Diyorlar ki “Öğretmenlerinizin size büyük ressamlar ve heykeltıraşlar hakkında asla anlatmadığı şeyler burada.” Mimari ve sanat konusunda uzmanlaşan gazeteci Elizabeth Lunday’in derlediği, Domingo Yayınları’ndan çıkan ‘Büyük Sanatçıların Gizli Hayatları’, ünlü ressamların hayatlarından az bilinen ‘magazinel’ ayrıntılarla dolu. Hangisi katildi, hangisi iğrenç kokardı, hangisi tüpten boya emerdi, hangisi cinsel perhizin faydalarına inanırdı? Mario Zucca imzalı illüstrasyonlar, akıcı Sevin Okyay çevirisi ve kolay okunur sayfa düzenlemesiyle ‘Büyük Sanatçıların Gizli Hayatları’, bu havalara iyi giden bir kitap... Küçük bir seçme yaptık...
* Jan van Eyck’ın şaşırtıcı gerçekçiliğinin kaynağı eğimli aynalar ve küçük mercekler kullanarak çalışmasıydı. Kanıt olarak en meşhur eseri ‘Arnolfini Portresi’ yeter.
* Bir rivayete göre Boticelli’nin yeni komşusunun evinde, ressamın çalışmasını engelleyecek kadar gürültü çıkaran dokuma tezgâhları vardı. Şikâyeti üzerine insanların evlerinde istediklerini yapabileceği cümlesini duyan Boticelli, kendi evinin üzerine, tam komşusunun tavanına nişan almış dev bir kaya yerleştirdi. Bir daha gürültü gelirse kayayı çatıdan aşağı salacaktı. Tezgâhlar birden kalkıverdi.
* Leonardo da Vinci, ressamlığı ve askeri mühendisliği dışında müzisyendi de; çok yetenekli bir lavta sanatçısıydı. Bu arada ‘Mona Lisa’nın sadece bakışlarından yola çıkan yakın zaman doktorlarının koydukları teşhisleri biliyor muydunuz? Tiroid bezesi büyümesi, strabismus (şaşı göz), yüz felci, bruksizm (diş gacırdatma alışkanlığı) ve yüz kaslarının asimetrik hipofonksiyonu...
* Michelangelo için çıplak erkek bedeninden daha büyük bir sanatsal güzellik yoktu. Kadın model kullanmaktan hoşlanmamak bir yana, hayatında hiç çıplak kadın görmediği de konuşulanlar arasında. Michelangelo hiç evlenmemişti, kadınlarla nadir ilişkileri de platonikti. Ömrü uzattığı gerekçesiyle cinsel perhizi savunuyordu.
* Caravaggio, halktan olanların kılıç taşıma yasağına karşın sürekli silahlı dolaşır, burununu kavgadan kurtaramazdı. Ciddi bir öfke kontrolü tedavisine ihtiyacı vardı. Roma polisindeki sabıka kaydı bayağı uzundu. Bunun sanatına yansımaması imkânsız. Kafası kesik ya da kesilmek üzere insanları resmettiği en az 12 eseri var.
* Rembrandt, kendisinin 80’den fazla resmini ve gravürünü yaptı. Kendi elinden saçı uzun, kısa, yaşlı, daha da yaşlı çeşit çeşit portresi çıktı.
* Jan Vermeer’in resimlerinde neden bu kadar fazla hamile kadın var? Karısının 20 yıl içinde 12 çocuk doğurduğu düşünülürse, bu süre içinde karnı düz bir kadın görmemiş olması olası.
* Cezanne kendisine dokunulmasından hiç hoşlanmayan biriydi. Kimseyle tokalaşmaz, fiziksel temastan olabildiğince kaçardı. Arkadaşı ressam Emile Bernard’la bir tepede yaptıkları yürüyüş sırasında tökezleyince, aşağı yuvarlanmasını arkadaşının onu kolundan tutması engellemişti. Ama ayağa kalkar kalkmaz derhal “Kimsenin bana dokunmasına izin veremem” diyerek kurtarıcısını bırakıp gitti. Başka bir şekilde özür dilemiş ama sonra...
* Vincent van Gogh’un derdi neydi? Büyük ihtimalle modern tıbbın bugün çok kolay tedavi edebileceği bir hastalık... Boya zehirlenmesinden kaynaklanan arazları anlamaksa daha da kolay. Bazı nöbet hallerinde doğrudan tüpü açıp boya yediği biliniyor çünkü...
