E-posta :
  Şifre :
    ► Üye olmak istiyorum
    ► Şifremi Unuttum

Acun Ilıcalı… 

Medya patronu da olsa o Acun bey değil, Acun abi. İşin asıl sırrı da bu aslında.

31.08.2015 - 07:14
Acun Ilıcalı…

Neresinden bakarsanız bakın bir başarı öyküsünün yaşayan hali olan Acun Ilıcalı her ünlüden belki biraz daha fazla hem nefret hem sevgi uyandıran bir isim.
Aslında iki duygu da anlaşılabilir.

SEVİLİYOR ÇÜNKÜ…

Gerçekten de Ilıcalı’yı birileri çok seviyor. Çünkü bir medya patronu olsa da hala yolda karşılaşıp “Naber ya?” denebilecek kadar bizden biri. (Bu hali aynı zamanda nefret edilmesini sağlayan özelliklerinden biri ki bunun nedenine birazdan geleceğiz…)
Sadece o kadar mı? Andy Warhol’un o meşhur “Bir gün herkes 15 dakikalığına da olsa meşhur olacak”  sözünü bu topraklarda hayata geçiren, herkesin bir şekilde o beklediği günün çok uzakta olmadığını gösteren bir numaralı isim Ilıcalı.
Sempatik, sıcak, içten tavırlarıyla kibri olmazsa olmaz bir elbise olarak üzerlerine çivileyen ünlülerin karşısında her daim bir kot bir tişört ile arz-ı endam eden, sorunları çözen, sadece yarıştıran bir yapımcı değil yol gösteren bir abi olarak da Acun Ilıcalı hayatımızın artık olmazsa olmazı.

Medya patronu da olsa o Acun bey değil, Acun abi. İşin asıl sırrı da bu aslında.

NEFRET EDİLİYOR ÇÜNKÜ…

Türkiye, yeni Türkiye’ye evrileli beri siyasi kamplaşma öyle bir hal aldı ki sevgi de nefret de kişiselleşmekten çıktı, siyaseten durulan yere, kime yakın kime uzak olunduğuna göre belirmeye başladı. Durduğunuz kamp her nereyse karşı kamptaki kişi/grup yekten değerini buluyor artık. O yüzden AKP ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’la arası hayli sıcak olan Acun Ilıcalı karşısında doğal bir nefret cephesi buluyor.

Bu, geçici. Zaman geçer, kompozisyon ve siyasi hikâye değişir, nefret de yeni bir duyguya yerini bırakır. Ama Acun Ilıcalı’nın asıl açmazı yukarıda da dediğimiz gibi medya patronu olsa da hala yolda karşılaşıp “Naber ya?” denebilecek kadar bizden biri olması. Paradoksal belki ama öyle. Ne ailesinden aldığı bir miras var, ne tepeden inme bir zenginliği. Bir muhabir olarak çıktığı yolda attığı akıl dolu adımlarla medya patronluğuna kadar yükselen ve yükseldiği yerde her geçen gün pozisyonunu sağlamlaştıran Ilıcalı emin olun bu kadar “Bizden biri” olmasa daha az nefret edilirdi. Çünkü Acun Ilıcalı’nın başarı öyküsünü izleyen bir sıradan kendi başarısızlık öyküsü ile yüzleşiyor ve sınıfsal yakınlık direkt sınıf atlayan kendi eşidine nefret halini alıyor. Düşünün: Ferit Şahenk’ten nefret eden kaç insan gördünüz sokakta? Çünkü Ilıcalı için bahsi edilip düz gidilen lüks yaşama dair her şey bilinç altında zaten Şahenk için uygun görülüyor. Onun lüksü zaten eşyanın tabiatına uygun o kişiler için (Sınıfsal eziklik…). Ama Ilıcalı? Onun her lüksü sanki kendi hakkının yenmesi etkisi yaratıyor.

VASATIN HÜKÜMRANLIĞI GÜNAHI CEHENNEME GÖTÜRÜR MÜ?

Tamam… Her egemen yönettiği toplumu daha rahat yönetebilmek için vasata mahkum etmek ister ve vasatın hükümranlığının yaratılmasına onca saat izlenceden sonra geriye hiçbir şey bırakmayan diziler ve yarışmalar en önde yer tutar ve vasatı en iyi yayanlar hep en çok kazanan (ve birilerine kazandıranlar) olur. Bu anlamda bir vasat taşıyıcısı ve yayıcısı olarak eleştirilebilir Acun Ilıcalı. Belki geniş perspektiften bakınca en büyük günahı budur.

ILICALI GERÇEKTE NE YAPIYOR?

Program yaptığı kanalların neredeyse tüm günlerini yarışmalarıyla kapatan Ilıcalı’ya bu yetmedi ve tematik bir kanal kurmak için sektörün her şeyi bilen allamelerinin onca “Olmaz, tutmaz, bu risk alınmaz” demelerine rağmen olsa da olur olmasa da bir kanal olan TV8’i satın alarak şimdi özellikle bir kesim için “Olmaza olmaz” kanal haline getirdi. Acun Ilıcalı’nın sırrı aslında olmuşları yinelemesinden ibaretti ve sıfırdan bir şey üretmiyor, denenmiş ve tutmuş yabancı yayınlarını Türkiyelileştirerek servis ediyordu. Bu yoldan hareketle dünyada örnekleri bulunan ama Türkiye için bir ilk olanı yaptı ve habere dair ne varsa attı TV8’den. Sonra zaten azımsanmayacak bir kitlesi olan yarışmalarını haftanın 7 günü ekrana dayadı ve kavgaya, hıra güre bayılan, yeneni ve yenileni izlemekten sadistçe zevk alan, dedikodu kazanında her ne pişse yemeye hazır insanlara “Buyurun, buradan” yiyin dedi.

Sonuç? TV8’in reytinglerine bakın. 

YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.
Üye girişi yapmadınız. Misafir olarak yorum ekleyebilirsiniz. Üye olmak için tıklayın.
  Yorumcuların dikkatine…

İmlası çok bozuk,
Büyük harfle yazılan,
Habere değil yorumculara yönelik,
Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan,
Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren,
Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen,

yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR.

Bu haber henüz yorumlanmamış...

KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
SOSYAL MEDYADA TAKİP ET
FACEBOOK'TA TURKTIME
TWITTER'DA TURKTIME
 
KATEGORİLER
FOTO GALERİ
VİDEO GALERİ
ETİKETLER
  •KÜNYE
  •İLETİŞİM
  •REKLAM
 
 
  •Güncel
  •Siyaset
  •Dünya
  •Medya
  •Magazin
  •Spor
  •Kültür
  •Sağlık
  •Ekonomi
  •Dünya
  •Spor
  •Kültür
  •Ekonomi
  •Sağlık
  •Medya
  •Siyaset
  •Güncel
  •Aktüel
  •Dünya
  •Spor
  •Kültür
  •Ekonomi
  •Sağlık
  •Medya
  •Siyaset
  •Güncel
  •Aktüel
süper lig
Ak Parti
Kızılyıldız
Chelsea
Joachim Löw
Çankaya Köşkü
mehmet özkan
Maden Ocakları
Faruk Bal