Gülme meselesini, insan yüzü meselesinden ayırmak mümkün değildir. Eğer insan, gülen hayvansa, bu, yüzü olan bir hayvan oluşuyla ilintilidir. Gülerken gürültülü ve buruşuk bir hale giren çehre, yavaş yavaş düzelip, sakin, sessiz bir gülümseyiş biçimine kavuşur; bu gülümseyiş, bir dizi toplumsal duygunun belirtisi olarak tahayyül edilir.
Bu çalışma, görgü kuralı kitaplarının, felsefi tezlerle, edebi metinlerle ve görsel kültürle diyalog içinde hareket ederek, gülümseyen çehrenin normatif estetiğinin üretilme sürecinin izini sürüyor. Edepsizlik sayılan abartılı, tutkulu, denetimsiz gülmenin baskıcı ciddiyet karşısındaki isyankâr durumunu inceliyor. Kitabın ana savlarından biri, gülümseme ile gülmenin bir süreklilik arz etmediğidir. Gülemediğimizde çoğunlukla gülümseriz; gülümseme, nadiren hakiki bir gülmeye dönüşür.
SINIRLI VE KIRILGAN BİR ARŞİV
Parvulescu'nun bu çalışması, gülmenin sınırlı ve kırılgan bir arşivini gün yüzüne çıkarıyor. Bizi bu arşivde zaman geçirmeye davet ediyor. Her ne kadar bu çalışma, “gülmenin uygarlaşmasını”, önermelerinden biri olarak kabul etse de, öncelikle yirminci yüzyılın kahkahacılarıyla ve gülme dostlarıyla ilgileniyor. Bu amaçla, yirminci yüzyıl Batı dünyasını ve bunun siyasi, bilimsel, felsefi, estetik serüvenlerini gözden geçirmeye çalışan yeni bir uğraşa katılıyor. Sorduğu temel soru şudur: Yirminci yüzyıl nasıl gülmüştür?
Prof. Anca Parvulescu, St. Louis'deki Washington Universitesi'nde, Karşılaştırmalı Edebiyatta Lisansüstü Çalışmalar Direktörü… Yazar, modernizm ve modernite, yirminci yüzyıl edebiyatı ve eleştirel kuram, anlatı ve roman, toplumsal cinsiyet ve feminizm konuları üzerinde çalışıyor.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...