"Sivil siyaset tek kelime etmedi"
- Günlüklerle ilgili haber geldiği zaman, işlerin buraya varacağını düşündünüz mü?
İlk andıç haberi Alper Bey'in masasına geldiğinde, sonuçta ben de editoryal süreçte çok olmasam da Alper Bey ile zaman zaman paylaşıyordukHaber iyi muhabirlerden Ahmet Şık'tan gelmişti, doğruluğu konusunda şüphemiz yoktu. Alper Görmüş "Andıç haberini kapak yapıyoruz" dedi. O süreçte onun herhangi bir kararına müdahale etme durumumuz yoktu. Zaten öyle konuşmuştuk. Ayhan Bey de bu konuda çok netti. 21. sayıya kadar Ayhan Durgun'dan ima yoluyla da olsa 'bu haber olsun, bu haber olmasın' gibi bir yorum asla olmadı. Hiçbir haberle ilgili de kendisine bilgi vermedim. Meslek hayatım boyunca en zevkli çalışma dönemlerimdi. Andıç haberi medya tarihinin en önemli haberlerinden biri oldu. Fevkalade yükseldi tansiyon Türkiye'de. O hafta içerisinde Ayhan Bey'den menfi bir hava almadım, haberi dergide gördü. Ama kişisel gözlemim bir tedirginlik hissettim. Ama bunu kelimelerle ifade etmedi.
- Özden Örnek'in günlükleri iddiasıyla ilgili tepkisi nasıldı?
Andıç haberi yayınlandıktan sonra, iki sayımız daha çıktı. Alper Bey'e o arada günlüklerin tamamı geldi. Ben meslek terbiyemi aşarak nereden geldiğini sormadım ama nasıl geldi dedim, "Geldi" dedi. Güvenilir bir kaynaktan geldiğini belirtti. Ve 'günlük' haberine iki, üç hafta kadar çalıştı. Haberi hazırlandı. Dergi baskıya gittikten sonra Ayhan Bey'e haberi anlattık. Bir akşam yemeğinde, "Bu hafta forma sayısını arttıracağız" dedim ve nedenini anlattım. Sadece "Haberden emin misiniz" dedi. "Bütün sorumluluğu alıyor musunuz üstünüze" dedi. "Bu haber yapıldığına göre bütün sorumluluk da alınıyordur" dedim. O da "Tamam yapacak bir şey yok, ben sözümde dururum" dedi.
- Haber çıktığında büyük olay oldu. İlk on gün tebrik kabul ettiniz herhalde!
Meslektaşlardan çok büyük destek aldık. Haberin etkisi gün geçtikçe büyüdü, şekillendi, tartışmalar daha da derinleşti. Mesela Alper Bey günlüklerin içinde bulunan "fotoğraflar" diye bir bölüm olduğunu ama asla bakmadığını söyledi; sadece kamuyu ilgilendiren bölüm alınacaktı. Konu, hukuki bir mecraya taşındığında, 309. maddeden söz konusu isimlere yönelik bir dava açılırsa, Alper Bey ile elimizdeki bütün belgeleri eksiksiz teslim etme kararı aldık. Yine o süreçte Ayhan Durgun'dan bize, yayına, bana en küçük bir sitem, bir endişe, "Niye yaptınız? Bir de ben görseydim" gibi bir cümleyi asla duymadık.
- Baskın olduğunda ortam nasıldı? Bekliyor muydunuz böyle bir baskını?
Birtakım hukuki davalar bekliyorduk ama böyle bir baskına asla ihtimal vermedik. Baskından 15 dakika sonra oradaydım. Dergiye girdiğimde, hiç hoş olmayan bir manzarayla karşılaştım. Bütün yollar tutulmuş, derginin dört bir tarafı sarılmış. İçeride ilk kargaşanın hemen akabinde, odada savcı, emniyet müdürü, bütün kolluk güçleri, bizim avukatlarımız da orada Savcı görevini yapıyordu ama malum; istedikleri belge, sivil kitle örgütleriyle ilgili bir belgeydi. Alper Bey onu hemen verdi. Savcı "Hayır, bu belgeyi almamız yetmiyor, bütünüyle dergiyi arama ve tarama yapacağız" diyerek bize arama kararını gösterdiler. Bu kamuoyuna ne kadar yansıdı bilmiyorum. Ama çok ilginçti. Askeri savcı o kararda derginin bütün bilgisayarlarına, yazışma mekanizmalarına, ne varsa el konup dışarıya çıkarılması yani kamyonlara yüklenerek bilgisayarların taşınmasını istiyor. Askeri mahkeme buna itiraz ediyor. Askeri savcı bu kez de İstanbul'un göbeği Bakırköy'de sivil bir mekana askeri savcının nezaretinde girilmesini istiyor.
