Bir gerçeğin altını çizelim: Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı olmak istiyordu. Neden olmadı veya olamadı..?
Bu ayrı bir yazı konusu.
Biz bugün Abdullah Gül’ün adaylığının stratejisi üzerinde duracağız.
Başbakan Erdoğan geçen gün şöyle bir cümle sarf etti: “Cumhurbaşkanı seçimini, seçim sonrasında konuşmak lazım. Çünkü aritmetiği bilmiyoruz. Burada Abdullah Gül kardeşimin iradesi çok önemli, hatta belirleyici olacak...”
Hoppala...
Cumhurbaşkanlığı seçiminden bugüne kadar geldiğimiz sıkıntılı süreci milletçe niçin yaşıyoruz? Bu bir şekilde Cumhurbaşkanlığı’na Abdullah Gül’ü çıkarmak değil miydi? Neden şimdi Abdullah Gül’ün tercihine kalmış olsun ki bu makam; açıkçası bazen Başbakan’ı anlamakta güçlük çekiyorum.
Abdullah Gül, cumhurbaşkanı değil başbakan olmak istiyordu.
Bunu da da herkes biliyordu.
Peki aslında ne oldu?
Gelin, şu son bir ayın satır arasına bakalım:
Abdullah Gül’ün “tırpanlanmış yakın çevresi”nin ifadesiyle, “Tayyip bey onu aslanların önüne attı...”
Bu nasıl gerçekleşti? Şöyle...
Abdullah Gül’ün son yıllarda yerleşik sistemi rahatsız edecek tek bir falsolu hareket ve sözünü hatırlıyor musunuz? Hayır, hatırlamıyoruz.
Tepki çeken hep Erdoğan oldu.
O ise, daima “Bürokrasiyle uyumlu, modern görünümlü, çatışmacı bir üsluba sahip olmayan ve hassasiyetleri gözeten” imajını başarıyla taşıdı.
Ne zaman ki Erdoğan, “Köşk için seni aday gösteriyorum” diyerek büyük özveri göstermiş gözükse de, burada başka bir “zorunlu” plan olduğunu Gül de anladı.
Siyaset etme güdüsü Çankaya’ya gömülemeyecek kadar büyüktü.
Ayrıca, bütün siyasi çevreler, AKPARTİ’nin tek başına seçtirdiği bir aday Köşk’e çıkarsa orada uzun süre kalamayacağını konuşuyordu.
Bu genç, parlak ve dinamik bir politikacı için siyaseten ölüm demekti. (Bu süreçte AKP’nin üçüncü ayağı Bülent Arınç da aslında tasfiye edilmiş oldu.)
İnsan şunu düşünmeden edemiyor: Acaba AKPARTİ’de uzayan ayaklar budanmış mı oldu, yani Bülent Arınç ve Abdullah Gül’ün devre dışı bırakılmasıyla parti yeniden tek güçlü lidere mi kaldı?
Bakın burası çok önemli...
Erdoğan E-muhtıra’dan bu yana bir şeyi gördü.
Ya bu deveyi güdecek ya bu diyardan gidecek.
Peki ne karar aldı? Sistemle uzlaşacak.
İşaretleri doğru okuyalım.
Erdoğan tıpkı Arınç’a yaptığı gibi Abdullah Gül’ün de yakın çevresinin neredeyse tamamını listelere almadı. Bambaşka bir liste hazırladı.
Seçim bildirgesinde türban sorununu özellikle geçiştirdi.
Bu sanılanın aksine, bir vitrin düzenlemesi değildi.
Bunlar Erdoğan’ın merkeze yerleşme/kalıcı olma stratejisinin temel payandalarıydı.
Peki, Abdullah Gül’ün durumu ne?
Var gücüyle “Cumhurbaşkanlığı kartı”nı kullanıyor.
Erdoğan’ı sıkıştırdığını sanıyor.
Oysa resim ortada.
Bu da büyük stres yaratıyor onda...
Seçim meydanlarındaki konuşmaların satır aralarına bakar mısınız?
Gül, “Demokrasi bunların işine geldiğinde var!” diyor.
Sizce bunu kime söylüyor?
Serdar Akinan/AKŞAM
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
|
|||||
|
Bunlar da ilginizi çekebilir...