E-posta :
  Şifre :
    ► Üye olmak istiyorum
    ► Şifremi Unuttum

Erdoğan sert çıktı! 

Brookings Enstitüsü'nden düzelenen panelde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Diyarbakır'daki saldırıyı lanetledi ve Belçika'yı sert sözlerle eleştirdi.

1.04.2016 - 00:27
Erdoğan sert çıktı!

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Diyarbakır'daki  terör saldırısına ilişkin, "Bu saldırılar bizim terörle mücadele azmimizi  kesintiye uğratmayacaktır. Terör örgütü köşeye sıkıştıkça bu tür eylemlerle alçak  ve kirli yüzünü de ifşa etmektedir." dedi. 
    Erdoğan, Brookings Enstitüsündeki konuşmasına, Diyarbakır'da güvenlik  güçlerini hedef alan terör saldırının gerçekleştiğini belirterek başladı.
    "Güvenlik güçlerimizi hedef alan terör saldırısını en şiddetli şekilde  lanetlediğimi belirtmek istiyorum. Hain saldırıda maalesef 7 emniyet mensubumuz  şehit oldu, 13 emniyet mensubumuz ve 14 sivil vatandaşımız yaralandı." diyen  Cumhurbaşkanı Erdoğan, şehitlere rahmet, yaralılara acil şifa diledi. Şehitlerin  ailelerine ve millete başsağlığı dileklerini ileten Erdoğan, şunları söyledi:
    "Bu saldırılar bizim terörle mücadele azmimizi kesintiye  uğratmayacaktır. Terör örgütü köşeye sıkıştıkça bu tür eylemlerle alçak ve kirli  yüzünü de ifşa etmektedir. Milletimizin basireti ve desteği yanında güvenlik  güçlerimizin kararlılıklarıyla inşallah terör belasını bu ülkenin önünde bir  engel olmaktan çıkaracağız. Çeşitli kılıflar altında himaye gören terör maalesef  aldığı bu cesaretle ülkemizi, vatandaşlarımızı hedef almayı sürdürüyor. Bizim  buna tahammülümüz kalmamıştır. Bu saldırıların Avrupalı ülkeler başta olmak üzere  tüm dünyanın PKK terör örgütünün ve uzantılarının gerçek yüzlerini görmelerine  vesile olmasını diliyorum."

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Kendi ülkelerine  yönelik terör tehditleri karşısında tüm hak ve özgürlükleri askıya alacak düzeyde  sert önlemlere başvuranların, ülkemizdeki demokratik standartlarla ilgili  söyleyecekleri bir şey olamaz.s" dedi. 
    ABD'nin Washington kentinde temaslarını sürdüren Cumhurbaşkanı  Erdoğan, Brooking Enstitüsünde, "Küresel Sınamalar ve Türkiye'nin 2023 Hedefleri"  temalı bir konuşma yaptı.
    Erdoğan, 100’üncü yılını kutlayan saygın düşünce kuruluşunda  katılımcılarla bir araya gelmekten duyduğu memnuniyeti ifade etti.
    Bugün insanlığın bilimde, teknolojide, tıpta ve daha pek çok alanda  tarihteki en ileri noktasında olduğunu belirten Erdoğan, uzayın derinliklerinden  insan vücudundaki en ince ayrıntılarına kadar geniş bir ilgi alanına sahip  olunduğuna dikkati çekti.
    Dijital devrim ve internetin hayatı giderek daha da kolaylaştırdığını  dile getiren Erdoğan, bu durumun aynı zamanda yeni güçlükler ve başta güvenlik  olmak üzere, yeni ve karmaşık sınamaları da ortaya çıkardığını söyledi. İklim  değişikliği, gelir adaletsizlikleri, yoksulluk, açlık, düzensiz göç ve terörizm  gibi ortak sorunların tüm dünyayı derinden etkilediğini vurgulayan Cumhurbaşkanı  Erdoğan, bunların hepsinin birbiriyle yakından alakalı ve aynı öneme sahip  meseleler olduğunu bildirdi.

    Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
    "Uluslararası toplum olarak yapmamız gereken, küresel sorunlara nasıl  kapsamlı çözümler bulabileceğimizi tartışmaktır. Oysa bugün uluslararası  toplumun, eli kanlı diktatörleri durdurmak bir yana, gözünü kırpmadan masumların  kanını akıtan teröristlere 'terörist' demekte bile zorlandığı bir dönemden  geçiyoruz. Türkiye, dünyadaki en belirgin coğrafi, siyasi, ekonomik ve kültürel  fay hatlarının kesişim noktasında yer alan bir ülkedir. Bugün dünya gündemini  meşgul eden en önemli krizler Türkiye’nin etrafında yaşanıyor. Suriye ile olan  sınırımız 911 kilometre, Irak ile olan sınır 350 kilometredir. Öbür tarafta  kuzeyde Rusya ve şu anda sıkıntı içinde olan Ukrayna. Bütün bunlarla beraber  adeta kuşatılmış bir ülke konumunda. Etrafımızdaki krizler bizim insan odaklı  yaklaşımımızda bir sapmaya neden olmadı ve olmayacaktır. Bilakis, bu yaklaşımın,  uzun vadede bölgemizde ve hatta küresel düzeyde barış ve istikrarın yerleşmesi  için şart olduğuna inanıyoruz. Bu öz güvenimizin gerisinde, kadim tarihi ve  kültürel birikimlerimizle özellikle son 13 yılda her alanda kaydettiğimiz çok  önemli ilerlemeler var."

    Türkiye'nin 2000’li yıllara dış yardım alan bir ülke olarak girdiğini  hatırlatan, bu bilgilerin Brookings Enstitüsünün arşivlerinde de bulunabileceğini  belirten Erdoğan, "Bugün geldiğimiz noktada Türkiye, milli gelirine göre dünyada  en fazla insani kalkınma yardımı yapan ülkedir. Yardımların miktarı bakımından da  dünyada üçüncü sıradayız. Eğer bunu milli gelire oranla söyleyecek olursak  Türkiye dünyada birinci sıradadır." diye konuştu.

    "Asılsız iddiaları üzülerek takip ediyorum"
    Cumhurbaşkanı Erdoğan, imkanlar geliştikçe bunu bölgedeki ve tüm  dünyadaki mağdurlara, mazlumlara el uzatmak için kullandıklarını vurgulayarak, şu  değerlendirmeyi yaptı:
    "Bu sayede bugün, Afrika ve Güneydoğu Asya gibi nispeten uzak  coğrafyalarda dahi, dürüst ve güvenilir bir ortak olarak görülen, ikili  sorunların çözümünde yardımı aranan bir ülke konumundayız. Gelecekte dünyanın  daha güvenli, huzurlu, müreffeh hale gelebilmesinin yolunun, tüm ülkelerin bu  politikalara sahip çıkmasından geçtiğine inanıyorum. Bu açık gerçeğe rağmen,  insan hakları ve demokratik standartlar bakımından Türkiye’ye yönelik asılsız  iddiaları üzülerek takip ediyorum. Bu konuda sadece birkaç hususu gündeme  getirmekte fayda görüyorum. Son 13 yılda, toplumun her kesiminden  vatandaşlarımızın hak ve özgürlüklerinin daha da ileriye taşınması için kapsamlı  reformları hayata geçirdik. 2010'da halkoyuna sunularak kabul edilen Anayasa  değişikliği paketiyle, 26 maddedir bu, bir yandan vatandaşlarımız yeni haklara  kavuşurken, diğer yandan da anayasal hakları koruyacak ilave mekanizmalar  getirdik. Böylece hukuk devleti ilkesini güçlendirmiş olduk. Kamu Denetçiliği  Kurumunu ve Türkiye İnsan Hakları Kurumunu ihdas ettik. Bu iki kurum  faaliyetlerini bağımsız olarak yürütüyor. Aynı dönemde pek çok reform paketini  hayata geçirdik."
    Erdoğan, Türkiye’de ifade ve basın özgürlüğü alanlarının  genişletilmesi için de çeşitli hukuki düzenlemeler yaptıklarını, ayrımcılıkla  mücadele amacıyla yeni açılımlar başlattıklarını anlattı.

    "Hak ve özgürlükler bakımından Türkiye"
    Farklı inanç guruplarına mensup olanların yanı sıra farklı kökenlere  sahip vatandaşların da talep ve beklentilerinin karşılanması için çok sayıda adım  attıklarının altını çizen Erdoğan, şöyle devam etti:
    “2013 yılında bizzat açıkladığım Demokratikleşme Paketi ile bu  alanlarda önemli mesafe kaydettik. Eğer bu süreç demokratikleşmeden uzaklaşma  olarak görülüyorsa, ortada çok ciddi ve bizden kaynaklanmayan bir sorun var  demektir. Kendi ülkelerine yönelik terör tehditleri karşısında tüm hak ve  özgürlükleri askıya alacak düzeyde sert önlemlere başvuranların, ülkemizdeki  demokratik standartlarla ilgili söyleyecekleri bir şey olamaz. Türkiye şu anda  dünyanın en eli kanlı terör örgütlerinin ortak hedefinde bulunan bir ülkedir.  Buna rağmen demokrasiden, özgürlüklerden, hukuk devletinden taviz vermeden  mücadelemizi sürdürüyoruz. Maruz kaldığı birçok yüksek terör tehdidiyle mukayese  edildiğinde, hak ve özgürlükler bakımından Türkiye’den daha ileri standartta bir  ülke yoktur. Bu hakkın ülkemize, milletimize teslim edilmesini özellikle  bekliyoruz.”

    Türk-Amerikan ilişkileri
    Türk-Amerikan ilişkilerini de değerlendiren Erdoğan, “Türk-Amerikan  ortaklığı, etkin kullanıldığında, pek çok önemli meselede pozitif sonuçlar  doğurabilen bir ilişkidir. Kore’den itibaren Bosna Hersek, Afganistan ve Somali  krizlerinde aynı saflarda mücadele verdiğimiz Amerika ile bugün dünya kamuoyunu  meşgul eden önemli meselelerde kapsamlı işbirliği içindeyiz. Bu ilişkinin her  zaman canlı ve dinamik tutulması gerektiğine inanıyoruz. Şüphesiz bazı  meselelerde görüş ayrılıkları olabilir. Bu makuldür, olması da lazım. Ancak  Türk-Amerikan ilişkileri, bu sıkıntıları diyalog yoluyla çözebilecek derinliğe ve  güce sahip olduğunu geçmişte defalarca göstermiştir. Bugün de aynı şekilde  ilişkilerimizi güçlendirebileceğimiz zemine sahip olduğumuzu görüyoruz.” şeklinde  konuştu.
    ABD’deki başkan adayı belirleme sürecine de değinen Cumhurbaşkanı  Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
    “Aday belirleme sürecinde geçilen, böyle bir süreci yaşayan ve  başkanlık seçimlerini yakından ilgiyle takip ettiğimiz Amerika’da, inanıyorum ki  şu önümüzdeki 8 ay gerçekten çok çok hareketli süreç olacaktır. Amerikan halkının  tercihlerini yansıtan yönetimle geçmişte olduğu gibi bundan sonra da ortak  çıkarlarımız bağlamında ilişkilerimizi sürdüreceğiz. Tabii ilişkilerimizin  seyrini belirlemede, özellikle önümüzdeki güncel meseleler karşısındaki  yaklaşımlarımız büyük önem taşıyor. Türkiye olarak şu anda öncelikli  sorunlarımızın başında ülkemizi tehdit eden terör eylemleri ile güney  sınırlarımızda süren insani kriz ve güvenlik sorunları geliyor. Bu krizler  karşısında bugüne kadar samimi ve fedakar bir duruş sergiledik, sergilemeye de  devam ediyoruz.”

    Suriyeli sığınmacılar
    Suriyeli sığınmacıların durumuna da dikkati çeken Erdoğan, ülkelerini  terk etmek zorunda kalan 6 milyon Suriyelinin neredeyse yarısının Türkiye’ye  sığındığını vurguladı.

    Erdoğan,  6 yıl içerisinde 2 milyon 700 bin Suriyelinin Türkiye’ye  sığındığını ifade ederek şöyle konuştu:
    “300 bin Iraklı aynı şekilde ülkemize sığınmıştır ve biz bunların  hiçbirine niçin ülkemize geliyorsunuz deyip kapıları kapatmadık, onları ölümle  baş başa bırakmadık. Kendileri ki bunların 280 bini çadır kentlerde, konteyner  misafir edilmekte diğerleri de değişik vilayetlerimizde misafir edilmektedir.  Dünyanın değişik yerlerinde başta batı olmak üzere biliyorsunuz mülteci krizini  şu anda en önemli krizi olarak görmekte ve kapılarını kapatmaktadır. Hatta  botlarla, denizde botlar delinmek suretiyle ölüme terk edilenler vardır. Bizim  ise Sahil Güvenlik botlarımız 100 bine yakın denizde ölümle baş başa olanları  kurtarmak suretiyle hem insani hem vicdani görevini yerine getirmiştir.
    BM Mülteciler Yüksek Komiserliği verilerine göre, bizim şu ana kadar  oradan aldığımız destek 455 milyon dolardır, faturalı olarak yapmış olduğumuz  harcama 10 milyar doları bulmuştur. Burada STK’ların yaptığı harcamaları, ayni  yardımları söylemiyorum, belediyelerimizin yaptığı yardımları söylemiyorum, eğer   onları da ortaya koyacak olursak en az yüzde 50 daha fazla bu destekler devam  etmektedir. Ülkemizde dünyaya gelen Suriyeli bebek sayısı 150 bini geçti, tek  başına bu rakam bile birçok Avrupa ülkesinin kabul ettiği Suriyeli  sığınmacılardan daha fazladır. Biz bu kardeşlerimizi kabul ederken ne din ne  etnik köken ayrımı yapmadık. Ancak bu insanların sorunlarının nasılsa onları  kabul eden ülke var denilerek görmezden gelinmesini de doğru bulmuyoruz.”

    “Krizlerin sorumlusu, Suriye’deki diktatördür”
    “Yaşanan bir insanlık dramıdır” ifadesini kullanan Erdoğan, şunları  kaydetti:
    “Çözümü için tüm insanlığın ortak çaba gösterilmesi gerekiyor. Avrupa  ülkeleri başta olmak üzere, diğer devletler sorunun daha ziyade düzensiz göç  kısmıyla gözükmektedirler. Bu konuda biz Türkiye olarak elimizden gelen  hassasiyeti gösteriyoruz. Ancak insani krizlere karşı geliştirilen politikaların  sadece güvenlik önlemleri üzerine bina edilmesini doğru bulmuyoruz. İnsanların  hatta kalma saikini ve buna yol açan çaresizliği umutsuzluğu sadece güvenlik  tedbirleriyle ortadan kaldıramazsınız. Çünkü esas sorun Avrupa’ya doğru bir umut  yolculuğuna çıkmaya çalışanlar ve orada hayatını kaybedenler değildir. Bu  krizlerin sorumlusu kendi halkının meşru taleplerini şiddetle bastıran  Suriye’deki diktatördür. 6 yıl içinde Suriye’de öldürülen insan sayısı 500 bini  bulmuştur. Hala bu diktatörle ilgili tespit nedir biliyor musunuz eğer Esed  giderse bunun yerine kim gelecek, bu soruyu soracak kadar, gerçekten ülkelerin  yönetiminden bihaber olanlar var, bu dünyada.”

    “Kıyıya vuran masum bedenler, hepimizin yüreğini parçalıyor”
    “DAİŞ terör örgütü, rejimin adeta kendi elleriyle ortaya çıkardığı ve  büyüttüğü bir örgüttür” diyen Erdoğan, “DAİŞ ile birlikte rejimin ve onu  destekleyen güçlerin Suriye halkına reva gördüğü emsalsiz şiddet ve dehşet  ortadır. Yönetilemeyen bir coğrafyaya dönüşen Suriye’den kaçan insanlar, terörden  uzaklaşmak, kendilerinin ve çocuklarının istikbalini başka yerlerde aramak için  yollara düşmüştür. Akdeniz’de ve Ege’de yaşananlar, derme çatma botlarla çıkılan  ve hazin şekilde biten umut yolculuklar, parçalanan aileler, kıyıya vuran masum  bedenler hepimizin yüreğini parçalıyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "PKK'nın DAİŞ'le  mücadeleye katkı sunduğu propagandası maalesef alıcı bulmaktadır. Böyle bir durum  yoktur. PKK'nın kendi ajandasını uygularken yaşadığı çatışmalar dışında DAİŞ'le  en küçük bir mücadelesi söz konusu değildir, bunlar yalandır. Ezidilerin dramı  PKK tarafından sömürülmektedir." dedi. 

    ABD'nin Washington kentinde temaslarını sürdüren Cumhurbaşkanı  Erdoğan, Brookings Enstitüsünde, "Küresel Sınamalar ve Türkiye'nin 2023  Hedefleri" temalı bir konuşma yaptı.
    DAEŞ'in ve PKK'nın hiçbir insani ve ahlaki sınır tanımadan  gerçekleştirdiği eylemlerde parçalanan masum bedenlerin, tüm dünyanın bedenini  yaralaması gerektiğini belirten Erdoğan, Suriye'deki kaos sürdükçe DAEŞ, PYD, YPG  gibi terör örgütlerinin büyüyüp serpileceğine ve uluslararası toplumun başına  bela olmaya devam edeceğini vurguladı.
    Türkiye'nin, Suriye kaynaklı tehditlerin acısını en yakından ve en  fazla hisseden ülke olduğuna dikkati çeken Erdoğan, "Milli güvenliğimizi  sağlayabilmek için bu ülkeye bir an önce istikrarın, barışın ve huzurun yeniden  gelmesini temin etmek zorundayız." ifadesini kullandı.
    Irak'a baktıklarında da çok iç açıcı bir durum göremediklerinin altını  çizen Erdoğan, "Bulunduğumuz bölgede istikrarın tesisi ve DAİŞ'le mücadelenin  başarıya ulaşması, Irak'taki gelişmelerden bağımsız düşünülemez. Ortadoğu'nun  küçük bir modeli olan Irak, bölgenin istikrar ve güvenliği açısından bir denge  vazifesi görmektedir. Maalesef Irak topraklarının üçte biri yaklaşık iki senedir  DAİŞ terör örgütünün işgali altındadır. PKK terör örgütü de on yıllardır Irak  topraklarının kuzeyinde serbestçe faaliyet göstermektedir. Son dönemde PKK  unsurları bu noktada değişik isimler altındaki uzantılarının Irak Suriye  sınırındaki Sincar şehrinin bir kısmına yerleşmeye başlamıştır, bunu gördük."  diye konuştu.

    "Ezidilerin dramı PKK tarafından sömürülmektedir"
    Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:
    "PKK'nın DAİŞ'le mücadeleye katkı sunduğu propagandası maalesef alıcı  bulmaktadır. Böyle bir durum yoktur. PKK'nın kendi ajandasını uygularken yaşadığı  çatışmalar dışında DAİŞ'le en küçük bir mücadelesi söz konusu değildir, bunlar  yalandır. Ezidilerin dramı PKK tarafından sömürülmektedir. Irak yönetiminin  mezhep fanatizmine teslim olması, bölgedeki diğer unsurları adeta terör  örgütlerinin kucağına itmektedir. Irak'ta DAİŞ'e karşı mücadelede tüm kesimlerin  birlik ve beraberlik içinde hareket etmesinin sağlanabilmesi şarttır. Bu hususta  Iraklı dostlarımızı cesaretlendirmeye çalışıyoruz."
    Doğu Avrupa bölgesinin Avrasya'da barış, istikrar ve güvenlik  bakımından hayati bir önem taşıdığını dile getiren Erdoğan, bu bölgenin  çalkantılı bir dönemden geçtiğine dikkati çekti. Bölgede yaşanan ihtilafların  uluslararası hukuka ve hakkaniyete uygun bir şekilde çözüme kavuşturulmasının son  derece önemli olduğunu belirten Erdoğan, "Bu çerçevede Ukrayna'daki krizin Minsk  Mutabakatları ve Ukrayna'nın toprak bütünlüğü temelinde Kırım-Tatar halkının  emniyet ve huzurunu da güvence altına alacak şekilde çözülmesini temenni  ediyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

    Rusya ile ilişkiler
    Rusya ile ilişkilerinde 24 Kasım 2015'de yaşanan uçak hadisesinden  sonra sıkıntılı bir dönem yaşandığını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları  söyledi:
    "Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra bu ülkeyle ilişkilerimizi  itinayla geliştirmiştik. Ancak ilişkilerimiz Rus yönetiminin son yıllarda  izlediği politikalar yüzünden zaten yıpranmaya başlamıştı. Uçak hadisesinin  ardından Moskova tarafından uygulamaya konan sert ve tepkisel uygulamalar  ilişkilerimizi iyice sarsmış durumda. Biz bu hadisenin arkasından Rus tarafının  anlam vermekte zorlandığımız aşırı tepkilerine rağmen itidali elden bırakmadık.  Türkiye ve Rusya aynı coğrafyada yüzyıllardır birbirleriyle etkileşim içinde  olmuş önemli ülkelerdir. Bölgede yaşanan sorunlar ülkelerimiz arasında  işbirliğini zorunlu kılıyor. Rus muhattaplarımızın bu gerçeği görmelerini,  ilişkilerimizi bu bağlamda değerlendirmelerini bekliyoruz."

    "Kıbrıs'ta adil ve kalıcı bir çözüme ulaşılması yönündeki  kararlılığımız sürüyor"
    Bir diğer önemli alanın Kıbrıs meselesi olduğunu dile getiren Erdoğan,  "Anavatan ve garantör ülke olarak Kıbrıs'ta adil ve kalıcı bir çözüme ulaşılması  yönündeki kararlılığımız sürüyor. Önceliğimiz, Kıbrıs meselesinin Kıbrıs Türk  tarafının siyasi eşitliğini ve meşru haklarını teminat altına alacak şekilde, bu  yıl içinde kapsamlı bir şekilde çözüme kavuşturulmasıdır. Mayıs ayında  müzakerelerin yeniden başlayacak olmasıyla ortaya çıkan olumlu havanın sürmesini  ve yakalanan fırsatın da değerlendirilmesini arzu ediyoruz." ifadelerini  kullandı.
    Kıbrıs Türk tarafının, çözüm yönündeki iradesini müteaddit defalar  ortaya koyduğunu vurgulayan Erdoğan, Kıbrıs Rum tarafınca da buna samimi bir  şekilde karşılık verilmesi halinde Ada'da çözüme ulaşmanın mümkün olacağına  işaret etti.
    Ada'da çözüm sağlandığında enerji projelerinin gerçekleşmesi dahil  bölgesel ölçekte şimdiye kadar değerlendirilememiş pek çok imkanın harekete  geçirilebileceğine dikkati çeken Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
    "Geçtiğimiz yılın ekim ayında açılışını yaptığımız Kuzey Kıbrıs Türk  Cumhuriyeti Su Temin Projesi taraflar arasında iş birliğinin tesisine yönelik  olarak Türkiye'nin samimi yaklaşımını ifade ediyor. Ada'nın tamamının su  ihtiyacının karşılanabileceği bu projeden adil ve kalıcı çözümün ardından her iki  halkın da yararlanabilmesini diliyoruz. Hatta ben bu su projesine 'Barış Suyu'  adını koydum. Bu adı koymamın sebebi de şuydu; 'Güney hala tankerlerle gelen  suyla ihtiyacını giderebiliyor eğer arzu ederlerse Kuzey Kıbrıs Türk  Cumhuriyeti'nden kendilerine su verilebilir' diye bunu açıklamıştım ve biz yine  aynı noktadayız. Uluslararası toplumdan beklentimiz kapsamlı çözüm  müzakerelerinin bir an önce sonuç vermesine yönelik bu çabaları samimi bir  şekilde desteklemeleridir."

    "Sadece İsrailli turistlere yönelik bir eylem değildir"
    Bölgedeki bir diğer önemli meselenin de İsrail-Filistin ihtilafı  olduğunu kaydeden Erdoğan, "İsrail'in işgali ve saldırıları altında yaşam  mücadelesi veren Filistinli kardeşlerimizin çektiği acılara hiç bir zaman  kayıtsız kalmadık. Bugün de aynı hassasiyetle onların yanındayız. Ortadoğu'da  kalıcı barışın sağlanabilmesi için Filistin topraklarında 49 yıldır süren işgalin  sona erdirilmesi, başkenti Doğu Kudüs olan egemen ve bağımsız bir Filistin  devletinin kurulması şarttır." dedi.
    Mavi Marmara gemisine düzenlenen saldırıdan sonra Türkiye-İsrail  ilişkilerinin normalleşmesi için İsrail'den beklentilerini ifade ettiğini  anımsatan Erdoğan, "Başbakan Netanyahu'nun 2013 yılında telefon ederek özür  dilemesinin ardından sürece ilişkin görüşmeler başlatılmıştır. Burada gerçekten  Sayın Obama'nın özel bir girişimi olmuş ve İsrail ziyaretinden dönüşte de  kendileri telefonla aramak suretiyle havaalanından kendileriyle görüşmüş ve bu  özür beyanını dinlemiştik ve bununla süreç başladı. Ardından tazminat konusuyla  ilgili süreç devam etti ve bu tazminat konusunda da ben herhangi bir sıkıntı  olacağına ihtimal vermiyorum." değerlendirmesini yaptı.
    Cumhurbaşkanı Erdoğan, 19 Mart'ta İstanbul'da gerçekleşen bombalı  saldırıda, üç İsrailli turistin hayatını kaybetmesinden dolayı duyduğu üzüntüyü  İsrailli muhattaplarına ilettiğini, tüm kurumların yaralılara yardım için  seferber edildiğine dikkati çekti. Erdoğan, "Ama şunu çok açık samimim  söylüyorum, DAİŞ'in bir defa İstanbul'daki bu eylemi sadece İsrailli turistlere  yönelik bir eylem değildir. Aynı şekilde ülkemizin çok daha farklı yerlerinde  DAİŞ bu eylemlerini sürdürmektedir ve DAİŞ'in bütün örgüt elemanlarına karşı da  yoğun bir mücadeleyi bizler güvenlik güçlerimizle sürdürüyoruz." diye konuştu.
    İsrail tarafının da sergilenen bu işbirliği için Türkiye'ye  teşekkürlerini ilettiğini bildiren Erdoğan, şunları kaydetti:
    "Sayın Cumhurbaşkanı ile telefon görüşmemizi de yaptık ve  değerlendirmeyi çok açık net işbirliği merkezli olarak ortaya koyduk. Önümüzdeki  dönemde İsrail ile ilişkilerimizin aramızda tüm sorun alanlarında olumlu  ilerlemelerin sağlanmasını temin edecek şekilde gelişmesini bekliyoruz. Bu  noktada ambargonun kaldırılması önemli bir şu anda başlık. Nedir bu? Filistin,  biliyorsunuz enerji noktasında ciddi bir sıkıntı yaşıyor. Yaklaşık günde 4 saat  enerji imkanı var ve Aşdod Limanı'ndan oraya gelecek bir enerji gemisiyle  Gazze'ye oradan elektrik enerjisi verilebilmesi ve burada halkın enerji imkanını  bir defa sağlayabilmesi temennimizdir, bunu kendilerine ilettik."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Güçlü bir  işadamımızı öldüren bir terörist şu anda Brüksel'de elini, kolunu sallaya sallaya  dolaşıyor. 10 yıl oldu biz kendisini istedik ve bu isim hala bize teslim  edilmedi, teslim edilmiyor. Bunu kendileriyle bir araya geldiğimizde  söylediğimizde aldığımız cevap şu 'Biz özgürlüklerden yanayız', bu nasıl  özgürlük? Teröriste özgürlük olur mu? Peki o öldürülen insanın hakkını kim  alacak, kim savunacak? Nasıl bir özgürlük bu? Ve bunu düşünce özgürlüğü olarak  bize tanımlıyorlar" dedi. 

    Washington'da temaslarını sürdüren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Brooking  Enstitüsünde, "Küresel Sınamalar ve Türkiye'nin 2023 Hedefleri" temalı bir  konuşma yaptı.
    İsrail'in, Filistin ve Gazze'de ciddi su sıkıntısı olduğunu bildiğini  ve bu sıkıntıyı gidermek amacıyla hem denizden su temini yoluyla adım atılması  hem de sondaj yoluyla su teminini sağlayabilmek için girişimleri olduğunu  söyleyen Erdoğan, konuyla ilgili tekliflerinin İsrail tarafına iletildiğini  bildirdi.
    Okul ve hastane gibi konulardaki ihtiyaçların giderilmesi ve Türkiye  üzerinden ayni yardımların Filistin ve Gazze'ye ulaştırılması konularıyla ilgili  görüşmelerin de devam ettiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Temenni ederim ki  nisan ayı ortasında tarafların yapacağı görüşmelerle buradan olumlu bir neticeyi  sağlayabiliriz" dedi.
    Ekonomik istikrarsızlıklar, gelir dengesizlikleri, yoksulluk, çevre  sorunları, genç işsizliği, salgın hastalıklar, sosyal dışlanma gibi konuların  başlıca sorunları işaret ettiğine vurgu yapan Erdoğan, bu sorunların her birinin  yıkıcı sorunlar ve sonuçlar doğurduğunu ayrıca yeni tehditlerin de tetikleyicisi  olabildiğini söyledi.

    "Kaotik ortamda terör musibeti de küreselleşiyor"
    Terör, düzensiz göç, ırkçılık ve yabancı düşmanlığının bu tehlikelerin  en başta gelenleri olduğuna dikkati çeken Erdoğan, hiçbir ülkenin bu sorunlar  karşısında "bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın" anlayışıyla hareket  edemeyeceğini ifade etti.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:
    "Bugün dünyanın neresinde olursak olalım bu sorunların ortaya  çıkardığı tehdide hepimiz maruz kalıyoruz. Bu sınamalara karşı bölgesel ve  uluslararası kuruluşların çalışmalarına katkıda bulunmak, çözüm yolları aramak  her ülkenin ahlaki ve vicdani sorumluluğudur. Bu kaotik ortamda terör musibeti de  küreselleşiyor. Terör saldırılarının hedefi olmayan ülke neredeyse kalmadı.  Terörizmle mücadelede ancak uluslararası düzeyde müşterek ve samimi çabalarla  başarılı olunabilir. Bunun için başta Birleşmiş Milletler müktesebatı olmak üzere  bugüne kadar geliştirilmiş olan hukuki çerçeve kuşkusuz önemlidir ancak terör  değişen şartlara kendisini uyarlamayı gayet iyi biliyor. İnsanoğlunun temel  korkularını, endişelerini, mağduriyetini veya mağduriyet duygularını, inançlarını  sömürerek kendine zemin oluşturmayı başaran terörizmin hiçbir insani ve ahlaki  değeri bulunmuyor."

    "PKK bizim için neyse PYD de odur, YPG de odur"
    Bu hastalıklı zihniyetin kökünün kurutulabilmesi için daha fazla çaba  gösterilmesi gerektiğinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle  sürdürdü:
    "Öncelikle temel prensiplerde anlaşmalıyız. Bu ilkeler temelinde  mutabık kalabileceğimiz işbirliği söylemimizi kuvveden fiile taşımalıyız.  Bunların başında ayrım gözetmeksizin tüm terör örgütlerine karşı aynı  kararlılıkla mücadele edilmesi ilkesine kesinlikle sadık kalınması gerekiyor.  Örneğin, şu anda DAİŞ bir terör örgütü, özellikle Suriye'de ve Irak'ta etkin.  DAİŞ'e karşı YPG'nin mücadele ettiği, dolayısıyla 'YPG iyi teröristtir' böyle bir  yaklaşımı kabul etmemiz mümkün değil. 'PYD, DAİŞ'e karşı savaşıyor, dolayısıyla  iyi teröristtir' böyle bir anlayışı kabul etmemiz mümkün değil. Bu örgütlerin her  ikisi de Türkiye için PKK terör örgütünün yandaşlarıdır, PKK bizim için neyse PYD  de odur, YPG de odur. Eğer bu anlayışla yaklaşırsak o zaman ben şu tespiti  yaparım, derim ki 'El Nusra bir terör örgütü değil mi? Terör örgütü El Nusra da  şu anda DAİŞ'e karşı ve DAİŞ'e karşı savaşıyor. O zaman El Nusra da demek ki iyi  bir örgüt'. Böyle mi bakacağız olaylara? Böyle bakamayız, öyleyse biz el ele  vereceğiz, koalisyon güçleri olarak bu terör örgütüyle gerekli mücadeleyi hep  birlikte yapacağız. Onun için biz DAİŞ'e de PKK'ya da PYD'ye de Boko Haram'a da  Eşşebab'a da aynı anlayışla, aynı samimiyetle karşı çıkıyoruz."

    Türkiye'nin, yakın coğrafyasında bulunan ve Türkiye'yi de hedef alan  DAEŞ'le mücadelenin en ön safında yer aldığını dile getiren Erdoğan, başta ABD  olmak üzere müttefiklerle dayanışma ve güçlü işbirliği içinde hareket ettiklerini  söyledi.
    "Yabancı terörist savaşçıların çatışma bölgesine geçişinin  engellenmesi noktasında hiçbir ülkenin göstermediği çabayı biz gösteriyoruz"  ifadesini kullanan Erdoğan, "Bununla birlikte bazı terör örgütlerine karşı  tedbirler alırken diğerlerine karşı hareketsiz kalmak, hatta desteklemek  uluslararası toplumun ortak vicdanına uygun bir tabloyu yansıtmıyor. PKK veya PYD  için Avrupa'da para toplama kampanyaları ve propaganda toplantılarının  düzenlendiğini, bu örgütlere silah ve mühimmat gönderildiğini gayet iyi  biliyoruz. Böyle bir ortamda terörle mücadele konusundaki dayanışma mesajlarının  herhangi bir anlamı kalmıyor." değerlendirmesinde bulundu.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, 17 Şubat ve 13 Mart'ta Ankara'da meydana gelen  saldırıların YPG kamplarında eğitim gören PKK'lılar tarafından, 19 Mart'ta  İstanbul'da meydana gelen patlamanın da DAİŞ mensubu bir canlı bomba tarafından  PKK ve YPG'lilerin desteği ile yapıldığını dile getirerek, şöyle devam etti:
    "Bu eylemler ile Paris'te, Brüksel'de veya Lahor'da yapılan saldırılar  arasında bir fark yoktur. İşte aynı şekilde biz, biliyorsunuz, Gaziantep'te  yakaladığımız teröristi Belçika'ya bildirdik, Belçika'ya bildirmemize rağmen  Belçika serbest bıraktı. Serbest bıraktıktan sonra havalimanındaki işte o acı  tabloyu, o felaketi yaşadık. Ama aynı şekilde bizde güçlü bir işadamımızı öldüren  bir terörist şu anda Brüksel'de elini, kolunu sallaya sallaya dolaşıyor. 10 yıl  oldu biz kendisini istedik ve bu isim hala bize teslim edilmedi, teslim  edilmiyor. Bunu kendileriyle bir araya geldiğimizde söylediğimizde aldığımız  cevap şu 'Biz özgürlüklerden yanayız', bu nasıl özgürlük? Teröriste özgürlük olur  mu? Peki o öldürülen insanın hakkını kim alacak, kim savunacak? Nasıl bir  özgürlük bu? Ve bunu düşünce özgürlüğü olarak bize tanımlıyorlar. Çalıştığınız  bir kurumda oradaki size işveren durumunda olan insanı öldürüyorsunuz. Bu  anlayışın, dünyada tüm ülkeler olarak hep birlikte bir defa karşısına dikilmemiz  şart ve bu örgütler hiçbir insani, ahlaki değer tanımadıklarını kullandıkları  alçakça yöntemler açısından birbirlerinden hiçbir farkları olmadığını ortaya  koymuşlardır. Biz sadece biraz samimiyet, biraz ilkeli duruş istiyoruz o kadar."

   "Hiçbir semavi dinin terörle bağdaştırılmasını kabul  edemeyiz"Erdoğan, terörün, dini, ırkı, vatanı olmadığını belirterek,  "Maalesef İslam dinini terörizmle ilişkilendirmek gibi bir eğilimle karşı  karşıyayız. Antisemitizme karşı olduğumu başbakanlığımın ilk yılında açıklamış  bir liderim. Aynı şeyi Batı'dan bekliyorum. Onların da İslamofobiyi aynı şekilde  insan suçu olarak açıklamaları gerekir. Bu dinin bir mensubu, bir Müslüman olarak  bütün bu iddiaları reddediyoruz. Esasen hiçbir semavi dinin terörle  bağdaştırılmasını kabul edemeyiz. Terör gibi dünyanın her yerinde insanları hedef  alan bir vahşetin hangi dinde yeri olabilir? Lunapark'ta oyun oynayan, annesinin  elinden tutup pazara giden çocukları öldüren bir anlayışın hangi dinde yeri  olabilir?" dedi. Hayat hakkının kutsal olduğunun altını çizen Erdoğan,  şunları kaydetti:"Terörü, belirli bir dine mensup kişilerle veya belirli  etnik grubun üyeleriyle bağdaştırma yaklaşımı, yabancı düşmanlığı ve ırkçılık  gibi insanlık gibi insanlık tarihinin yüz karası akımların güçlenmesine zemin  hazırlıyor. İnsanlığın müşterek geleceği için, ülkelerin ortak çıkarlar ve fayda  için daha yakın işbirliği göstermelerine ihtiyaç vardır. Tekrar güçlenmeye  başladığını gördüğümüz yabancı düşmanlığı ve ırkçılık, bunun önündeki en büyük  engeli teşkil ediyor.Başbakan olduğum dönemde 2005 yılında İspanyol  mevkidaşım Sayın Zapatero ile birlikte Medeniyetler İttifakı girişimini  başlatmıştık. Bugün BM çatışı altında faaliyet gösteren Medeniyetler İttifakı  Dostları Grubu 118 üye ve bunun yanında 26 uluslararası örgütü bir araya getiren  geniş bir yapı haline dönüşmüştür. Terörle mücadelede en önemli hususlardan biri  de terörü bitirmek kadar terörü besleyen şartları da ortadan kaldırma gereğidir.  Yani, sivrisinek avlamakla bir yere varamazsınız, sivrisineği üreten o bataklığı  kurutmak şarttır. O bakımdan, bilhassa küresel boyutta ekonomik dengesizliklerin  düzeltilmesi önem taşıyor. Güçlü, sürdürülebilir ve dengesel, küresel büyümenin  tüm ülkeleri kapsayacak şekilde sağlanması şarttır."-"Cumhuriyetimizin  100. yılı için belirlediğimiz hedeflere ulaşmakta kararlıyız"Erdoğan,  bunun aynı zamanda ahlaki bir yükümlülük olduğunu düşündüğünü vurgulayarak, "Bu  dönemde, küresel boyutta ticaretin de yeniden şekillendiğine şahit oluyoruz.  Amerika ile Avrupa Birliği arasında Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı  Anlaşması müzakere ediliyor. Süreci yakından takip ediyoruz" dedi.Avrupa  Birliği ile mevcut Gümrük Birliği kapsamında, birliğin ortak ticaret  politikalarıyla uyum sağlanması gerektiğini dile getiren Erdoğan, "Birliğin  üçüncü ülkelerle akdettiği serbest ticaret anlaşmalarından doğrudan  etkileniyoruz. Özellikle, Transatlantik ve Yatırım Ortaklığı Anlaşması'nın  yürürlüğe girmesi, Türkiye'nin dış ticareti üzerinde olumsuz etkiye yol  açacaktır. Bunların önüne geçilebilmesi için anlaşmanın müzakerelerine veya  anlaşmaya müdahil olmak istiyoruz. Bu hususta, Avrupa Birliği ve üye ülkelerin  olduğu kadar Amerika'nın da desteğini bekliyoruz" diye konuştu.Türkiye  son 13 yılda çok büyük ilerlemeler kaydettiğini dile getiren Erdoğan, şöyle devam  etti:"Böylece müttefiklerine güven veren, hem de küresel sorunların  çözümüne katkı sağlayabilen bir ülke durumuna geldik. Biz, bunu yeterli  görmüyoruz. 2023 yılının Türkiye Cumhuriyeti, 100. kuruluş yılını kutlayacaktır.  Bu anlamlı yıl dönümü için ekonomiden kültüre, dış politikadan çevreye kadar bir  çok alanda kendimize önemli hedefler belirledik. Bu hedeflerin bir kısmı, ülke  içindeki toplumsal, ekonomik ve siyasi standartların yukarı çekilmesine  yöneliktir. Biz, bu hedeflere ulaşarak vatandaşlarımıza daha iyi hizmetler  sunmanın yanında bölgemize ve tüm insanlığa katkı sağlamak istiyoruz. Amerikalı  dostlarımızın desteği ve katkısıyla Cumhuriyetimizin 100. yılı için  belirlediğimiz hedeflere ulaşmakta kararlıyız."
 
Milliyet

ETİKETLER:
Dünya , Erdoğan , Cumhurbaşkanı , Belçika ,
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.
Üye girişi yapmadınız. Misafir olarak yorum ekleyebilirsiniz. Üye olmak için tıklayın.
  Yorumcuların dikkatine…

İmlası çok bozuk,
Büyük harfle yazılan,
Habere değil yorumculara yönelik,
Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan,
Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren,
Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen,

yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR.

Bu haber henüz yorumlanmamış...

KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
Havalimanında korkutan bomba paniği!
İsveç'in Göteborg'daki Landvetter Havalimanı iç hatlar terminali bomba ...
PKK'nın kaçırdığı AKP'li nasıl kurtuldu?
Diyarbakır’ın Lice ilçesinde kaçırılan İlçe Başkanı Salih Zeki Çetinkaya, ...
'Paris' zanlısı Fransa’ya iade edilecek!
Belçika Federal Savcılığı, Paris’teki terör saldırılarının zanlısı Abdusselam’ın ...
 
Vladimir Putin talimatı verdi!
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, ülkede yasa dışı göç denetiminin sıkılaştırılmasını istedi.
Facebook’ta ırkçı şiddet mesajına ceza!
Hollanda’da sosyal paylaşım sitesi Facebook’ta Müslümanlara yönelik ırkçı ...
Somali'de kıtlık tehdidi büyüyor!
Ülkedeki gıda yetersizliği kritik seviyeye ulaştı.
 
'Sovyetler Birliği' heykelleri kaldırılacak!
Polonya, Sovyetler Birliği döneminden kalan 500’den fazla heykeli sökme kararı aldı.
İsveç'te havalimanı boşaltıldı!
İsveç'in Göteborg kentindeki Landvetter Havalimanı, şüpheli paket nedeniyle boşaltıldı.
Esed rejimi yardımları engelliyor!
BM Suriye Özel Temsilcisi Mistura'nın Danışmanı Egeland, Suriye'de rejimin ...
 
SOSYAL MEDYADA TAKİP ET
FACEBOOK'TA TURKTIME
TWITTER'DA TURKTIME
 
KATEGORİLER
FOTO GALERİ
VİDEO GALERİ
ETİKETLER
  •KÜNYE
  •İLETİŞİM
  •REKLAM
 
 
  •Güncel
  •Siyaset
  •Dünya
  •Medya
  •Magazin
  •Spor
  •Kültür
  •Sağlık
  •Ekonomi
  •Dünya
  •Spor
  •Kültür
  •Ekonomi
  •Sağlık
  •Medya
  •Siyaset
  •Güncel
  •Dünya
  •Spor
  •Kültür
  •Ekonomi
  •Sağlık
  •Medya
  •Siyaset
  •Güncel
  •Aktüel
İsrail
Gurbangulı Berdimuhamedov
AB
Chelsea
Kızılyıldız
premier lig
İstihdam
Milwaukee Bucks
Haliç