Rusya, Tiflis Havaalanını Vurdu 

Varsay ki, buyurduğunuz gibi Dinayet İşleri Başkanlığı tam özerk oldu, bunun adına Ulema makamı oldu; tarikatları denetim altında tutabileceğini mi sanıyorsun? Öyle sanıyor olmalısın, çünkü beynin ancak o kadar düşünmeye yetiyor. Oysa ki, olası değil. Neden mi? O tarikatlar sürüsü, maddi olarak emperyalizme, manevi olarak da, emperyalizmin en büyük sacayaklarından olan Vatikan'a yeminli bağlıdırlar. Fetullah, Amerika'ya kaçmadan, Başbakan, Başbakan olmadan önce Vatikan'a niye gittiler dersin?..

Süleyman Karaca; bana göre saçma sapan düşünceni neden gezdiriyorsun? Düşünce dediğin, gericiliğin, emperyalizme hizmet eden ahmaklığın reklamını, duyurusunu mu yapmaya çalışıyotsun? Açık açık sömylesene, "Laikliği kaldıralım, İslamı kurallarla yönetilen devlet olalım" diye. Şunu da bilesin ki, bugün hararetle savunduğun rejim geldiğinde kafası uçurulacak ilk sen ve senin gibiler olacak. Osmanlıyı batıran otarikatlar, "Cumhuriyet'ten yana kırıntılar vardır" diyerek ilk sizleri yok edecek...

Sözün başında, önce hayatını kaybeden 18 masum yavrumuza Allah’tan rahmet, acılı ailelerine sabır ve metanet diliyorum. 27 yaralı evladımızın sağlığı için de içtenlikle duacıyım. Bu feleketten/fecaatten ders alması için de, bu ülkenin yönetiminde söz sahibi olmuş, olan ve olacak olanların ibret almasını temenni ediyorum. Bu felaket vesilesiyle kendinde söz söyleme hak ve yetkisi olan herkes, şapkasını önüne koyup düşünmeli, hatalarını kendine itiraf etmeli ve bu toplumsal acıya zemin hazırlamadaki kusurlarından tövbe edip doğruyu gerçekleştirme adına mertçe elini taşın altına koymalıdır. Kısaca değinmek istiyorum; bu ülkede yarım nerdeyse bir asra yakın Saidi Nursi’nin “Nurculuk”, Süleyman Hilmi Tunahan’ın “Süleymancılık” gibi artık sınırlarımızı da aşmış uluslar arası boyut kazanmış öğretilerinin veya benzerlerinin tepeden inmeci polisiye tedbirlerle yasaklanması sonucu nereye vardık? Ülke içinde, gözlerden uzak “ev”, “medrese”, “yurt”, artık adına ne derseniz deyin yüzeyde legal ve cazip; derinlerde maddi ve siyasi çıkar gruplarının yönetiminde önlenemeyen bir yapılanmanın dağılmanın ksırlaşmanın ve yozlaşmanın yolunu açtık. Yurtdışında; en başta Almanya, Malezya, Pakistan, Türki Cumhuriyetler, Bosna Hersek ve Makedonya’da aynı yapılanmaların çok daha sofistike örnekleri sergileniyor. Üstelik bunların her biri zaman zaman diğerini “İslam dışı”lıkla suçlayarak, beslenme kaynaklarının canlı ve sürdürülebilir olmasını sağlıyor. Sözü uzatmadan, gelin o zaman yapılacak şu basit şeyi gerçekleştirelim: Laiklik adına denetim altın tuttuğumuz Diyanet İşleri Başkanlığına tam özerklik verip, tüm İslami unsur olduğu iddiasındaki yapıları kucaklamasını, din sömürüsünün ancak sömürü araçları ortadan kaldırılarak başarılabileceğini ortaya koyalım.

Ne yapacak peki başka gideceği kapımı var. okullarda din dersi denen uyduruk konularla dinini nasıl öğrenecek çocuk. bu ülke islam ülkesi ve anne babalar çocuklarına dinlerini öğretmek zorunda. devlet bu işe el atmaz ise.(bahçelininde imzaladığı yasaya göre 11 yaşına kadar KURAN kursunada gönderemiyorsun) çocuklar elbette böyle yerlere mahkum olacak.Din dersi diye bu seferde beyinler yıkanacak. yani insanımız neresinden tutacağını şaşırdı. Bu ülke İslam ülkesi ve insanımızın dinini öğrenmeside görevi. Ama bu göreve devlet dolaylı yollardan zorluk çıkarırsa –ki buda bilinçli yapılıyor- çoluk çocuk cemaatlerin eline kalıyor. Sonra diyalogcu ılımlı light yumuşak Müslüman gençlik, Humeyni hayranı gençlik yetişir. Her cemaat marjinal eğitim yaptırıyor. Olması gereken camilerimizde esaslı din eğitimi verilmeli. Verilmeli ki çocuklarımızı bu uyduruk derme çatma yerlerden kurtarmalı.yazık değimli o çiçekler harebede soldu gitti. Binayı yapanlarda yaptıranlarda eğer vakıf yöneticileri ise onlarında ne kadar din ehli olduğunu anla işte. Binanın çürüklüğümü dersin. Sadece çocuk toplayıp dikkatsiz itinasız bakılması mı dersin. Burada bana göre amaç eğitim değil etraftaki din hegemonyasını elden bırakmamak. Dini bu şekilde kullanmak. Bir nevi dincilik.