Doğru… Uzun yıllar askeri vesayet sivil siyaset üzerinde Demokles’in Kılcı gibi sallanıp durdu. Birçok sivil bu vesayetten sayısız gadre uğradı. Demokrasimiz bu yüzdendir ki hep eksik, bir tarafı yalpalayan, güdük bir demokrasi oldu. Askerler de silahlarının gücüyle edindikleri bu gücü yerli yersiz olabildiğine kullandı ve bu imtiyazı kaybetmemek için çok direndi.
Ama bu durum hikâyenin sadece bir tarafı.
Diğer tarafta yıllara sari bu vesayetin bilediği sessiz yığınlık vardı. Ve bu sessiz yığınlığın birikiminin etkin kullanımı siyasiler için fazladan oy demekti. Ki zaten siyaset oy için yapılırdı.
İşte AKP bu toplumsal hikayeyi çok iyi okudu, asker konuştukça, sivil siyasete müdahale ettikçe etkin bir propagandayla bu tavrı kendi hanesine oy olarak yazdırmayı başardı. Hizmetleri, teşkilat çalışmaları vb. unsurlardan daha fazla oy getirdiğini gördü askere karşı duruyor olmanın.
İşte seçime beş kala AKP yine o sonucu denenmiş o yolu tuttu, oyununu asker üzerine kurmaya başladı. Gün geçmiyor ki genel başkan yardımcıları ya da bir AKP’li askere çakmasın. En son Mustafa Elitaş hiç konu yokken 27 Nisan Muhtırası’nı anımsattı ve höt diyenlere nasıl ders verdiklerini anlattı.
Sadece bu kadar mı? Askerler Balyoz kapsamında ifadeye çağrıldı, Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir muvazzaf orgeneral tutuklandı. Tam da seçim öncesinde.
Tüm bunlar öyle üst üste gelen tesadüfler değil tabii. Hesap açık: Yine gecenin bir yarısı Genelkurmay Karargahı’nın ışıkları yanar da bir bildiri, bir muhtıra, meydanlarda kullanılabilecek bir malzeme çıkar mı askerden?
Ama asker bu oyuna gelmeyip mesajını son derece diplomatik bir şekilde gerekli yere iletti ve AKP’nin en büyük kozunu boşa çıkardı. Siyasi yarışın dışında kaldı.
İşte tam da bu yüzden Genelkurmay kazandı.