* Post-empresyonistlerden Georges Seurat’nın tuhaflığı aileden. Örneğin babası salı akşamları et yemeklerini keserken bıçağı, takma kolunun ucuna monte edermiş. Saçma bir görüntü...
* Gustave Klimt’in seyahat fobisi vardı. Trenler ve istasyonlar kabusuydu, tek başına zorlukla idare edebiliyordu.
lHayatı küçüklüğünden itibaren ölümler ve acılarla geçen Edvard Munch, bazen geceleri sıçrayarak uyanır, öldüğünü sanır ve “Cehennemde miyim?” diye sorardı. O meşhur ‘Çığlık’ tablosunda gökyüzünün kırmızılığını, Avrupa’nın her yanını toza bulayan Krakatoa Yanardağı’nın patlamasına bağlayanlar var. 1883’teki patlamayla ilgilendiği, günlüklerinde de ortada. Yani kırmızı gökyüzü, sadece sanatsal bir buluş olmayabilir.
* Picasso’nun hayatına girip çıkan ve de mahvolan kadınlardan biri olan Dora Maar, “Sanatçı olarak olağanüstüsün ama ahlaktan söz ediyorsak beş para etmezsin” demişti. Picasso’nun kadınlarla ilişkisi üzerine hikâye de, dedikodu da bol. Bir yandan çok pasaklı olduğu da biliniyor. Evleri her daim makbuzlar, kâğıt yığınları, boy boy tuvaller, boş şişeler ve hatta ekmek kabuklarıyla doluydu. Kendisine küçük patikalar açarak bu yığının içinde yaşardı. Köpekler, kediler, fareler ve de bir maymun evinin olmazsa olmazlarındandı.
* Amerikan gerçekçiliğinin akla ilk gelen isimlerinden olan Edward Hopper’ın karısıyla tuhaf bir ilişkisi vardı. Bir kere Hopper’ın boyu 1.95, oyuncu karısı Jo’nunki 1.52’ydi. Jo, kocasının hesaplarını tutmasının dışında, modellik de yapıyordu. Aralarındaki bir zıtlık da, bir tarafın normalden fazla konuşmasına karşın, öbür tarafın olağandışı sessizliğiydi. Daimi çatışma konuları Jo’nun ressamlığı ve şoförlüğüydü. Öfke krizlerinde Hopper’ın taş gibi sessiz kalışı Jo’yu daha da delirtince üzerine saldırırdı. Yani Hopper karısını dövmezdi, basbayağı dövüşürlerdi. Hatta Jo, boyunun kısalığını ısırarak avantaja dönüştürürdü. Kocasının yeterince ilgilenmeyişini protesto olarak iki günlük açlık grevi yapmışlığı da var.
* Paris düştükten sonra Amerika’ya kaçmak zorunda kalan Marc Chagall, bu ülkeye dair kuşkular duyuyordu. “Amerika’da inek var mı?” diye soruşu cehaletten çok, bundan sonra neyin resmini yapabileceğinden emin olmamasındandı. Neyse ki New York’un kırsal kesiminde istediği kadar büyükbaş hayvan bulabildi.
* 1960’lı yıllarda M.C. Escher çok popülerdi; Rolling Stones da... Mick Jagger, bir sonraki albümlerinin kapağını tasarlaması için Escher’e mektup yazdı. Fakat sorun mektuba “Sevgili Maurits...” diye başlamasıydı. İsmiyle hitaptan ve bu tür saygısızlıklardan hiç hoşlanmayan yaşlı Escher cevap yazdı: “Bana Maurits demeyin.”
* Dali’nin delilikleri dizi dizi... Londra’daki bir konferansa iki Rus kurt köpeği eşliğinde, üzerinde dalgıç kıyafetiyle geldi. Arkadaşları yardım etmese, kaskın içinde boğuluyordu.
* Frida Kahlo, ressam kocası Diego Riviera’yı oyuncaklarla dolu bir küvet içinde, kendi elleriyle yıkardı. Riviera’nın başka türlü zor yıkandığı söyleniyor.(radikal)
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
|
|||||
|
Bunlar da ilginizi çekebilir...