ABD, GÖNÜLLÜ ASKER BULMAKTA ZORLANIYOR! 

Son üç yıldır, Amerikan ordusu, sancak altına girmeye istekli adayların sayısındaki düşüşü telafi etmek için farklı yöntemlere başvurmaktadır. Ordu, askere yeni alınanlara verdiği primi arttırıp, eğitim hayatında başarısız olmuş ya da uyum testlerinden vasat sonuçlar almış olan çok sayıda adayı kabul ediyor, hatta yaş ve ağırlık konusundaki koşullarını bile yumuşatıyor. Savunma Bakanlığı silâh altına alınacak potansiyel adayları arttırmak için astım, yüksek tansiyon, dikkat kaybı sendromu taşıyanlar gibi özel bakım gerektiren asker adaylarını da artık kabul etmeye başladı. Bu askerler 2006 yılında yüzde 4'e yükselerek 12.313 sayısına ulaştı. Ancak askerî merciler esas olarak "ahlakî muafiyet içindekiler" olarak anılan, mahkûmiyeti olan adaylardan aldıkları askerleri artırdılar.

Savunma Bakanlığı'nın resmi rakamlarına göre, 2003 yılında 4918 kişi olan, geçmişinde mahkumiyet kararı olan, askerlerin sayısı yüzde 65 artarak 8.129'a yükseldi. En büyük artış ağır suçlardan, yaralama, silahlı soygun, hırsızlık ve araba kazasıyla adam öldürme gibi suçlardan mahkûm olanlarda görüldü. Toplam olarak 2006 yılında ordu 69.395 erkek ve kadını silâh altına aldı. Dava geçmişi olan asker sayısı silâh altına yeni alınan askerlerin ancak yüzde 11,7'si olsa bile, söz konusu olan bu artış kaygı uyandırmaktadır. Ordu savaş zamanı kotalarını doldurmak için çok fazla istisna uygulamamakta mıdır? Kuşkusuz askerler bazı suçlardan hüküm giyen adayları otomatik olarak ayırmaktadır. Özellikle uyuşturucu kaçakçılarının, dosyalarında [en az bir yıl hapis cezası içeren] bir kereden fazla mahkumiyetleri olanların ya da cinsel içerikli suçlardan mahkum olanların durumu budur. Askerî personelden sorumlu müdür yardımcısı Bill Carr ordunun, muafiyet konusunda her adayın dosyasını özenle incelediğini ve mahkum olunan suçun yapısına, suçun işlendiği zamana ve mahkumun rehabilitasyon düzeyine bakarak seçmeci bir şekilde muafiyet kararı verdiğini belirtmektedir. Bill Carr, birçok vakada, adayın genç yaşta bir suç işlediğini ve bir daha da adaletle başının belaya girmediğini belirtiyor. Carr, bildiği kadarıyla, söz konusu kişi bir kez ahlaki muafiyeti elde ettikten sonra ordu içinde hiçbir şekilde özel olarak gözlemlenmediğini ekliyor.

Massachusetts eyaleti demokrat milletvekili Martin T. Meehan şu saptamayı yapıyor: "Durum son derece açık: Ordu güçlerimiz asker toplamada büyük zorluklar çekmektedir ve [boş] kotaları doldurmanın tek yolu kabul koşullarını kolaylaştırmaktır." Kaliforniya Üniversitesi'nde bir araştırma enstitüsünün müdürü olan Aaron Belkin'e göre, orduda ahlakî muafiyetten yararlananların sayısındaki artış, askerî mercilerin onları özel bir şekilde gözlem altında tutmaması ve daha iyi entegre etmeyi hedefleyen özel bir eğitim uygulamaması ölçüsünde önemli bir sorun oluşturmaktadır. Son üç yıl içinde yasal sorun yaşayan 125.000'den fazla kişi orduya katıldı. Belkin'e göre "Bu durumda olan kişilerden birinin, bir vahşet gerçekleştirmesi ya da emre itaatsizlik etmesi ihtimali yüksektir. Aralarından birçoğu iyi askerler olabilirler; ama bazılarının özel bir dikkatle izlenmesi gerekmekteler. Askerî merciler onların özel durumunu hesaba katmalı ve bu sorunlar yokmuş gibi davranmaktansa bu özel durumlarla daha yakından ilgilenmelidir". Franklin Pierce Yargı Merkezi Dekanı ve Başkanı ve eski deniz kuvvetleri savcısı John D. Hutson'a göre, eski zamanlarda istisnai olarak sabıkalılar askere sadece önemli bir nedenden ötürü alınırlardı. Hutson ısrarla şunları dile getiriyor: "Eğer zamanında antisosyal davranışı olmuş biri askere alınırsa ve eline silah verilirse, doğru davranış son derece ihtiyatlı olmaktır. Ordu bunlara çekiç vermiyor, ikinci el araba satmalarını da istemiyor. Ordunun, potansiyel olarak, onlardan talep ettiğinin, insanları öldürmek olduğunun bilincinde olmamız gerekmektedir."

(The New York Times, 22 Şubat 2007)