlarınızla, militarist beyanlarınızla, linçlerinizle, vatana ihanet temalı yazılarınızla ektiklerinizi biçtiniz, oh olsun demeyi aklımıza dahi getirmemeye çalışıyoruz. Biz her zaman sivil siyasetin yanındayız (…)”
Evet, hükümet muhtırayı fayda gereğince sessizce izlemeye devam ederse, korkarız Genç Siviller'den ve benzerlerinden bir gün bu tarz bir sivil mektup alır…
Cesur, hakkaniyetli, demokrat bir hükümet sesi duymak istiyoruz…
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |