Taha Kıvanç/Yenişafak
Güle Güle
Mehmet Barlas, dün, Muharrem Sarıkaya'nın bir gün önce çıkan Deniz Baykal'la ilgili yazısını okurken kendisini tutamayıp güldüğünü yazıyordu. Cumhurbaşkanlığı konusunda yaptığı açıklamaların 'asker müdahalesi' beklediği biçiminde yorumlanmasından rahatsızmış CHP lideri; "Ben asker konuşmasın diye konuşuyorum. Demokrasiyi, çağdaş hukuku savunup geliyorum. Askerin konuşmasını asıl ben istemem" demiş.
Türkçemizde bu tür açıklamalara 'çevir kazı yanmasın' deniyor galiba...
Hep 'sağ' kesimde bulunmuş 'bilge' bir politikacıyla görüşürken, yabancıların bulunduğu bir ortamda Baykal'ın bir danışmanına, "Yanlış yapıyor genel başkan; Türkiye'de iki partili sistemin oturmasını sağlamak lâzım, bunun için de CHP'nin kendisini geniş kesimlerden oy alabilecek biçimde konuşlandırması şart" dediğini anlattı bana...
Benim de bulunduğum bir ortamda Deniz Baykal'ın kendisine aktarılmıştı benzer görüşler: "Türkiye'de son beş yılda yaşanan rahatlamayı, demokrasinin kanallarının açılmasını, ekonomik dengelerin oluşmasını hep aynı sihirli sözcüğe borçluyuz: İstikrar... Bu da Meclis'ten tek partinin hükümet çıkarabilmesi sayesinde gerçekleşti. Bir beş yıl daha Ak Parti hükümette kalacağa benziyor; artı-eksi yüzde 40 civarında oy alabilecek. İstikrarın devamı iki partili sistemi pekiştirmekten geçiyor; bunun için de CHP oylarının yüzde 25'lere tırmanmasını sağlamanın yolları aranmalı..."
Benim de bulunduğum ortamda CHP genel başkanı Baykal'a bu tahlili yapan kişi de, tıpkı kendisine danışmanıyla mesaj gönderen kıdemli politikacı gibi, 'solcu' olmayan biriydi...
Sonraki gelişmelerden ve Baykal'ın cumhurbaşkanlığı süreciyle ilgili tavrından dehşete kapılmam bu yüzden... Kendisine, "Tabanını genişlet, yüzde 25'leri hedefle" denildiğinde partisinin oyu yüzde 20 sınırına yaklaşmıştı; ağzını açıp 'askere müdahale' anlamı çıkartılan lâflar etmeye başlar başlamaz destek inişe geçti. Dün yayınlanan ANAR anketinde, CHP'nin oyu, yüzde 11.6 gözüküyordu...
Mustafa Sarıgül'ün partileşme kararı almasının ardında da o yanlış tavrın iştah kabartması var...
Bir ay kadar önce, İstanbul'un geleneksel yemekleriyle ünlü bir lokantasında dost-dosta otururken, bütün gözlerin arkamızdaki bir masaya dikildiğini fark etmiştim. Şişli'nin popüler belediye başkanı Mustafa Sarıgül, Onur Kumbaracıbaşı ve Hüsamettin Özkan'la birlikteydi. Sonradan öğrendik; biz gelmeden önce dördüncü biri daha varmış masada: Mesut Yılmaz...
Sağolsun, Mustafa Sarıgül, bizim masaya uğrayarak arayışlarının ilk genel seçimden sonrasıyla ilgili olduğunu anlatmıştı. Onun, "2007 seçimi sonrası için hazırlanıyoruz; ilk tek başına sol iktidar biz olacağız" sözleri kulaklarımda hâlâ çınlıyor...
Baykal'a benim yanımda yapılan tahlilde, "İki partili sistem pekişirse Ak Parti iki dönem iktidar olur, ama sonra sıra size gelir" denmişti. "Mustafa Sarıgül ve arkadaşları da bu çıplak gerçek üzerine oturtmuşlar stratejilerini; ne de olsa akıllı adamlar" diye düşündüğümü hatırlıyorum...
Şakir Süter'in Akşam'daki sütununda dün okudum: Mustafa Sarıgül partileşme çalışmalarını erkene çekmiş, mayıs ayı içerisinde kuruyormuş partisini... Bu amaçla Şişli Belediyesi'nde toplantıya çağırdığı 36 kişi içerisinde halen CHP'de bulunan dört milletvekili (Bülent Tanla, Muharrem Toprak, Hasan Aydın ve İsmail Değerli) ile bazı belediye başkanları da varmış... Akşam yazarı, Onur Kumbaracıbaşı ile Hikmet Çetin'in de yeni oluşuma katılacaklarını yazdıktan sonra şu notu düşüyor: "Orada söylemediği ama bizim bilgimiz dahilinde olan ek not: / - Sarıgül, Mesut Yılmaz'ı da hiç ihmal etmiyor. / Evet... / Mustafa Sarıgül'ün partisi yola çıktı, çıkıyor."
İki ay içerisinde ne değişti de, Mustafa Sarıgül, gelecek seçimden sonrası için planladığı yeni parti oluşturma kararını daha erkene aldı? Ne oldu, neler söylendi, neler yaşandı?
Muharrem Sarıkaya ile "Ben asker konuşmasın diye konuşuyorum. Demokrasiyi, çağdaş hukuku savunup geliyorum. Askerin konuşmasını asıl ben istemem" sözlerini de sarf ettiği sohbeti sürdürürken, CHP lideri Baykal, tam beş kez "Asker konuşmamalı" demeyi ihmal etmemiş... Eskiler, böyle durumlar için, "Ba'de harabül Basra" derlerdi.
Deniz Baykal gibi kıdemli bir politikacının dünyada altüst olan dengelerle birlikte Türkiye'de politika kriterlerinin de değiştiğini fark edememesi hayret bir şey! Size bir şey daha söyleyeyim mi: Dengelerin ve kriterlerin değiştiğini en iyi anlayan kesim, askerler; kurmay değerlendirmesi yaparak yeni durumlara kendini çok iyi uyarlayabiliyor asker...
İşte size kıssadan hisse: İyi politikacı pişmanlık duyulacak bir şey yapmayandır.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...