Okunmayan gazetecinizin dramı / Taha Kıvanç
'Satışın kadar konuş' demeye getiriyor Mehmet Y. Yılmaz Hürriyet'in köşesinden. Ne demek istendiğini ya gerçekten anlamamış, ya da anlamazlıktan gelerek... Sorusu şu: “Arkadaşlar, madem bu kadar iyi gazetecilersiniz, neden kendi gazeteleriniz bizim gazetelerimiz kadar satmıyor?” Gazetesi çok satıyor ya, kendisiyle ilgisiz olduğunu en iyi kendisinin bildiği bu olgunun ardına sığınıyor.
Seçim sonrasında patlayan “Medya bizi neden yanılttı?” odaklı tartışmaya beyimizin katkısı bu: “Satışın kadar konuş…”
Bu 'parlak' savunmaya karşı diyecek bir şey bulamıyorum. Ülkemizin en büyük medya patronu Aydın Doğan, Hürriyet'in çok satmasını sağlayan Mehmet Y. Yılmaz gibi 'önemli' yazarlarıyla ne kadar övünse azdır.
Doğrudur, Hürriyet çok satıyor. 'Vasatizm' denilen bir şey var ve her ülkede onu birileri temsil ediyor işte… İngiltere'de The Sun gazetesinin The Times'tan çok satması gibi. Almanya'da da Bild FAZ'dan daha fazla satıyor… Peki, bu, Hürriyet'in Yeni Şafak'tan itibarlı, Mehmet Y. Yılmaz'ın yazdıklarının Kulis'ten çok okunduğu anlamına mı geliyor? Bir daha düşünün bu sorumun üzerinde. Ben Aydın Doğan olsam daha çok düşünürdüm.
Aydın Doğan'ın kendi gazetesi Hürriyet, ama ben Mehmet Y. Yılmaz'ın görüşlerini onun bile merak ettiğini sanmıyorum… Daha da ileri gidip, Hürriyet okurlarının da merak etmediği kanısındayım. Peki, neden köşe verilmiş kendisine?
İşgal ettiği köşenin bir önceki sahibi de onun gibi iddialıydı; büyük paralarla başka bir gazetenin başına transfer oldu. Oldu da yeni gazetesine -sözgelimi- bin yeni okuyucu mu kazandırdı? Tam tersine, onun ayrılması sonrasında gazetenin tirajı aldı başını gidiyor.
Mehmet Y. Yılmaz ilginç biri. Dünyada ve Türkiye'de o kadar çok olay yaşanıyor, Mehmet Y. Yılmaz'ın bir günden bir güne herhangi bir televizyon tarafından görüş açıklamaya çağrıldığını gördünüz mü? Belki kendi çıkmıyordur, paylaşacağı bir görüşü yoktur, ya da görüşlerinin anlaşılabileceğinden emin değildir… Çıkmıyor. Danışıklı dövüş cinsinden olsun patronunun sahibi olduğu bir kanalda kendisini başkalarıyla fikir çatıştırırken görmek ve kaç karat değerindedir tartmak isterdim doğrusu.
Muhtemelen bilgisizliğinden değil de mahcubiyetindendir insan içine pek çıkmayışı; kendisini tanıyanların ortak kanaati bu yolda çünkü. Tanı doğruysa, Almanlarla ortak toplantılara nasıl katılabiliyor, başında bulunduğunu yazısından öğrendiğimiz dergi grubunun çıkarlarını, bu büyük yazar, Almanlara karşı nasıl savunabiliyor acaba?
Ak Partili dostlarıma Hürriyet'te çıktığını benden öğrendikleri “Boyun kadar konuş” yazısından fazla etkilenmemelerini öğütleyeceğim de, kendilerini ikna edebilecek miyim, bilemiyorum. Seçimden her iki kişiden birinin oyunu alarak çıktılar. Mehmet Y. Yılmaz gibileri onlara oy vermedi. Aydın Doğan da oyunu birleştirmeye çalıştığı DP'ye veya aile partisi CHP'ye vermiştir herhalde; onlar da başarılı olamadı. Ak Partili biri, Mehmet Y. Yılmaz'ın yazısından etkilenip, “Partinizin oyu kaç?” diye sorar ve ardından “Fikirleriniz bir matah olsaydı, oy verdiğiniz parti başarı gösterirdi” derse ne olacak?
Çok satan gazetelerinde neler yazdıklarını biliyoruz. Dönüp baktım, seçimden 24 saat önce Mehmet Y. Yılmaz adıyla yayımlanan yazı “Bence millet dalga geçmiş olmalı” başlığını taşıyordu. Hürriyet seçimde nabız tutturduğu yazarlarının izlenim ve tahmin çuvallamalarını internet sitesinden yok etti, ama köşeler arşivde yerli yerinde duruyor. Oradan okuyalım:
“Ben son açıklanan anket sonuçları ile ilgili düşündüklerimi hemen söyleyeyim: AKP'nin yüzde 48 oy alacağı tespitine inanmıyorum. / Eğer bu doğruysa oy kullanacak iki seçmenden birinin tercihinin AKP olması gerekiyor. / Ve bu kadar yer dolaştım, böyle çarpıcı bir durumla hiçbir yerde karşılaşmadım.”
Böyle gazeteye böyle yazar işte... Beylerin gazetesi çok satıyor ya, köşelerinden patronlarının geleceğine de hükmediyorlar… İktidarın önemli isimlerinden zaman zaman işitilen medya patronlarına yönelik şikâyetler, patronların bizzat yapıp ettiklerinden ziyade, 'çok okunduğunu sanan' yazarların bu tür atmasyonlarından kaynaklanıyor…
Onu Ahmet Kekeç'in nazik kalemine bırakmalıydım aslında; ancak Hürriyet gazetesi çevresinde geçerlilik taşıdığı anlaşılan bir zihniyeti bu kadar aleniyete döken pek çıkmamıştı, bu yüzden üzerine gitmekte yarar gördüm.
Madem nitelik değil nicelik önemli, o zaman sorum şu: Mehmet Y. Yılmaz yarın köşesini bıraksa Türk fikir hayatında kaç gramlık eksilme yaşanır; çok satsın diye Aydın Doğan'ın para döktüğü Hürriyet gazetesi kaç adet daha az satar?
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |