Evet Naylon Ahmet! Ben sana şakam yok demiştim. Sana seninle işim bittiğinde insan içine çıkacak yüzün kalmayacak demiştim. Ama "mahcubiyet duygunun geliştiği" kanaatinde değilim. Seninle biraz dalga geçecek oluyorum Kanaltürk'ün elit kitlesi hemen bana eleştiri yağdırıyor. "Naylon Ahmet'in düzeyine inme" diyorlar. Haklılık payları var tabii ki. Ancak ben seninle çok eğleniyorum. Hele seni araştırdıkça karşıma çıkanlar öyle keyiflendiriyor ki beni.
Her neyse Naylon Ahmet. Bir süredir sana askerliğinle ilgili bir takım sorular sordum, anımsatmalarda bulundum. Sen hiç oralı bile olmadın. Meğerse senin müthiş bir askerlik korkun varmış. Askerlik yapmadığın gündeme gelince betin benzin atarmış. Şimdi seni biraz üzecek bir takım bilgi ve belgeleri saygın okurlarımızla paylaşmak istiyorum. Ne oldu ter boşandı senden galiba. Sakin ol, rahat ol. Hem benim yayınladığım belgelerden sonra belki silah altına alınırsın, şanlı Türk Silahlı Kuvvetleri'mizin üniformasını sırtına geçirir biraz olsun saygınlık kazanırsın. Şu halinde saygınlıktan eser yok çünkü.
Sen Tufan Mengi'yi iyi tanırsın Ahmet. Çünkü İGDAŞ'ın hortumlanmasında baş aktörlerden biriydi. Savcılık İddianamesi ve hesap uzmanlarının raporlarında ağabeyin Abdullah Topel Coşkun, " Tufan Mengi'nin kurduğu suç örgütünün lider kadrosunda" olarak tanımlanıyor. Hani İGDAŞ'ın içinin boşaltılmasında senin de ortak olduğun İroni Ajans da malı götürenler arasındaydı bilirsin. Ben bunun bütün belgelerini yayınlamıştım. Merak eden okurlarımız yeniden bir göz atabilirler daha önce yazdıklarıma. İGDAŞ operasyonunda kardeşin Abdullah Topel Coşkun, Tufan Mengi ile birlikte en önemli sanıklardan biriydi. Hatta kardeşin firar etmişti anımsarsan. Ama kaça kaça Yozgat'a köyünüze kaçmış, samanlığı saklanmış. Bunu da yeni duydum çok güldüm.
Her neyse Tufan Mengi ile senin ve kardeşinin arasındaki sıkı ilişkileri artık herkes biliyor. Bunun belgelerini de yayınladım zaten. Elimde daha bir çok belge var. Şu anda inceliyorum, zamanı gelince onlar da yayınlanacak elbette. Her neyse senin askerlik işine dönelim şimdi.
Tufan Mengi'nin bir hastanesi vardı bilirsin. Atlas Hastanesi'ne gitmişliğin vardır mutlaka. Çünkü ben hastanenin kayıtlarına, Tufan Mengi'nin para aktardığı kişilere bakınca müthiş bir organizasyon şemasıyla karşılaştım. Atlas Hastanesi'nde bir dönem Dr Şerafettin Özer de Başhekimlik yapmış. Dr. Şerafettin Özer'i araştırınca bir de ne göreyim. Kasımpaşa Deniz Hastanesi Başhekimi'nin de adı Şerafettin Özer'miş. Tabip Albay Şerafettin Özer'le Tufan Mengi'nin Atlas Hastanesi'ndeki Şerafettin Özer meğer aynı kişiymiş. Şaşırtıcı değil mi?
Bu kadar değil kuşkusuz tesadüfler. Zirve Özel Sağlık Hizmetleri diye bir şirket kurulmuştu anımsarsın sende. Bu şirketin ortaklık yapısı da ilginç. Aşağıda bu şirketin belgelerini de bulacaksın. Bu şirkette senin o çok sevip saydığın Tufan Mengi ile Tbp Albay Şerafettin Özer yine ortak. Diğer ortaklar ise Zehra Şerbetçi ve Osman Aktaş. Şirketin ilk döneminde Tufan Mengi değil eşi Ümran Mengi ortak olarak görülüyor. Ancak daha sonra Tufan Mengi şoförü Ayhan Çağlı'nın üzerindeki hisseleri devralarak resmen Zirve Sağlık Hizmetleri şirketine ortak oluyor.
Ne ilginç bir tesadüf değil mi? Ahmet Hakan'ın askere gitmemek için "elverişli değildir" raporu aldığı yeri tahmin etmek zor değil. Tabii ki Kasımpaşa Askeri Deniz Hastanesi.
Haa Naylon Ahmet! Bu rapor işleri organize edilip sen askerlik yapmaktan kurtulduktan sonra ne oldu da Tabip Alb Şerafettin Özer'den çok şiddetli bir azar işittin, niye aranız bozuldu?
Şimdi bunları okuyunca eminim çok canın sıkıldı senin. Nişantaşı'daki malum kafeterya kesmez seni. At kendini şöyle Taksim'e doğru. Prive diye bir yer varmış. Oraya takılırsın belki. Biraz stres atarsın.
Evet değerli okurlar. Görüyorsunuz değil mi ilişkiler yumağını. Daha elimde yüzlerce sayfalık belge var. Bu Ahmet Hakan denen adam hala Hürriyet Gazetesi'nde hangi yüzle yazı yazacak bilmiyorum. Veya nasıl o köşeyi kullanmasına izin verilecek. Bekir Ağabey'in, Emin Ağabey'in, Oktay Ağabey'in yazdığı gazeteyi lekelemesine daha ne kadar izin verilecek. Hürriyet'in eski sahibi rahmetli Simavi ne demişti anımsarsınız. " mecbur kalırsan kalemini kır, sakın satma" Ben Hürriyet Gazetesi'nin Cağaloğlu'ndaki eski binasında bundan tam 17 yıl önce çalışırken bu yazı beynime kazınmıştı. Kapıdan her girişte bu yazıyı okuyarak gazetecilik mesaime başlardım. Şimdiye dek hiç unutmadım. Kalemini satanlar utansın.
Aşağıdaki belgeleri inceleyince bakalım Naylon Ahmet ne yanıt verecek. Ben doğruyu söylüyorum, susmam Ahmet Hakan. Seninle işim daha bitmedi.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...