Askeri mahkeme bunu da reddediyor hatta bu ifadelerin de zabıttan çıkarılmasını istiyor. Ve mahkemenin kararı şöyle: Dergiye baskın yapılması; bütün bilgisayarlara, hard disklerin kopyalanması, el konmasıGerekçesini de şöyle açıklıyor: Dergide en son yayınlanan Genelkurmay İstihbarat Dairesi'nin bu belgesinin aslıyla alınması ve buradan da görüldüğü gibi devletin başkaca gizli belgelerinin de bu dergide olabileceği, onlara de el konmasıVe tek tek kopyalanmaya başladı. Sonra da dergi, tek tek bütün çekmeceler, bütün özel eşyalarımız, özel yazışmalarımız, her şey tek tek arandı...
- Ayhan Bey de baskında oradaydı herhalde
Evet, ilk andan itibaren oradaymış. Ayhan Bey'in diğer işleri de aynı binadaÇalışan arkadaşları da Ayhan Bey sakinleştirmiş. Ayhan Durgun çok dik ve cesurca yanımızda durdu.
- Günlüklerin cemaat kaynaklı olduğu da iddia edildi.
Alper Bey'e bunu sordum. Günlükler cemaat kanallı bir yerden mi geldi, diye. "Hayır" dedi çok net bir şekilde Alper Bey. Ayhan Bey de bu tür iddialardan çok rahatsız oldu.
- Neden Ayhan Durgun kapatma kararı aldı?
Bize kelimelerle ifade etmedi.
- Ayhan Bey'e telefonlar, uyarılar mı geldi?
Bilmiyorum, ama bu son günlüklerde derginin satışı 20 bine yaklaştı. Zaten ikinci gün dergi bitti. Sizin sorunuzun cevabı bende de yok. Bana üç cümle söyledi. "Şundan çok rahatsızım. Barzani'nin parasıyla yapılıyor da dendi bu dergi için."
Demek ki ona etkileneceği birileri söyledi kiBu iftirada bile bulundular. "Barzani'nin parası." Bu cümlesine çok takılmıştı. Diğerlerine çok takılmamıştı. İkinci takıldığı nokta da, bana ifade ettiği "Böyle ne kadar gider, bilemiyorum" sözü. O zaman ben ve Alper Görmüş ona "muhtemel baskılar alıyor ve derginin yayın çizgisini değiştirmek istiyorsa çekilebiliriz" dedik ama o reddetti. Üçüncü olarak da "Düşündüğüm mali çizelgeye çok sadık kalamıyorum" dedi. Kişisel kanaatim bu baskını yaşamasaydık, en azından bu kadar çabuk kapatma kararı alacağını düşünmüyordum.
"Suskunluk hepimizi derinden yaraladı"
-Nokta tecrübesi nasıl bir şey oldu sizin için? Bu Türkiye için ne demek?
Bu, Türkiye için çok acı bir manzara! Bizi de, Ayhan Bey'i de en çok üzen, sivil siyasetten tek bir ses çıkmaması. Bütün varlığını demokrasiye borçlu olan ve darbelerden en büyük zararı gören sivil siyaset tek kelime etmedi. Başta Başbakan olmak üzere, Başbakan Yardımcısı olmak üzere iktidar, muhalefet, ana muhalefet, hiç birden ses çıkmadı. Başbakan savcıları göreve çağırdı ama savcılar Başbakan'ın göreve çağırmasıyla dava açmadı, Genelkurmay’ın çağrısıyla hareket geçti. Bu çok acıdır Türkiye için! İkincisi Abdullah Gül açıkça “Biz biliyorduk bu darbe girişimlerini, duymuştuk, haberimiz vardı” dedi ve devam etti; yine savcılardan ses çıkmadı. Adalet Bakanı’nın olağanüstü sessizliği burada dikkate değer bir şeydi. Bülent Arınç da sustu. Bu suskunluk hepimizi çok derinden yaraladı.
Biz yine ekmeğimizi bu sektörden kazanacağız. Ama gazetecilik yapacaksak, bu şekilde yapacağız bu mesleği. Alper Bey de aynı şeyi ifade etti. Nokta Dergisi devam eder mi bilmiyorum. Birtakım görüşmelerin olduğunu ifade etti Ayhan Bey…
Ama bilinsin ki Alper Görmüş’le, benimle devam edecekse, biz böyle gazetecilik yapacağız. Ama Ayhan Bey çok net ve ani bir karar aldı. En büyük üzüntümüz işsiz kalmamızdan değil.
Son 20, 30 yılın en önemli, yakın tarihine ışık tutacak, Türkiye’nin demokratik gidişatını değiştirecek bir habere imza attık. Ama bugün itibariyle tek dava açıldı. O da Alper Görmüş’le ilgili, 6 yıl 8 aya kadar varan basın yoluyla hakaret, askerlikten soğutma davası. Ama bu haberlere imza attığımız için mutluyum.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |