Anayasa Mahkemesinin gerekçeli kararı henüz yayınlanmadı. Kararın dayanakları konusunda basına yansıyan şu sorulara bir bakalım; 1-“Bir partinin Anayasa’yı tek başına değiştirecek çoğunluğu bulması durumunda nasıl bir tablo oluşacağı?”, 2-“Bu partinin Anayasa’yı, değiştirilemez ilkeleri de dahil değiştirmesi halinde, Anayasal denetim yoluyla engellenip, engellenemeyeceği?”, 3-“Tek başına Anayasa’yı deştirecek çoğunluğa sahip olan parti, ‘seçimler 30 yılda bir yapılacak’ derse ne olacak?” ve bu tasavvurlar(vehim ya da paranoya)dan hareketle, Anayasa Mahkemesi’ne tanınan “yargısal denetim” yetkisinin, Anayasa’nın korunması amacıyla verildiği gündeme getirilerek Anayasa’nın kendilerine verdiği yetkinin “şekil denetimi”nden çıkarılarak aşılması, daha açık ifadesiyle ÇİĞNENMESİ kabul ediliyor ve bu yorumdan hareketle Anayasa, Anayasa, Mahkemesi Yargıçlarınca katlediliyor. Somutlaştıramadıkları tasavvur(vehim/paranoya) eseri düşmana karşı Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yetkileri vesayet altına alınmış, bu yetki gaspıyla Meclisin işlevi fiilen durdurulmuş, zimnen de Meclis lağvedilmiştir. Yürütme Erki’nin meşruiyet kaynağı olan parlamenter güvenoyunun dayanağı da ortadan kaldırılmakla Yürütme Erki’nin de dayanağı kalmamıştır. Bu durum hukukun dibe vurduğu, demokrasinin başına çuval geçirildiğinin ve Yargıçlar Yönetiminin ilanıdır. Bu sabaha (07.06.2008) bu düşüncelerimde bir ihtiyat payı bırakıyordum. Bugün TARAF gazetesinin manşetine yansıyan belgeleri görünce, düşüncemdeki ihtiyatın gereksizliği ortaya çıktı. 28 Şubat sürecinin Batı Çalışma Grubu meğer lağvedilmemiş, geçici olarak durdurulan faaliyetlerine Ak Partinin iktidara geldiği 2002 yılında Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde “Cumhuriyet Çalışma Grubu” adıyla “Cumhuriyet Çalışma Grubu’nun değişik zamanlarda hazırladığı raporlar, çeşitli “sivil” dernek başkanlarına hitaben yazılan yazılar, bu hareketin güçlü bir sese dönüşmesi için 20 Aralık 2003’te İstanbul’da toplanan STK’ların aldıkları ortak eylem kararı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği, Türkiye Barolar Birliği ve Ankara Ticaret Odası’ndan görüş ve destek alındığı bilgileri raporlarda genişçe yer almış” daha ötesi, “Bu faaliyet ve etkinlikler kapsamında, 28 Ocak 2003 Çarşamba günü; ATO Başkanı Sinan Aygün, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Nuri Ok, MGK Genel Sekreteri Org. Şükrü Şarıışık, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ve Türk-İş Genel Başkanı Salih Kılıç’la görüşülmüştür” ifadesini içeriyor. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı’nın, Askerlerin ve Yargı mensuplarının son beş yıllık söylemlerini ve eylemlerini şimdi silbaştan yeniden okumak, aralarındaki organik bağı görmek ve ondan sonra bu “Yargı Darbesi”nin odak noktasını görmek gerekir diye düşünüyorum.