28 Şubat'ı neden destekledim
PAPA’nın ziyareti sırasında Başbakan Erdoğan’ın jestini yorumlarken şunu yazmıştım:"İyi ki 28 Şubat sürecini yaşadık ve Erdoğan ile arkadaşları, Milli Görüş’ten koptular."
"28 Şubat" kelimesi, bazı şartlanmış kafalarda şartlı refleks yaratıyor.
Ama bu konudaki görüşlere, insana hakaret etmeden, tamamen fikri düzeyde eleştiri veya katkı getiren insanlar da var.
* * *
Murat Belge, öğretim üyeliği yaptığım yıllardan beri yakından izlediğim gerçek bir aydındır.
Görüşlerim zaman zaman tamamen aksi istikamettedir.
Zaman zaman da yazdıklarını kelimesine kadar paylaşırım.
Paylaşsam da paylaşmasam da, benim için çok önemli bir düşünürdür.
Fikire fikirle cevap verir, hakaretle değil...
* * *
Murat Belge geçen pazar günü Radikal Gazetesi’nde bir yazı yazdı.
Yazı, benim yukarıda özetlediğim yazımla ilgiliydi.
Belge bir konuda benimle aynı fikirde:
"Türkiye, İslam dünyası içinde demokratik seküler yolda en fazla mesafe almış toplumdur."
Ancak AKP’nin, Milli Görüş’ün fanatik kanadından ayrılması konusunda 28 Şubat’ın etkisini kabul etmiyor.
Bunu da aynen şöyle ifade ediyor:
"O sürecin olduğu günlerde de yazıyorduk. Bütün belli başlı işveren kuruluşlarının Çiller-Erbakan koalisyonuna birlikte karşı çıktığını, birlikte cephe aldığını hatırlıyorum.
Bu böyleyse, zaten bu toplumun kendisi, ’İrtica’ ihtimalinin içerdiği tehlikelere karşı savunma gücüne ve yeteneğine sahiptir diye yazıyordum o günlerde."
Belge, durum böyleyken, yani sivil güçler işe el atmışken, bazılarının ordudan medet umma alışkanlığını sürdürdüğünü ve sonunda "yarım darbe" olduğunu ifade ediyor.
Bu görüşe dayanarak şöyle diyor:
"Şimdi bunun için iyi ki öyle oldu demek, toplumun vardığı gelişme aşamasını reddetmek demektir."
* * *
Bence bu yazı çok önemli ve tartışmaya değer.
Çünkü Murat Belge, "28 Şubat süreci" ile ilgili şu iki önemli gerçeği kabul ediyor:
Bir: 28 Şubat sürecinde bir irtica ihtimali mevcuttu.
İki: Bu süreçte Türkiye’nin sivil toplum güçleri de bu ihtimale karşı demokratik eyleme geçmişti.
O günlerdeki yazılarımı iyi takip edenler, hep şu noktayı ısrarla vurguladığımı hatırlayacaklardır:
28 Şubat süreci, sivil toplum güçleri ile ordunun hassasiyetlerinin kesiştiği bir süreçtir.
Rahmetli Oramiral Güven Erkaya bunu, "Bu defa silahsız güçler çözsün" diyerek, bir dönemin mottosu haline getirmişti.
Bana göre 28 Şubat süreci, ordudan daha çok sivil toplum güçlerinin ve zamanın Cumhurbaşkanı Demirel’in sayesinde meşru bir dayanak bulmuştur.
Ve o günden beri aynı şeyi iddia ediyorum.
28 Şubat, Türkiye’de "dinci" kesimin en azından bir bölümünün Milli Görüş’ten koparak demokratik bir zihniyete gelmesinde çok etkili olmuştur.
Tayyip Erdoğan işte bu nedenle bana göre 28 Şubat’ın ürünüdür.
* * *
Bunu sadece ben söylemiyorum.
Radikal Gazetesi’nin dünkü nüshasında, arkadaşımız Neşe Düzel’in tarihçi Kemal Karpat’la yaptığı çok güzel bir mülakat vardı.
Karpat orada aynen şunu söylüyor:
"Bu hükümeti Refah Partisi’nden ayrılan bir grup genç kurdu. 28 Şubat’ı desteklemiyorum, ama iyi neticelerini de inkár etmemek lazım. 28 Şubat’tan ders alarak değiştiler."
Ben de aynen bunu söylüyorum.
Ama bir farkla.
Ben 28 Şubat’ı destekledim ve hála destekliyorum.
HÜRRİYET
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
|
|||||
|
Bunlar da ilginizi çekebilir...